Mehmet Tez

Mehmet Tez

mehmet.tez@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Kime baksam, kiminle tanışsam, kiminle muhabbet etsem koşuyor. Madem memleket koşmaya bu kadar meraklı, o halde buyurun koşarken dinleyebileceğiniz 10 şarkılık listeme... Beğenen paylaşsın!

Koşmayı seven o kadar çok tanıdık oldu ki çevremde yavaş yavaş anlıyorum şu koşu âlemi ayrı bir âlem. Nereye baksam koşudan bahseden insanlar var. Diyeceksiniz ki “Kardeşim sen İsveç’te mi yaşıyorsun?” Yo, Kadıköy’de yaşıyorum. Ayrıca her semtten arkadaşım var koşan. Biraz kafanızı kaldırıp bakın; trafikte, şehir merkezinde, otoban kenarında bir sürü koşan insan göreceksiniz.

Bazen bisikletle dolaşmaya çıkıyorum, onlarca insandan oluşan koşu grupları yanımdan geçip gidiyor. İnsanlar artık sosyalleşmelerini koşuyla yapıyor. Koşmak görünmez bir kulübe üye olmak gibi bir şey. Ama oturmuyorsun, koşuyorsun. Sosyalleşmenin, “networking”in koşar adım hali.

Koşu hadisesine ben çok geç uyandım

Yıllardır tanıdığım “halı sahacı” bir arkadaşım maçları bırakıp sabahları düzenli koşmaya başladı. Önceleri antrenman yapıyor, ne güzel falan diyorduk. Baktık ki sadece antrenman değil olay, adam basbayağı yaşam tarzı yaptı koşmayı. Almış eline Haruki Murakami’nin “Koşmasaydım Yazamazdım” isimli kitabını, bize pasajlar okuyor. “Ayda 200 kilometre koşarsam maratona katılacak düzeye gelirim” dedi geçen gün. 150 kilometreleri geçmiş şimdiden.

Bir başka tanıdık yurt dışındaki maratonları gözüne kestirmiş. Onlara hazırlık yapıyor. Biri sabah akşam Belgrad Ormanı’nda dağ tepe koşuyor. Instagram’ı ağaç ve mantar fotoğrafından geçilmiyor.

İtiraf ediyorum ben bu koşu hadisesine çok geç uyandım. Yani koşu benim kişisel arkadaş sınırlarıma geldi dayandı da ancak öyle uyandım.

Koşmayı da denedim, denemedim değil. Ama aşırı sıkıldım. Bana basket topunu ver, oynayayım dilim çıkana kadar. Tenis desen teknik zayıf ama saatlerce topun peşinden koşarım, sıkılmam. Ancak koşuda bir monotonluk çöküyor. Bana uymadı.

Peki ne yaptım? Şarkı listesi yaptım. Başta güzel gitti ama sonra koşu maceramdan geriye sadece “koşarken dinlenecek şarkılar” listesi kaldı yadigar.

Koşucu müzikte zevksiz olmak zorunda değil

Bu arada koşarken dinlenecek şarkılar adı altında bir sürü cıf cıflı, vıcı vıcılı, dıptıslı liste yapılmış sağda solda, esefle karşıladım. Koşucu zevksiz olmak zorunda değil ki kardeşim. Bu da benim koşuculara listem. Güncelleyip 10 tane şarkıya indirdim. Beğenen paylaşsın, paylaşınca güzel.

-“Gonna Fly Now” - BIll ContI:Bu şarkıda Rocky Balboa gri pamuklu eşofmanı ve siyah Convers’leriyle mahallede, sokaklarda, bahçelerde, meydanlarda koşmaktadır. Böyle koşu görülmemiştir arkadaş. Klibi kült klip, bir daha izleyin bence. Hele o son sahne efsane...

-“CharIots of FIre” - VangelIs:Evet, o klasik film.
O sahilde koşma sahnesinin daha
ötesi var mı arkadaş? Koşu listesinde bu şarkı nasıl olmaz? Ayrıca şu
müzik kulaktayken bırakın koşmayı yürümek dahi çok acayip bir his,
onu da ifade edeyim.

-“Where The Streets Have No Name” - U2:Klasiktir ama koşarken iyi gidiyor. Böyle bir gaza gelmeler, adeta Mo Farah’mış gibi havalara girmeler...

