Masaüstünden notlar (taşınma özel)

Malum Milliyet yeni binasına taşındı. Benim masaüstü de kolilere istiflendi. Şimdi yeni mekanda yeni masaüstümüzde birikenler ve kolilerden çıkanlarla naklen karşınızdayız

“Yol” / Sibel Gürsoy
Türkçe sözlü hafif müzik vardır eksiden. Türkçe pop zaten var. Türkçe rock da... Peki Türkçe sözlü caz niye olmasın? Sibel Gürsoy’un yol albümü bunun güzel bir örneği. İlker Özalp basta Cengiz Baysal davulda, Selen Gülün ve Serkan Özyılmaz piyano ve tuşlu çalgılarda, Yahya Dai saksafonda, Şenova Ülker trompette eşlik ediyor. Kadro sağlam. Bunu bir caz albümü gibi değil soft bir pop albümü olarak da değerlendirebiliriz. Olumlu anlamda söyüyorum. Cazla arası olmayanların da hoşuna gidebilir.

“Aşk Merdivenleri” / Hakan Küçükçınar
Öğrenciyseniz ve bir grubunuz varsa yazın güneye gidip bir yerlerde çalarsınız. Bu değişmez bir kuraldır. Biz de zamanında bu kurala uymuştuk. Çaldığımız sahil kasabasının biraz dışında bir rock bar vardı. Adı Experience’dı. Ve civardaki (muhtemelen bölgedeki) tek rock bardı ve orada şahane bir grup çalardı. Led Zeppelin’den Bülent Ortaçgil’e üç dört şarkıda öyle bir geçerlerdi ki ne olduğunu anlamazdınız. Ankaralı bu dostlarla (Ankara’dan iyi müzisyen çıkar) zaman içinde uzaklaştık. Yıllar var görmedim. Derken bu albümü buldum masamın üstünde. Hakan Küçükçınar’ın “Aşk Merdivenleri” albümü. Hakan o gubun basçısıydı. Bu ilk albümü. We Play’den yayımlandı. Anladığım kadarıyla Hakan yıllar içinde Led Zeppelin - Bülent Ortaçgil
arasındaki çizgide Ortaçgil’e yaklaşmış. Yaz yakın. Usul usul dinleyecek bir albüm lazımsa, buyrun dinleyin.

“Duets II DVD” / Tony Bennett
Bennett 86 yaşında ve düetler serisinin ikincisini bir süre önce piyasaya çıkardığında yıllara meydan okumak ne demek herkese gösterdi galiba. Amy Winehouse’dan Lady Gaga’ya, Aretha Franklin’den Norah Jones’a her telden şarkıcıyla yaptığı düetler DVD olarak da yayımlanmış. Daha önce yayımlanmamış kayıt görüntüleri ve provalarda yapılan çekimler var bu DVD’de. Valla meraklıysanız kaçırmayın. İyi müzik.

“Paralytic Stalks” / Of Montreal
R.E.M.’in hemşerisi (Athens, Georgia) Of Montreal özellikle 2010’daki False Priest ile büyük başarı yakalamıştı. 2012 albümleri “Paralytic Stalks” aynı başarıyı yakalamaktan uzak. Ama neticede içinde iyi şarkılar barındırıyor. Solist Kevin Barnes enteresan bir karakter. Önceden ne yapacağı belli olmayan, müziğe de bu özelliklerini yansıtan biri. Albümü hazırlık olarak alın. Neye mi? 9 Mayıs’taki İstanbul Babylon konserine. Sahnede acayip bir şov yaptıklarını ve coştuklarını biliyorum. Bakalım neler olacak.

133 milyon kez izlenen video...

