Mehmet Tez

Mehmet Tez

mehmet.tez@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Geçenlerde bu soruyu Los Angeles Times gazetesi sordu. Milliyet’te konuyla ilgili haberi okuyunca “Ben biliyorum nerede o şarkılar” dedim kendi kendime

Nerede o eski politik şarkılar

Los Angeles Times “Lady Gaga’yla Britney Spears’a kaldık” diye yakınıyodu.


Nerede o eski politik şarkılar

O şarkılar mp3 oldu. Telefondalar. Tanesi 20 kuruştan indirebiliyorsunuz. Daha sonra kulaklıklarınızı takıp telefonunuzun ya da mp3 çalarınızın düğmesine basıyor ve işe giderken minibüste, metroda, metrobüste, otobüste, dolmuşta, takside dinliyorsunuz.
İşe varınca bir süre çay falan içip top çeviriyor, sabah mahmurluğunu atmak için boş boş bilgisayar ekranına bakıp ardından Youtube’da gezinip “Acaba bu şarkının klibi var mı?” diye şöyle bir bakınıyorsunuz ya hani... İşte orada politik şarkılar, Youtube’da.
O esnada yanda tabii ki Twitter ve ‘feys’ daimi açık. Dürtmeler, dürtülmeler, beğenmeler, “small talk” tadında bir-iki resimaltı yorumu, bir-iki video paylaşımı, merak edilen birilerini ya da eş dostu araştırma, izini bulma girişimleri, derken bir bakmışsınız öğlen olmuş.
Bu arada haftaya “Pitchfork’ta çok güzel diyolar bu elemanlara” adlı grubun etkinliği varmış herkes oraya gidiyormuş. Katıl tuşuna basılacak. Bas.
Twitter’dan haberler geliyor, yine bir yerlerde birileri birilerini öldürmüş. Ve birileri “oh olsun” demiş, öbür taraf ayıp diyor.... Twitter muharebesi tam gaz.
Her şey normal.
Yemek sonrası kahveyle Twitter’dan bir-iki “bu cumartesi yürüyoruz beyler” muhabbeti. Ritivit et, sonrakine geç. Aa gitar dinleyen köpek süpeeer!.. Deprem? Bugün yok. Dolar? Standart. NTV ekranında Oğuz Haksever standart. Erol Köse trending topic, bir sürü sosyal medya ünlüsü yine defalarca tivitlenmek üzere ince ince hesaplanmış 140 karakterlik raconlarını kesiyorlar.
Her şey normal. Buraya kadar her şey yolunda (bkz. jusqu’ici tout va bien).
Sigaradan döndüğünüzde ekranı bir açmışsınız ki yeni komik videolar... “Hapşıran kedi, Ahmet Çakar’dan seçme saçmalar, Femen’in yeni protestosu (sahi neyi protesto ediyorlardı bu çıplak kızlar? Şu soldaki de iyiymiş...), bir-iki “hayvanları sevelim” mesajını ritivit edelim yazıktır...
Ardından yeni bir twitter atağı daha “Van’a battaniye lazım beyler”, ritivit...
Saat kaç oldu altı mı? E akşam olmuş, nereye gidiyorduk biz bu akşam?

Gündem yordu, bi’şeyler içelim...
Hayat böyle artık. Dünya değişti. Ben bu tablonun dışında mıyım? Hayır.
Yıllar önce Rolling Stone’u çıkarırken New York’ta bir toplantıdayım. Karşımda Jann S. Wenner var. 1967 yılında, gençlik savaşa, silahlara ve siyasete başkaldırırken dünyanın en “suya sabuna dokunan” müzik dergisi Rolling Stone’u kuran adam. Mekan San Francisco. Şarkılar türküler, ortalık inliyor. Vietnam’a karşı, kapitalizme karşı, silahlara karşı, tüketime karşı, siyasetçilere karşı gençler birleşmiş şarkı söylüyor, yürüyor, edebiyatta, sanatta kendilerini ifade ediyorlar. Dünya değişiyor yani.
Wenner dedi ki “Müzik eskiden dünyayı değiştirebilecek bir güçtü. Toplumsal bir hareketin ifadesiydi. Şimdi daha ziyade eğlence.”
Uzun lafın kısası politik şarkı arayan gugıl’lasın, youtube’a girsin, 2 TL’ye 10 tanesini satın alsın ya da sınırsız paket alıp stream etsin. Yeter ki login olsun, online olsun. Politik şarkılar cebinize gelsin...