-“The Best ThIng” - ElectrIc Youth:Zamane electro pop’unun en şahane şarkılarından biri. Ritimle uydurdunuz mu şahane, tadına doyulmaz.

-“Tour De France Etape 1-2” - Kraftwerk:Uzun koşmayı sevenler bu iki bölümlük şarkıyı yanlarından eksik etmesin. Fransa Bisiklet Turu için bestelenmiştir ama ne gam. 11 dakikalık mutluluk, adrenalin, endorfin. Bütün albümü baştan sona dinleyin aslında.

Enerjiniz düşünce dinleyin ve gaza gelin

-“Nocturne No. 8 In D Flat Major, Op. 84” - GabrIel Faure:Klasik müzik de olsun diyenlere bir öneri yapmak istedim. Faure’nin noktürnleri böyle sabahın ayazında alacakaranlıkta çıkılan koşularda öyle bir ortam yaratıyor ki sormayın. Aslında Faure’nin “The Complete Nocturnes” albümünü komple tavsiye ederim haftada bir.

-“Never Say Never” - Basement Jaxx:Son zamanlarda duyduğum en şahane, en gaz şarkılardan biri. Koşmadığınızda da dinleyin bunu, günde üç kere falan.

-“OH” - PlaId:Gerçekten doğada, şehirden uzak bir yerlerde falansanız, yalnız başınıza dünyadan soyutlanmak istiyorsanız işe yarayacak bir şarkıdır. Sesi açın ama.

-“RevolutIon 909” - Daft Punk:“Daft Punk kimdi, Pharrell’in arkasında çalan grup mu?” diye soruların sorulmadığı, Daft Punk’ın ilk albüm günlerinden şahane bir bomba. Hırslanıyor insan bununla koşarken. Aman dikkat.

-“SInnerman” - NIna SImone:Enerji düşünce dinleyip gaza gelmelik. Bu şarkının farklı versiyonları var, siz orijinalden şaşmayın.

Koşmak isteyenlere

20 Eylül’de “RUN İstanbul” koşusu var. Galata Köprüsü’nden başlayacak, Topkapı Sarayı’nın ön avlusundan Ayasofya Bab-ı Hümayun Caddesi önüne kadar uzanacak. Koşucular Mısır Çarşısı içinden geçip Galata Köprüsü’nde finişe girecekler.

Tarihi gezi gibi koşu valla. 212 ve 216 takımları yarışıyor. Yani Avrupa ve Anadolu. Geçen yıl Avrupa kazanmış. O yüzden koşu Avrupa Yakası’nda yapılıyor. Bu yıl bakalım kim kazanacak?

Bu grupla tanışın!

İlk yorumum “Fleetwood Mac dinlemişler” oldu. İç ses olarak yapılan bu yorumun ardından country ve folku popülerleştiren hangi grup ve sanatçı varsa bir bir aklıma gelmeye başladı. Tarihi düzlemde 70’lerden Mamford & Sons’a kadar geldim. Los Angeles çıkışlı taze üçlü Fairground Saints, ilk albümünde (“Fairground Saints”, Verve/Universal) pop müziğe şahane bir renk getiriyor. 70’lerin tadı tuzu ve 2000’lerin modern sound’u var müziklerinde. “Can’t Control The Weather”ı, “Sunday Lover”ı şimdiden sevdiklerim arasına yazdım gitti. Yakında her yerde duyarsınız, herkesten işitirsiniz. İlk benden duymuş olun.

Berlin’den iki taksici portresi

Biz:Merhaba Türk müsünüz?

Taksici:Elhamdülillah, Allah’a şükür Türk’üm. Ne mutlu Türk’üm diyene.

Biz:!

Taksici:Merhaba Türk müsünüz?

Biz:Elhamdülillah, Allah’a şükür Türk’üz, ne mutlu Türk’üm diyene. (“Şimdi onlar düşünsün” dedik içimizden).

Taksici:Yav arkadaş biz seçmiyoruz
Türk olmayı. Başka bir millette de doğabilirdik yani. Seçmediğimiz bir şey. Bu kadar övünmek niye?

Biz:!

Şu taksicilere akıl sır erdiremedik.