Mehmet Tez

Mehmet Tez

mehmet.tez@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

İKSV’nin, Santralistanbul’da düzenleyeceği iki konseri şehir içine, Maçka Küçükçiftlik Park’a aldığını açıklaması bir devrin hafiften bittiğini işaret ediyor

Batı kültürünü burada istemiyoruz, defolun gidin’ tepkisi, sonuçlarını vermeye başladı” diye düşündüm haberi duyunca. Feist ve Stevie Wonder konserleri Santralistanbul’da değil, Maçka’da yapılacak. Bunun nedeni olarak konserlerin doğasına daha uygun bir mekan seçtiklerini söylüyor İKSV yetkilileri, kibar biçimde. “İzleyici konforunun ve verilen hizmetlerin aksamadığı mekanları seçmek önceliğimizdir” dediler. Haksız olduklarını söyleyebilir miyiz?
Hepimiz biliyoruz ki 14-15 Temmuz’da
One Love Festival’a gösterilen tepki ve yaşanan olaylar herkesin tadını kaçırdı.
Konuyu alkol içilmesi ya da içilmemesi olarak ele almak aslında temel meseleyi görmemek demek. Herkes biliyor ki artık hoşgörü, empati, farklı yaşam tarzlarına
saygı falan gibi lafların içi boşaldı. Muhafazakarlaştıkça daha hoşgörülü olmadık.
Benim endişem bundan sonra gettolaşma tehlikesi. “Resmen komşu mahallenin sahasından kovulduk, kendi mahallemizden dışarı çıkmamaya tembihlendik” diyenler haksız değiller. Ne zamana kadar mahallede rahat edilecek o da belli değil. Herhalde bir dahaki “telefon”a kadar.
Oysa şehrin farklı kesimlerinin ve kültürlerinin birbiriyle kaynaşması dünyada yepyeni değerler doğuran şahane, dinamik ve heyecan verici bir şey. Dünyadaki en gözde şehirler hep bu dinamiklerle cazip oluyor, her milletten insanı kendine çekiyor, büyüyor ve zenginleşiyorlar. Özgün kültürlerini dünyaya ihraç ediyorlar. İstanbul son 10 yılda çok büyüdü, bir sürü altyapı sorunu olmasına rağmen çok olumlu bir şekilde dünyanın cazip şehirleri arasına girmeye başladı. Şimdi bu havanın tersine dönmeye başlaması herkes için kötü. Yani basbayağı yukarılardan destek gören bu “defolun gidin”ci anlayışın sonuçları kimse için huzur getirmez.
İşin bir de ticari yanı var. Bundan sonra hiçbir organizasyon firması, hiçbir kültürel etkinliğini mecbur kalmadıkça burada yapmayacak. Her an kapıda elinde pankartlarla birileri türeyebilir, her an son dakikada bir şeyler yasaklanabilir.
Her an keyfi müdahale gelebilir.
8 Eylül’de burada yer alacak Red Hot Chili Peppers konseri de farklı bir yere alınıyor mu sorusu soruluyor. Pozitif eminim bu kadar büyük, bu kadar fazla insanın katılacağı bir konseri yapacak başka uygun bir yer bulsa denerdi. Ama bu saatten sonra zor görünüyor. Bu herhalde buradaki son konser olacaktır. İlerleyen tarihlerde burada ne tip etkinliklere yer verileceğini de birlikte göreceğiz.
Diyeceksiniz ki abartıyorsun. Bana biri söylesin bundan sonra türlü bahanelerle türlü telefonlarla bu işin daha ileri gitmeyeceğini kim garanti edebilir? “Telefon”un olduğu yerde garanti, garanti olmayan yerde özgürlük ve demokrasi olabilir mi?

Haberin Devamı

Şu ara ilgi gösterebileceğiniz iki yerli albüm

Haberin Devamı

“Reggaeband” Sattas
Türkiye’de reggae yapan kaç grup var bilmiyorum. Sattas, bu alanda marka olmuş gruplardan. 2004’te kurulan ve zaman içinde katılanı, ayrılanı bol, kalabalık bir ekip. Performansları, konserleriyle isimlerini duyurmuşlardı. Şimdi bir de albümleri var. İngilizce ve Türkçe bestelerden oluşan bu reggae albümü, herkesin standart bir elektro gitar sound’uyla rock yaptığı ortamda dikkat çekici bulmamak elde değil. “Sonunda olanlar oldu, Türkçe regi sizi buldu” diyorlar. Aynen öyle oldu.

Haberin Devamı

“Akustik 2012” Ogün Sanlısoy
Ogün Sanlısoy bilinen, sevilen şarkılarını akustik yorumlarıyla kaydetmiş. Sade, temiz, şarkıların özünü öne çıkaran düzenlemeler yapılmış.
Zaten beste iyi olunca “akustikleştirme” operasyonları her zaman daha büyük başarı sağlıyor. Son zamanda karşılaştığım en güzel yerli albüm bu. Albüm içinde gitara meraklı olanlar için akorların da pozisyonlarıyla verilmesi ayrı bir hoşluk. Kayıtları yapan, Ogün’e aynı zamanda gitarda da eşlik eden Volkan Başaran’ın da bu başarıda katkısı büyük. Tatile çıkıyorsanız şu sıra, bu güzel bir yol albümü olarak hayatınıza girebilir. Sonrası size kalmış.

Pikap yazısı!
“Hep plak yazıyorsun, biraz da pikap yaz” diye sitem eden okurları unutmadım. Pikap yazayım dedim. Sonra fark ettim ki bu ayrı bir uzmanlık alanı. O yüzden ahkam kesmeyeceğim, sıradan bir kullanıcı olarak basit bir öneride bulunacağım. Pikap alırken dikkat etmeniz gereken şey şu: İğnesi ve kafası iyi mi? Gerisi teferruat. Yani pikaba değil iğneye paraya yatırın ve alacağınız pikabı kendi ses sisteminizde mutlaka test edin.
Nereden pikap alınır diye soracak olursanız, Kadıköy’de, Beyoğlu’da ve Beşiktaş civarında biraz dolaşın sokakları boş vaktinizde...

Pazar albümü
Sabah erken kalkın, şöyle güzel bir yürüyüşe çıkın. Sonra bir noktada bu albümü dinlemeye başlayın, dönsün dönebildiği yere kadar. Amerika’nın Oklahoma yöresinden Other Lives’ın 2011’de yayımladığı bu albümde bir sürü güzel folk şarkısı var. Folk dediysem Neil Young değil, aklınıza Fleet Foxes, Midlake, Bon Iver gelsin daha çok. Ekip bu yıl Radiohead turnesinin bazı konserlerinde ön grup olmuştu. Şimdi de Avrupa’da turnedeler. Tanışmayanlara duyurulur...

İtiraf ediyorum...

* Bir sebepsiz müzikal aşerme olarak sabah akşam M83 dinliyorum. Şu anda fonda “Kim&Jessie” var mesela...
* Twitter’daki hipsterkemal çok komik. Takibe almadıysanız bir bakın.
* Kemal demişken, Cem Yılmaz’ın oğlunun adının Kemal olacağını okuduğumdan beri teyakkuzdayım “Kemal bebek” haberleri ne zaman başlayacak diye..
* Tame Impala yeni şarkısında hadiseyi Pink Floyd’a bağlamış tam olarak.
Benim için sakıncası yok. “Elephant” adı, siz de dinleyin bir ara.