Mehmet Tez

Mehmet Tez

mehmet.tez@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

En çok dinlediğim iki  albümü açıklıyorum


Jack White’ın yeni grubu The Dead Weather ve Danimarkalı Mew son zamanlarda piyasaya çıkan en etkileyici iki albüme imza attı

The Dead Weather bir “süpergrup” mu bilmiyorum. Ama The Kills ile Jack White bir arada süper bir grup olmuş. O kesin. Buna gitarda Queens of the Stone Age’den Dean Fertita’yı da ekleyin. Tadından yenmiyor. Ama “acı” seviyorsanız.
“Tatlı müziklerle keyifli anlar geçirmek isteyenler” bu albümden uzak dursun. Albümün adı “Horehound”. Jack White’ın White Stripes’ı da sayarsak üçüncü grubu.
White Stripes’ı da, ikinci grubu The Raconteurs’ü de beğenmiştim. Şimdi The Kills ile yine fantastik Jack White. Günümüzde tarzıyla gitara yeni ve çağdaş bir bakış açısı getirebilmiş acayip yetenekli birisi. U2 gitaristi Edge ve Led Zeppelin ’in gitaristi Jimmy Page ile “It Might Get Loud” isimli gitar belgeselinde bir arada olması boşuna değil yani. Dead Weather’da hem davul hem gitar çalıyor hem de vokal yapıyor.
The Kills 2005’te Rockistanbul Festivali’nde İstanbul’da çalmıştı. Şimdi White’ı da kollarına takıp gelseler ne iyi olurdu...
Albüm Türkiye’ye ithal edildi, raflarda yerini aldı. İlgiyi hak ediyor.
* * *
“No More Stories are Told, I’m Sorry, They Washed Away...” Mew’un yeni albümünün adı çok uzun. Garip. Albümün kendisi de öyle. Bu albümü tanımlamak için kullanabileceğim kelimler şık, pop, depresif, progresif, şaşırtıcı, yaratıcı. Mew’u ilk olarak “Half the World is Watching” albümüyle tanıdım. 2000 tarihli bu albüm itiraf etmeliyim ki beni acayip şaşırtmıştı. Önce sıradan bir İskandinav (Danimarkalılar) grubu sandım. Sonra bu grubu dinlerken tahminlerde bulunmanın işe yaramadığını fark ettim. İlla ters köşeye yatıyorsunuz. Mew yeni bir grup olmamasına rağmen son iki albümde tanındı. Özellikle “And the Glass Handed Kites” taki “Special” birçok compliation albümde yer alarak insanlara grubu tanıttı. Mew depresif, hayattaki korkular ve endişeler üzerine temalar belirleyen bir grup. Yeni albüm neşeli diyorlar ama ben aynı fikirde değilim. Hüzünlü bir sonbahar albümü bu. “Introducing Palace Players” albümün introdan sonraki ilk şarkısı. Beni fethetti.

Yayımlanmasını heyecanla beklediğim 5 albüm
-“The Resistence” / Muse (14 Eylül)
-“Hot Sauce Committee Part 1.” / Beastie Boys
(29 Eylül)
-“Backspacer” / Pearl Jam (20 Eylül)
-“Declaration of Dependence” / Kings of Convenience
(20 Ekim)
-“I Told You I Was Freaky” / Flight of The Conchords
(20 Ekim)

Dikkatimi çekenler!

Erkek erkeğe selamlaşma sorunsalı
Erkek erkeğe selamlaşma sorunumuz var. Kafa tokuşturan, yanak değdiren, doğrudan şapır şupur öpen, sırta vuran, omuza minik “şakacı” darbe vuran, el sıkan, yumruğu yumruğa değdiren, göğüs göğüse vuran, avuç içi şaklatan, “gimme 5” diyen... Herkesin tarzı ayrı.
Öpmek için uzatılan yanağı geri çevirmek kabalık, sen uzatmasan soğuk nevale olursun... Geçenlerde bir arkadaşım anlattı. Karın okşama varmış bir de. “N’aber” diyorsun mesela ve hop karşıdakinin göbeğini avuçluyorsun. Samimiyetin durumuna göre iki de pat pat... Göbek mahrem bir organımızdır. Hangi ara bu bölgeyi avuçlamak “selamlama” oldu bilemiyorum. Ama şunu biliyorum: Ne zaman karşıdan biri kafasını yana çevirip elini uzatarak gelse alıyor beni bir telaş bir endişe...


Korsancıların zincir mağaza olması
Kadıköy’de herkesin çok iyi bildiği bir korsan filmci Arnavutköy’e şube açmış. Adamlar yüzsüzce senelerdir korsan film satıyor. Üstüne şube açıyor. Polisi, zabıtası izliyor. Ben geçen gün gördüm, şaşırdım. Yeni değilmiş meğer yıllardır varmış bu şube. Beşiktaş’ta, Taksim’de Kadıköy’de herkes korsancıların yerini biliyor bir polis bilmiyor buraları. Ondan sonra “indirene hapis yasası...” Bu yasa, korsancıları holding haline getirir. Benden söylemesi...

Perihan Mağden’in blogu
Perihan Mağden’in yazılarını özlediğimi fark ettim. Geçenlerde blogunu güncelledi “Kelebek yüzen erkekler” başlıklı bir yazı yazdı. Okurken yemin ediyorum zevkten dişlerim kamaştı. Nasıl desem, o kadar lezzetli ki... Her yerde tatsız tuzsuz yazıları okuya okuya çıtayı iyice düşürmüşüz onu fark ettim. Yalnız Mağden altı ayda bir güncelliyor blogunu. Böyle blog olmaz. Benimkisi okur şikayeti... perihanmagden.net