Mehmet Tez

Mehmet Tez

mehmet.tez@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Kahvaltı sanatçıları


Romain Gavras’ın yönettiği tartışma yaratan filmde sekiz dakikalık filmde kızıl saçlı çocuklar toplanıp katlediliyor.

Bizim sanatçıların herhangi bir konuda tavır alamayacağı kahvaltılar sonrasında belli oldu. Oysa M.I.A.’in yeni klibi sosyal bir meseleye nasıl dikkat çekileceği konusunda ders gibi


Sanatçı arkadaşlar, bırakın dağınık kalsın! Vazgeçtik. “Sanatçı memleket meselelerine duyarlı olmalı” diyen, sesini çıkartmayanı eleştiren ben, pes ediyorum. Bırakın dağınık kalsın. Size göre değil bu işler.
“Bize para verin Ermeni filmi çekelim” diyen mi istersiniz, “Neden devlet sinema sanatçısı yok?” diye hesap soran mı (artık “kahvaltı sanatçısı” var onun yerine), askerlik harçlığı isteyen mi, “Bizim telifler ne olacak başbakanım?” diye eller önde ezilip büzülen mi?
Değerli sanatçılar; anlatsanız da öğrensek, hangi açılımın hangi bölümüne vakıf oldunuz da kamuoyuna bilgi aktardınız? Hangi konularda hangi düşüncelerinizi ifade ettiniz de kitlenize mesaj verdiniz? Aradan bu kadar zaman geçti, meraklısının başbakanla tanışıp elini sıkması dışında bir işe yaramadı bu toplantılar?
Başbakanlık ya da bu fikrin sahibi her kimse son derece akıllıca bir iş yapıyor. Kendi halkla ilişkiler açılımını gerçekleştiriyor. Peki değerli sanatçılar; siz ne yapıyorsunuz afedersiniz?

Kahvaltı sanatçıları
M.I.A.’in yeni şarkısı “Born Free”nin videosu dünyada olay yarattı. Yönetmen Romain Gavras tartışılan işlere imza atan, “sert” bir yönetmen. Lafı dolandırmadan insanları şoke edecek şekilde anlatmayı seviyor derdini. Daha önce Justice’in “Stress” isimli şarkısına da çok tartışılan bir video çekmiş, Paris’in banliyölerinde yaşananlara farklı bir bakış açısı getirmişti. Orada varoşlardan bir çocuk çetesi ortalığı birbirine katıyordu. Öyle “ay şeker çocuklar” falan değil ama... Bayağı terör estiriyorlardı.
Bu sefer Gavras M.I.A.’nin (“Em Ay Ey” diye okunuyor) provokatif tavrını da arkasına alarak tam anlamıyla olay yaratmış. Rahatsız edici bir klip yapmış.
Amerikan askeri ya da özel timi kılıklı birtakım adamlar kızıl saçlı gençleri toplayıp kampa götürüyor, bildiğin imha ediyor. Başından vurulanlar, mayına basıp patlayanlar, dövüle dövüle öldürülenler... Sebebi ne demeyin. Konu şiddetse haklısı haksızı, nedeni olmamalı. “Yumruğun haklısı var haksızı var, bizden olanı var, olmayanı var” adamı değilim ben kusura bakmayın.

M.I.A. da kimdi?
Hatırlatayım. Kendisi Sri Lanka Tamil asıllı Londralı bir alternatif pop ve hip hop şarkıcısı, bestecisi. Babası, zamanında siyasi sığınmacı olarak bu ülkeye geldiğinden o da Londra’da büyümüş. M.I.A. 2007’deki ikinci albümü “Kala” ile (ilki “Arula”, 2005) çok büyük üne kavuştu. Şu anda 35 yaşında ve kariyerinin doruğunda. Yeni albümü merakla beklenirken bir şey oldu. Piyasaya sürmeye hazırlandığı yeni single “Born Free” internete sızdı. Bunun üzerine M.I.A. hiç beklemeden bu şarkı için hazırlanan klibi de web sitesinden yayımlamaya başladı. Klip de klip ama...

Youtube bile sansürledi
Resmen kıyamet koptu. Bunu izlemeyin diyenler, klipteki şiddete karşı çıkanlar derken Youtube klibi sansürledi, artı 18 kategorisinde ve sadece üyelerin izleyebileceği bir statüye aldı.
Yani sizin anlayacağınız Türkiye’de bizim girmediğimiz, değerli mahkemelerimizin sansürlediği YouTube da şarkı sansürleyebiliyor. (Bu arada iPhone’lardan da girilemiyor artık, hayırlı olsun.)
Elbette video M.I.A.’nin web sitesinde (miauk.com) izlenebiliyor ve sansürlenme haberi duyulduğundan beri internetin en fazla izlenen videoları arasına girdi.
M.I.A. şiddete dikkat çekmek istedi, Romain Gavras’la çalıştı. Youtube’un bile sansürlediği bir klip yaptı, bütün dünya bunu konuşuyor. Şiddet karşıtı (ve basbayağı Amerikan karşıtı) video olay oldu.
Siirt’te ortalık yıkılıyor, memleketin dört bir yanında çocuk tacizi vakaları artık üstü örtülemeyecek hale geldi, “demokratik açılımcılar” basını suçlama peşinde. Sanatçılar da kahvaltı rehavetinde. “Ne şiş yansın ne kebap” açıklamaları ve “telifler ne olacak”tan başka cümleleri yok.
Ortalıktaki tek açılım da Sinan Çetin’in “tamamen duygusal” Anadolu açılımı.
Kahvaltıcılara buradan selamlar, afiyet şeker olsun. Durmak yok,
yola aynen devam...


İtiraf ediyorum (40. yıl özel)
-Geçen hafta 40 yaşına girdim.
-40 yaşına girince “şok şok şok” olmadım. Geçen yıl da 39 yaşındaydım. Bir süredir bekliyordum.
35 ile 40 arasında fark yok.
-30 ile 35 arasında var.
-“40’lar yeni 20’ler” sayılıyor dediler. “Yok artık” dedim ama için için de sevindim.
-30’lar da yeni 10’larsa memleket toptan ayvayı yedi.
-Eskiden 40 yaşında biri için üzülür, “Bunun bir ayağı çukurda” derdik.
-Bana hazırladıkları sürpriz doğum günü partisine hiçbir şekilde uyanamadım. Meğer ne çok sevenim varmış. Utandım. Artık insanoğlunu daha çok sevmeye karar verdim.
-Off Pera güzel bir yermiş. Sokak partisi oldu, gelen geçen katıldı.
-Pastamda iki adet silikonlu kadın arasında güneşleniyordum. 40’larımı böyle geçirmek istiyorum.
-Kadınların önce meme kısımlarını yedim.
-Bon Jovi çalınca sevindim. Ama “Ah o 80’ler” geyiğine fena halde kılım.
-Biri “Doğum gününde Rasim Ozan Kütahyalı’yı bir hanım arkadaşıyla ‘yoğuşurken’ göreceksin” dese inanmazdım.
-40 yaşına gelince fark ettim, meğer 40 yaşında başka insanlar da varmış (hayret!).
-Tuğçe Kazaz Türkiye’nin en güzel kadını (bağımsız itiraf).
-Buraya kadar her şey yolunda.
- “O son tekilayı içmeyecektik abi.”



Bugünlerde tekrara alıp dinlediğim şarkı
-“Something Good Can Work” - Two Door Cinema Club (The Twelves Remix)
-“History” Groove Armada
-“You Wanted a Hit” LCD Soundsystem
-“Celestica” Crystal Castles
- “Ready for the Weekend” Calvin Harris