Mehmet Tez

Mehmet Tez

mehmet.tez@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Metallica ve Lou Reed’in birlikte kaydettiği “Lulu” gürültü koparmaya devam ediyor. Bakın bu albüm etrafında gelişen muhabbetler bana neler düşündürdü...

Kötü bir albümün düşündürdükleri

Lou Reed (ortada) ve Metallica

Metallica hayranları beni öldürmek istiyor. Çoğu bana yapmak istedikleri türlü işkenceleri yazan mesajlar atıyor. Varlığıma bile karşılar. İşin kötü yanı çoğu, albümü dinlemeden yapıyor bu yorumları...”
Lou Reed geçenlerde bu açıklamayı yaptı ve pek çok müzik yayını bu sözleri manşetlerine taşıdı. Ben Reed için endişeleniyorum. Bu hayranlar bir de albümü dinleseler kimbilir ne yaparlar, herhalde
adamın evini falan bulup ateşe verirler diye korkuyorum. Reed tehlikenin farkında değil.
Metallica’cılar sanatsal açılım değil kafa sallanacak şarkı bekliyor. Çünkü sektör son 10 yılda internetin gelişmesi, korsan ve albüm satışlarının gerilemesiyle artık buna dönüştü. Ya kafa salla ya da dans et. Bunları mümkünse dört dakikalık parçalar halinde yap. Hep aynı şeyi yap. Diğer ‘şey’leriyse internetteki sitende paylaşırsın, bize onlarla gelme (Radiohead değilsen tabii).
Hafta içi Metallica cephesinden Lars Ulrich’ten açıklamalar geldi. Ulrich yaptıkları işin arkasında. Tepkilere bakıp “Biz ne yaptık James, ey Kirk neden beni uyarmadınız adamım, para kaybedeceğiz” şeklinde bir aydınlanma yaşamadığı belli.
“Bu albüm, bir albüm değil de bir tür sahne gösterisi olarak bir defaya mahsus canlı bir performansın kaydı olsaymış sorun yokmuş. ‘Vay be enteresan bir şey bu’ der, arşive koyarmışız” diye yazmıştım burada
22 Ekim’de. Ama albüm diye piyasaya sürdüğünüzde insanlar tepki gösterir.
Bizim anlamadığımız ve Ulrich’in haklı olduğu tek nokta da bu galiba. Sektörün bizi getirdiği yerde artık standart üretim kalıpları dışında bir şeye tahammülümüz yok. Metallica hayranları gibi Lou Reed’i ölümle tehdit etmesek de kızıyoruz, bozuluyoruz. “Bu ne biçim şey” diye çemkiriyoruz. Hele bunu yıllarca insanları belli bir tarza ve kalıba alıştırmış bir grup yaptığında. ‘Kötü bir albüm’e bu açıdan bakınca bunları düşünmeden edemiyor insan.


İnternet bizi özgürleştirdi mi zevksizleştirdi mi?

Yazar Chuck Klosterman’a (müzik hakkında derinlemesine yazan biri) katılıyorum (Grantland.com, 25 Ekim). “Red Hot Chili Peppers, Starbucks için en kötü
12 Primus şarkısına akustik cover yapsa, o albüm bile bundan iyi olurdu.” Yani “Lulu” gerçekten sanatsal açıdan büyük bir ıska. Diyor ki Klosterman, internet yükselip müzik endüstrisi çökünce hepimiz alkışladık ama acaba bu müziğe kötülük mü oldu?
Yani Metallica bu albümü yapmaya 90’ların başında, internet yokken, albümler peynir ekmek gibi satarken cesaret edebilir miydi? Bu projeyle yapımcılarına gitseler muhtemelen adam onları 45 saniye kadar dinler, sanatsal açılım arzularından dolayı duygulanır, onları tebrik eder ve sonra iki öneri sunardı.
Bir: İki ay stüdyoya girin, her zaman yaptığınızdan yapın ve turne dahil 18 ayda (promosyon ürünleri hariç) 750 milyon dolar kazanalım.
İki: Ya da bunu yapın, bir iki dergi ve müzik yazarı şahane yazılar yazıp cesaretinizi kutlasın ama kimse dinlemesin. Masrafları bile çıkaramayalım.
10 dakika sonra aranjör Bob Rock’ın Lexus’u stüdyonun kapısına yanaşırdı ve provalar başlardı.
O halde alın size dram: Endüstri müziği kitlesel mecralarda kolayca tüketilecek, hiç şaşırtmayan, toplumdaki en alt beğeni düzeyini memnun etmeye yönelik, birbirinin aynı dört dakikalık ruhsuz parçalara dönüştürdü.
Tamam eyvallah da internet ne değiştirdi? Şimdi aynı kalıplara sahip daha berbat şarkılar dinliyoruz. Çünkü “Bu şarkı berbat, bunu yayımlamayalım” diyen kalmadı.
Geçenlerde 1991 yılında çıkan 10 kült albümü yazmıştım. 2001 için aynısını yazamıyorum, 2011 için girişmem bile bu işe. İnternet özgürleştirirken bir yandan da zevksizleştiriyor mu acaba?

Bu gece...

Borusan Müzik Evi’nde Meksikalı çok enteresan bir sanatçı var. Murcof, yani Fernando Corona. Kod Müzik’in organize ettiği Nova Muzak isimli bir dizi konserin ilk ayağı. Her şey dans, parti oldu. Arada
müzik de dinlemek lazım diyenler takibe alsın.


İTİRAF EDİYORUM

* Türkiye’de vefa semt, adalet kadın, rıza da olsa olsa tecavüzün adı olur...
* Seni Görmem İmkansız’ın, Mehmet Güreli’nin “Kimse Bilmez” isimli şarkısına yaptıkları yeni yorum pek güzel. Gaye Su Akyol ve Tuğçe Şenol’a dikkat! (soundcloud.com/tozvetoz)
* THY ile uçuş tamam çok güzel şahane de şu uçakta bekleme esnasında çalan tasavvuf müziği beklenenin aksine insanı depresyona sokuyor. İbadete mi gidiyoruz uçağa mı biniyoruz? Tamam bizden olsun, memleketten olsun anladık ama inanç temalı olmasa olmuyor mu yani?
* Şu ara Metronomy’nin “The English Riviera” albümüne fena sardım. Tavsiye ederim sabahları işe giderken bir doz.
* “Lüfer kontrolsüz avlandığından az bulunuyor, o yüzden fiyatı pahalı” haberinin içinde “ama çinakop bol ve ucuz” diyen STV haberi kınıyorum. Çinakop avı ve satışı yasak. Çinakop bol ve ucuz olduğundan lüfer bitti. O yüzden pahalı. Bu iki bilgi arasında bağlantı kurmayan haber en basitinden eksiktir, ötesi ayıptır.