Mehmet Tez

Mehmet Tez

mehmet.tez@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Artık o kadar kalabalığız ki bayramda gidenler bile boşaltamıyor şehri. Her yerde düzeni asla keşfedilemeyen bir trafik, her yer insan... İstediğin kadar “Her yer metro” de fark etmiyor

Kimse bana “Bayramda İstanbul şahane” demesin

Bayramlarda İstanbul’da kalmak köklü bir âdet bende. Her âdetin ardında toplumsal ve tarihsel gerçeklerin yatması gibi bu âdetin altında da önemli gerçekler var.
Trafikte ölmesen de cinnet getirme tehliken var bir kere. Onu kafadan geçiyorum, zaten bayramda arabayla yola çıkmam.
Uçak ondan beter. Bayramda uçağa binmek birbirini tetikleyen felaketlere neden oluyor.
“Bayram Türkler”iyle dolu bir pasaport kuyruğu bunlardan biri. Bitmek bilmeyen bir TEM gişelerinden geçiş prosedürü gibi. Katakulliye getirip iki kişinin önüne geçmek için atılan türlü taklalara, içeriden dönülen virajlarla kuyrukta öne geçme girişimlerine, arkadan topuk ezen tekerlekli bavula karşı cesurca, babacanca ve fesuphanallah diyerek göğüs germelisiniz.
Vardığınız yerde de öyle.

En güzeli evinde, mahallende, şehrinde turist gibi takılmak
Sokakta yürürken, Bayram Türkleri alışverişte bağıra çağıra koşuştururken, en güzel lokantalarda garsondan “biraz daha ekmek” isterken, sağda solda “En yakın kebapçı nerede?” diye sorarken göreceksiniz. Hadi bunlar hoş tesadüfler, bir de dönüşü var...
Bir Türkün hayatındaki hiçbir mücadele bavuldaki fazla kiloları ödememe mücadelesine benzemez. Biz bir Kurtuluş Savaşı’nda bu kadar çetin savaştık... Binlerce avro verilerek doldurulmuş bavullar, 15-20 avro fazla ödenerek insan gibi uçağa verilmez. Dakikalarca kavga edilir, öflenip püflenir, arkadakiler bekletilir. İnkar, öfke, pazarlık, depresyon ve kabullenme aşamaları sırayla yaşanırken arkadakiler ağaç olmuş ne gam. Bu mücadeleden birkaç avro kârla çıkanlar dimdik girerler free shop’lara doğru.
Eğer bayram senin için
aynı zamanda tatil fırsatıysa en güzeli evinde, mahallende, şehrinde turist gibi takılmak. Gidemediğin yerlere git. Trafik olmadan şehirde turla, insan yığınlarına maruz kalmadan ne yapacaksan yap...
Ancak bu bayram gösterdi ki şehirde kalmak da çözüm değil. O kadar fazlayız ki gidenler bile yeteri kadar boşaltamıyor şehri. Yine ve hep trafik. Her dakika, her an, algoritması bulunamayan, düzeni keşfedilemeyen bir trafik.
Her yerde insan yoğunluğu, her yerde kalabalık.
İstediğin kadar “Her yer metro” falan de hiç fark etmiyor. Sen daha İstanbul’a iki adet yeni şehir yapmaktan, ortadan kanalla bölmekten, tepesindeki ormana havaalanı kondurarak oraları da imara açmaktan bahsediyorsun. Hayırlı işler. Bayramda İstanbul’da kalma muhabbeti bitmiştir. Artık bayramlarda sadece evde kalınır, bol bol kitap okunur, müzik dinlenir.

