Mehmet Tez

Mehmet Tez

mehmet.tez@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Masaya, sandalyeye, dekora, perdeye harcanan paranın ufacık bir kısmını da müzik için ayırmak bu kadar zahmetli ve zor mu acaba?

Popüler müzikte cover nedir? Bir şarkının orijinal icracısından farklı biri / birileri tarafından yorumlanması. “The Man Who Sold The World” bir David Bowie şarkısı. Kurt Cobain bu şarkıyı cover’ladı. Yani orijinal bir eseri kendine göre okudu, yorumladı, icra etti.

Cover şarkıcılara özgü değil. Bazen bir şarkıyı enstrümantal hale de getirebiliyorsunuz. Cyndie Lauper’ın pop hit’i “Time After Time”ı Miles Davis trompetiyle cover’lamıştı (hiç hoşlanmam ayrı).

Haberin Devamı

Bazı şarkıların orijinali az bilinir, cover’ları meşhur olur. Bazı şarkıların orijinali bilinir, cover’ları kimsenin umurunda olmaz. Özellikle bu son bilgiden sonra diyeceğimi diyeyim.

Yemekler özenli ama müzik bayat simit gibi

Bazı mekanlar, restoranlar, kafeler müşterilerine en iyi hizmeti sunmak için inanılmaz yatırım yapıyorlar. Bakıyorsun şef filanca restoranın Michelin yıldızlı şefi, masalar filanca tasarımcının imzasını taşıyor, duvardaki resimler ünlü filanca ressamın, çatal bıçak şöyle şahane, sunum böyle inanılmaz, şaraplar bilmem nerenin kavından, garsonlar şöyle iyi...

Peki müzik? Fonda son derece sıradan bir cover albüm çalıyor. Şarap filanca bağın filanca üzümü, şu tatlıyla çok uyumlu vs vs... Ama müzik? Yemekler bu kadar özenli, peki müzik neden bayat simit gibi?

Genellikle meşhur şarkıların caz hali tadındaki cover albümlerini çalan mekanlar da var, bunların Latin versiyonlarını dinletenler de. Bu albümler çok iş yapıyor belli ki. Öyle ki sanki
bu tip işletmeler arasında bu bir geleneğe dönüşmüş. Nereye gitsem bildiğim bir şarkının buğulu bir kadın sesi tarafından okunmuş cover versiyonunu dinliyorum. Özellikle caz temelli cover albümlemeleri revaçta. Belki telif sorunundan dolayı bu yola başvuruluyor, bu ince noktaları bilmiyorum.

Bu muamele neden?

Sadece mekan sahiplerine sormak istiyorum: Hayli pahalı, lüks bir mekan açarken “Bende evde birkaç tane eski sandalye var, onları getirip koyarız, yenisini almaya gerek yok şimdi, kimse anlamaz” diyor musunuz?

Haberin Devamı

O halde müziğe neden bu muameleyi yapıyorsunuz?
Şaraptan anlayan, yemekten anlayan müşterileriniz
müzikten anlamıyor mu acaba (ki bu da olasılıklar dahilinde elbette)? Yoksa masaya, sandalyeye, dekora harcanan paranın ufacık bir kısmını da müzik için ayırmak fuzuli mi geliyor?

Tanışın!

Elektropop ekibi Years and Years üç genç müzisyenden oluşuyor ve elbette her yaştan ergenler gibi onlar da aşk ne, tutku ne, şu anda bana neler oluyor tadında sorulara yanıt aramaktalar. Olly Alexander, Mikey Goldsworthy ve Emre Türkmen’den oluşan İngiliz üçlü şu anda “Communion” adlı albümleriyle listeleri altüst etmiş durumda. Pop seven birinin kayıtsız kalması mümkün değil. Gözden kaçmasın.

İtiraf ediyorum

-Portatif hoparlörüyle kendi müzik yayını yaparak geçen bisikletlilerin ya da bu eylemin özel bir adı var mı literatürde merak ediyorum. Ya da şöyle sorayım: Arabada ses köklemenin yerini bisiklette ses köklemenin almasını bir medeniyet göstergesi olarak mı algılamalıyız?

Haberin Devamı

-Bir şeyi beğendiğini “10 numara” diyerek ifade edenlerle arama mesafe koyuyorum nedense.

-Hakikaten iyi müzik varmış 90’larda. Geçenlerde Spotify’daki veriler kullanılarak en fazla dinlenen 90’lar şarkıları listesine göz attım ve bu saptamayı yapmakta zorlanmadım.

-Geçenlerde biri “Yazacak şey bulmak zor olmuyor mu, artık bütün müzikler berbat” dedi. Bir müzik yazarı olarak müziği savunamadım.

-Bir yerlerde “Neymiş bu acaba?” diye merak ettirip kendini shazam’latan bir şarkıyla karşılaşınca bende bir sevinç, bir sevinç.