Mehmet Tez

Mehmet Tez

mehmet.tez@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Arda Deniz Dokuzoğlu ve Cihan Uğur Otçu. 20’lerinde bu iki genç adam Türkiye’de nadir rastlanan bir şey yapıyorlar. İleri teknoloji geliştiriyorlar. Böyle söyleyince tam anlaşılmıyor. Açıklayalım.

Arda lisans eğitimi süresince örümceklerle ilgileniyor. Bir gün durup dururken “Ben yapay örümcek ağı üretmek istiyorum” diyor, “Yapabilir miyiz? Cihan yanıt veriyor: “Yaparız abi, neden yapamayalım”. Her şey böyle başlıyor.

O sırada nanoteknoloji üzerine çalışıyorlar. Biri biyomühendislik öğrencisi, diğeri biyoloji mezunu, sinirbilim çalışıyor. Nanoteknolojiden sıkılınca genetiğe merak sarıyorlar. Örümcek ağına kafayı takınca işler gelişiyor. Teşvik alıyorlar ve yapay örümcek ağı üretiyorlar.

Haberin Devamı

Ancak bunun iplik haline gelmesi gerekiyor. Bunu için AR-GE yatırımı lazım. Yatırım için para lazım. Bunun için şirketleşme ve finansman bilmek, girişimcilik öğrenmek lazım. Tıkanıyorlar. Yeni bir şirket kuruyorlar. Adı Geen Biyoteknoloji.

Bu defa ekip kalabalıklaşıyor. Çağatay Mert Tözün laboratuvar şefi olarak ekibe katılıyor. Hande Özkan liderliğinde bir genetik tasarım ekibi kuruluyor. Ekipten Cihan Uğur Otçu iş modelleri geliştirmekten sorumlu. Zira iş geliştirme olmazsa sadece zevk için deney yapan bir hobi ekibi oluyorsunuz. Üzerinde çalıştığınız şeyin dünyanın hangi sorununa çözüm getireceğini bulmanız, bunu hayata geçebilir ve sürdürülebilir bir ekonomik model çerçevesinde tıkır tıkır işletmeniz lazım.

İşler şu anda üzerinde çalıştıkları Geen Os projesine kadar geliyor. Bu proje ilaç firmalarına daha verimli hücreler üretmeye dayalı.

Bu gençlerin kurduğu şirket, Silikon Vadisi’nde faaliyet gösteren String Ventures adlı fondan 1.21 milyon dolar değerlemeyle 120 bin dolarlık yatırım aldı. Yani yatırım yapması AR-GE işlerinde kullanması için tahmini değerinin yüzde onu sermaye olarak şirkete kondu.

Bu genç insanlar dünyayı değiştirecek, medeniyete iz bırakacak, insanlığa bir fayda sağlayacak alanlarda çalışmalarına devam etmeyi hedefliyor. Gelecekte genetik mühendisliği şüphesiz dramatik bir değişimin temelinde olacak. Onlar bunun farkında.

Haberin Devamı

Peki, biz farkında mıyız? Onlar gibi gençlerimizi destekliyor muyuz? Eğitim sistemimiz bu tip nitelikli insanlar yetiştirmek üzere mi tasarlanıyor? Etrafınıza, gündeme, insanların enerjilerini zamanlarını neye harcadığına bir bakın, sorunun yanıtını kendiniz verin.

(Not: Redbull.com.tr’de yayımlanan aynı başlıklı yazıdan faydalandım. Detay merak edenler oraya da bir göz atabilir.)

Sonbahar

Hücrelere fısıldayan adamlar


Dün, 17 Ekim bot ve yağmurluk günü kutlandı. Dolabın dibine bir yerlere tıkılmış, üzerine konan yazlık ayakkabıların altında sabırla gününü beklemiş botlar kapının önüne çıktı. Bir millet (İstanbul bu milletin neredeyse yarısı olduğuna göre rahat rahat millet diyebiliriz) yağmurluklarını pardösülerini şöyle bir silkeleyip sağına soluna baktıktan sonra omuzlarına geçirdi. Milli palto gününü haftaya kutlarız. Yorgan festivali zaten eylüldeki ilk bulutlar ve yağmurlarla beraber yatak odalarında hüzün içinde kutlanmıştı. Sıra geldi kışın başlama vuruşu milli kalorifer günlerine. Kombisi olanlar, klimalı sitede oturanlar bilmez ama merkezi sistemle çalışan binalarda kaloriferler kasımın ilk haftası törenle yanmaya başlar. Ne desek anlatamayız, evet trafik çilesi, keşmekeşi berbat ama İstanbul sonbaharda ayrı güzel.