Haberin Devamı

İTİRAF EDİYORUM

Haberin Devamı

* Bayram dönüşünde büyük “gezi” eylemi var. Bursa’dan itibaren feribotlara kadar dev kuyruk, Bolu’dan itibaren trafikte sıkışma, Trakya tarafında da Silivri itibariyle trafikte durma yaşanacak. Kimse evine zamanında dönemeyecek. Söylemedi, uyarmadı demeyin. Her yer gezi her yer trafik (bkz. Allah yandaşa da akıl fikir versin).
* Meclis’te türbanlı vekil tartışması ve haberleri fena halde demode ve fazlaca 90’lar kokuyor diye düşünmeden edemiyorum. Bu konuda didişmeyi kendilerine kimlik edinenler dışında kimin umurunda ki artık bu saatten sonra gerçekten?
* David Bowie’nin LCD Soundsystem ile birlikte yaptığı “Love is Lost”, insanda bu ikili beraber takılmaya devam etmeli hissi yaratıyor. Üstat Bowie yeni nesil elektronik dokunuşlarla daha klas sanki. Dinleyin...
* Polislerin yeni “cici”si elektroşok tabancasının “özellikle kadına şiddet olaylarında kullanılacak” diyerek tanıtılması milleti iyice aptal yerine koymakla eşanlamlı geliyor bana. Bakalım bu “kalp krizine neden olmayan” cici silah ilk kimin başını yakacak, hangi ocağı söndürecek, hangi yürekleri dağlayacak...

Haberin Devamı

Kimse bana “Bayramda İstanbul şahane” demesin

“Mini” Büyükada macerası

Bayramda adalar boştur diye Büyükada’ya gittik. Yanıldık. İskeleden itibaren bir kaos. Yüzlerce metrelik bir fayton kuyruğu, bir dondurmacı, kokoreççi, tostçu kirliliği. Her yandan bağıran çağıran, size bir şey satmaya çalışan insanlar. 80’lerin Sirkeci’si gibi bir ortam. İnsan geldiği vapura geri binip derhal evine dönmek istiyor.
Yok, yok eskiden ne güzeldi falan demeyeceğim. Büyükada’ya lisedeyken bir kere okul kırıp gidişim dışında ilk kez gidiyorum. Hiç adalı falan da değilim. Sadece şaşkınım. Böyle bir ada beklemiyordum. AKP’li belediyenin Bostancı’dan buraya köprü yapma “devvvv projesi”ni garipsemiyorum artık mesela şu anda. Burası zaten bir adet Bostancı, Maltepe, Kartal ya da Pendik olmuş bile, karadan yol sadece tabuttaki son çivi olabilir. Neyse ki bisiklet var. Neyse ki adanın arka tarafları var. Neyse ki herkes üşenip faytona biniyor ve bu güzel doğa ortamı bir-iki bisikletçiye ve yürüyüşçüye kalıyor.
Bir de kafe önereyim. Adı Bahçede Sinek Cafe. Gazete, dergi karıştırmak, internette takılmak, bir kadeh şarap içmek ya da kahvaltı etmek için gidilecek bir yer. Büyükada’da ama adada değil gibi. Adanın klasik mimari yapısına alternatif, modern bir yer. Her şeyiyle çok beğendim. Kışın kapalıymış. Son haftalar...

CUMARTESİ ALBÜMÜ

Oslolu indipop ekibi Cold Mailman’in nisanda yayımlanan albümü “Heavy Hearts”, “Venetian Blinds” isimli single ile müzik blog’larında yer almıştı. Sonra adından söz edildiğini pek duymadım. Ama siz albümün devamını gönül rahatlığıyla dinleyebilirsiniz.
Kuzey ülkelerinden aşağılara inen yeni pop akımında Beach Boys tadında “sahil” vokalleri pek revaçta (bkz. Young Dreams). Norveçli ekip de bu işin hakkını vermiş. Neredeyse tamamı vokal yapan altı kişilik ekip baharda yayımladığı albümle benim sonbaharımı şenlendirdi. “Future Ex”, “Lighthearted Love”, “My Recurring Dream”, “Shakedown 1992” gibi şarkılar “neydi bu çalan” dedirtecek türden. Bir indipop ekibinden beklentiler, ne bileyim Radiohead gibi bir ekibin yeni albümünden beklentileriniz gibi değildir. Hayatınızı değiştirecek bir şey yoktur ama size iyi zaman geçirtir, mutlu eder. Cumartesi için ideal.