Tiz bir sesi var. Sting’in Police zamanındaki kadar incelebiliyor yer yer. Zaten hastasıymış...
En iyisi başından anlatayım.
Avustralyalı Gotye memleketinde tanınmış bir şarkıcıydı. 2006’da ikinci albümünü yayımlamış ve büyük başarı kazanmıştı. Ama ülke sınırlarının dışında onu tanıyan yoktu. Bu albümün belli bir süre sonra yeni albümü için ailesinin Avustralya kırsalındaki çiftlik evinde kampa girdi.
Derken 2011’de “Making Mirrors” isimli albümü yayımladı. Bu albümü yurtdışında da yayımlanarak şansını denedi. Tuttu. Billboard Top 40 listesinde yedi hafta kaldı. Ama asıl hikaye bu değil. Bu albümde yer alan “Somebody That I Used to Know” öyle bir fenomen oldu ki Amerika’da radyolar bu şarkıyı günde en fazla kaç kere çalabiliriz diye hesaplar yapmaya başladı. İnanılmaz istek alıyordu. Türkiye’de de
fenomen. Ne zaman bir radyoyu televizyonu açsanız bir süre sonra bu şarkıyla karşılaşıyorsunuz. Dünyada izlenme sayısı ben bu yazıyı yazarken
132 milyondu.
Asıl adı Wouter De Backer. Belçika’da doğmuş. “Gotye, Fransızca Gaultier’den ürettiği bir sahne ismi. Wouter yani Walter’ın Fransızcası aslında.
İki yaşındayken ailesi Avustralya’ya taşınmış. Sting dinleyerek büyümüş. Hatta bayağı hastasıymış.
Bir de Peter Gabriel ve Depeche Mode’un...
Bence Sting’in Police dönemi tiz vokallerini andırıyor sesi hafiften.
2002’de Melbourne adında bir indie grubunda davul çalıyormuş. Kendine bir sampler alınca hayatı değişmiş. Sampler demek duyduğunuz sesleri kayda alıp onları müzikte detaylı bir şekilde kullanmaya yarayan alet demek. Ne duysa kaydediyor sonra bunlarla şarkılar yapıyormuş.
Müziğine pop diyebiliriz, indie pop. Yani ana akımdaki vıcı vıcıları, efektleri, ritimleri falan değil kendine has sesleri kullanıyor.
Hani merak edersiniz diye...

Apolitik mi?

Meclis’e Yüce Divan diyen öğrenci konuşuldu. Gençlik apolitik dendi. Cahil dendi. Evet doğru, bir siyaset bilimi öğrencisi bunu bilmeli. Ama “gençler apolitik” dendi mi ben iki çift laf etmek istiyorum, dayanamıyorum. Yok yok 12 Eylül falan da demeyeceğim. Çok basit bir şey söyleyeceğim. Türkiye’de siyaset demek, “Başkanım başkanım” diye ceketini ilikleyip dolaşmak demek. Meclis’te tekme tokat kavga demek. “O gün öyleydi bugün böyle” demek. Böyle uzar liste. Şimdi bu sisteme giriyorsan gel gir. Ama başka fikirlerin varsa, hele hele pankart falan açıp bunları ifade ediyor, bir şeyi protesto ediyorsan yandın. Yargısız aylarca yıllarca içerde kalma ihtimalin var. Veya televizyonda ‘yüce divanlık’ olma ihtimalin. Seç, beğen, al...

BUNLARI BİLİYOR MUSUNUZ?

* 2000’de yaptığı “Brown Sugar” albümüyle parlayan ve sonra yok olan D’Angelo’nun yeni albümünün pek yakında çıkacak olduğunu; yıllar sonra Mark Ronson & The Business Intl.’ın şahane “Record Collection” albümünde süper bir şarkı söylediğini (“Glass Mountain Trust”);
* İngiltere’de yapılacak Sonisphere’in bu yıl iptal edildiğini. Bu yıl İngiltere ve İrlanda’daki pek çok festivalin de yapılıp yapılmayacağının belli olmadığını ve bunun sebebinin bu ülkede yapılacak 2012 olimpiyatları kadar düşük bilet satışlarından da kaynaklandığının açıklandığını;
* “The Guitar Collection George Harrison” isimli iPad ve iPhone uygulamasında George Harrison’ın bütün gitarlarını, tarihlerini, hikayelerini ve bunların yanında bir sürü resim ve video bulunduğunu;
biliyor muydunuz?