Haberin Devamı

Bu gece 23.30-00.30 arası dinlemek için 10 şarkı

Haberin Devamı

Tutun ki bana geldiniz, tutun ki size müzik yapıyorum, tutun ki her şeyi gündemi mündemi unuttuk fırsat bu fırsat deyip hep beraber coşuyoruz. Ben o noktada şu şarkıları çalarım. Herkese mutlu yıllar...
* “I’m Not Gonna Teach Your Boyfriend How To Dance With You” / Black Kids
* “1999” / Cassius
* “Signs” / Justin Timberlake (Feat. Snoop Dog)
* “Don’t Stop ‘Til You Get Enough” / Michael Jackson
* “Yeah Yeah Yeah La La La” / Calvin Harris
* “You Don’t Know Me” / Armand Van Helden
* “You Are My High” / Demon Vs Heartbreaker
* “Music Sounds Better With You” / Stardust
* “Good Life” / Inner City
* “Love Sweet Sound” / Groove Armada

Haberin Devamı

İstanbul’u seviyorum çünkü...

* Rufus Wainwright’ın deyimiyle son derece gay bir köprüde, bir kıtadan diğerine tesbihi şaklata şaklata çeken, tek elle hem direksiyon hem vitese yetişen şöförüyle mor ışıklı bir dolmuşta geçmek sadece burada normal.
* “Asmalı’daki Trabzon pidecisinde Stoke City taraftarlarıyla peynirli pide yiyip uydudan ninja filmi izliyoruz” cümlesini kurmak burada mümkün. Geçenlerde kurdum.
* Tostu kağıt gibi, çayı demsiz, kahvesi neskafe olsa da dünyanın en güzel güzergahında sıradan bir şeymiş gibi kayıtsızca seyreden vapurlar sadece burada var.
* Bu şehirde bir askeri kışla pavyon gibi yanar döner ışıklandırılabiliyor.
* En modern, gökdelenli mökdelenli şehir manzarasını izlerken kadraja “klak klak klak” sesleriyle bir at arabası girebiliyor.
Not: Bu gece Ankara’dayım. Bakalım oradan kaç madde çıkacak...

İTİRAF EDİYORUM

* Bir restoranın “yiyebildiğin kadar suşi 39 TL” menüsüne takılıp 48 adet suşi yiyen birini tanıyorum. Üzerine de
su içmiş. Gerisi tahmin ettiğiniz gibi; dram. Gittim gördüm. Limitsiz suşi çok tehlikeli. Çiftler karşılıklı oturup hızlarını alamayıp 50’şer 60’şar tane suşi yiyorlar
(bkz. romantizmin ölümü).
* Time dergisinin protestocuyu yılın insanı seçtiği sayısının kapağında Arap Baharı’nı tetikleyen protestocularla Occupy Wall Street’cilerin alt alta yazılmasını yadırgadım. New York’ta gitar çalanla Tahrir’de vurulan bir değildir benim gözümde.
* Geçenlerde BBC’de izlediğim bir belgeselde erkek zebranın azıp dişileri kovalamaya başlamasını “genetik umutların peşinde koşmak” olarak tanımlayan metne bayıldım. İyi grup adı olurmuş genetik umutlar (genetic hopes).
* M83’nin son albümündeki “Claudia Lewis”e fena halde takmış durumdayım. 80’lerde yapılmış, 2012’de gün ışığına çıkan bir progresif pop şarkısı gibi.

CUMARTESİ ALBÜMÜ

“Days” / Real Estate

New York’lu grup işin sırrını çözmüşe benziyor: Amerika’yı yeniden keşfetme! Son 50 yıldır gitar, bas, davul ve efektlerle yapılmayan şey kalmadı zaten. Ama bu işi yapan yeni nesil bir grupsanız, bir-iki ince dokunuşla bambaşka havalar yakalayabiliyorsunuz. “Days” sırrını çözmek için çok uğraştırmayan kolay dinlenen bir indie rock albümü. Ekip 16 Şubat’ta Babylon’da. Kim Ki O ön grup olacak. İşinizi gücünüzü ayarlayın derim.