Mehmet Tez

Mehmet Tez

mehmet.tez@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Cool imajlar bulma konusunda tasarımcılar ve imaj danışmanları daha fazla çalışmalı galiba. Çünkü ceketli dazlak ve pis sakallı sanatçı kotası dolmuş olabilir

Popçu Berkay’ın “Ele İnat” isimli albümünü görünce yeni bir Soner Sarıkabadayı çıkmış diye düşündüm. Uzun uzun baktım, pis sakalını ve dazlak kafasını dikkatle inceledim. Hık demiş, Soner Sarıkabadayı’nın burnundan düşmüştü. Tam o anda beynimde bir şimşek çaktı. Bu sakallar... Bu dazlak kafa...
Derhal çekmecemi açtım,
bir süre karıştırdıktan sonra üç CD daha çıkardım gün ışığına.
İlki Bedük. Aynı dazlak kafa. Aynı pis sakal. Bedük farklı olarak daha cool bir imaj yaratmak için gözlük de kullanmış.
İkincisi Gripin. Özellikle de “pis sakallı dazlak adam” imajlı Birol Namoğlu. Aynı sert bakışlar, aynı özenle siyah kontur çekilmiş duygulu gözler, aynı fotoşoplu ortam.
Sonuncusu Shantel. Evet Türk değil ama artık Türk sayılır, o da bir tür Jay Jay Johansson oldu, gün geçmiyor ki bir festivalimizde çalmasın, bir barda program yapmasın.
Bunun bir anlamı olmalı.
Kel ve pis sakallı adam seviliyor demek ki. Ya da bazı insanlar saçları kazıtıp pis sakal bırakınca daha cool falan oluyor.
Belki imaj danışmanları bu isimleri kel ve sakallı olmaya ikna etti, belki de insan şarkı söylemeye başlayıp yeteri kadar beklerse kendiliğinden “pis sakallı dazlak”a dönüşüyor. Bilemem.
Bildiğim şey saçı dökülen sanatçılara cool imajlar bulma konusunda tasarımcılar ve imaj danışmanları daha fazla çalışmalı. Çünkü kel ve sakallı sanatçı kotası dolmuş olabilir.

Şarkıcının dazlak ve pis sakallısı mı makbul



Seyirciden mesaj var: “Bunları da yaz”
Geçen hafta konser adabına dair yazdım. Meğer herkes dertliymiş. Bakın neler neler...
- “Sigara içiliyor, dumanaltı oluyoruz”
Evet. Özellikle açık havadaki (Ve Harbiye Açıkhava’daki) konserlerde sigara içiliyor. Evet, önünüzde fosur fosur sigara içen birinin dumanaltında konser izlemek hiç eğlenceli değil. Kimse müdahale etmiyor. Konser sırasında tek tek müdahale etmek de zor zaten. Bu o kişinin insafına kalmış. Buna bir çözüm bulunmalı. Konser salonu festival alanı değil çünkü...
-“Geç kalanlar konseri sabote ediyor”
Evet, kesinlikle doğru. İlk dakikalar hep bir harala güreleyle geçiyor. Bir konsere geç kaldınız diyelim. İnsanlık hali. Ve kapıdaki görevli sizi içeri aldı diyelim. İnsanlık hali. Ne yaparsınız? Arkada bir yer bulur insanları ve sahneyi rahatsız etmeden sessizce bir yere ilişir, ara olmasını beklersiniz. Ara yoksa da geç gelen umduğu değil bulduğu yerde izler. Ama biz ne yapıyoruz? Haldır haldır insanları eze eze yerimize gidiyoruz. Bir de öfleyip pöflüyoruz. Buna görgüsüz de değil “hem suçlu hem güçlü” denir.
-“Çekirdek yeniyor, satıcılar konser sırasında bağırarak satış yapıyor”
Açıkhava’da karşılaşılan en önemli sorun bu herhalde. Herkes şikayetçi. Çekirdek satılıyor, herkes çıtlıyor. Alaskacı Frigocu bağıra bağıra malını satıyor, sahnede de adam caz çalıyor. Alan olmasa satan da olmaz. Ben konser izlerken bir şey satın alan insanı anlamıyorum. Pazara mı geldin konsere mi?
-“En önde oturanlar çok ruhsuz”
Bu bir şikayet değil, not aslında. Ve bence de doğru bir yönü var. Önde oturmak cidden sorumluluk. Bu sorumluluğu alamayacaksanız orada oturmayın, yerinizi bu sorumluluğu alacak birine devredin. Tıpkı uçaklardaki acil çıkış kapısında olduğu gibi düşünün.
Zira gerektiğinde şarkıları ezbere söylemek, eşlik etmek, sahnedeki adamla iletişim kurmak, ayağa kalkıp dans etmek durumunda kalacaksınız. Ben öyle şeyler yapmam diyorsan orada ne işin var?


İTİRAF EDİYORUM
-Filmekimi’nde gösterilecek “Carlos” filminin soundtrack’ine bayıldım. Filmde Carlos’u gençliğe
bir tür Che gibi göstermedeki başarıda bu birbirinden “tarz” rock şarkılarının büyük önemi olsa gerek.
-Ankara’dan sürekli şehir ve kent lakaplı
sanatçı çıkmasına (bkz. Ankaralı Turgut, Gölbaşılı Erdoğan), İstanbul’dan ise bir tane bile Bağcılarlı Cabbar, Nişantaşlı Hıdır, Kadıköylü Resul çıkmamasına çok içerliyorum.
-Yana yakıla Roger Waters’ın “The Wall” turnesini izlemenin yollarını arıyorum. Bulunca haber veririm.
-Hıncal Uluç “Savarona’nın bakımı çok
masraflı, yıkıp yerine modern bir yat yapalım, fuhuşu da önleriz” yazsa şaşırmam.
- Bu gece Demonation Festivali’ne gidip
bir sürü yeni ve ilginç grup görmekle bin yıllık Scorpions’a gidip “oldies but goldies” takılmak arasında fena halde takılıp kaldım.