Mehmet Tez

Mehmet Tez

mehmet.tez@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Eğer pek yakında dalga dalga gelmesi beklenen “yaza damgasını vuracak şarkılar”dan uzakta melankolik ve hafif öfkeli bir yaz geçireyim diyorsanız Şebnem Ferah’ın yeni albümü “Od”a başvurun

Türkiye’de satılacak bir elektrogitar amfisi tasarlasam, illa bir “Şebnem Ferah gitarı” düğmesi koyardım üzerine. Şebnem Ferah ekibinin baş gitaristi Metin Türkcan elbette telifin yarısını alırdı. Amfinizle, pedallarınızla, gitarınızın düğmeleriyle falan oynamanıza gerek kalmaz, bu düğmeye basıp doğrudan Şebnem Ferah gibi şarkı söyleyebilirdiniz (pek onun gibi olmaz ama herhalde).
Şebnem Ferah’ın müziğinde önceden kestirilemeyen, sizi şaşkına çevirecek sürprizler yok. Şebnem Ferah usulü rock’ın formülü basit: “Mikrofonu Şebnem’e, gitarı Metin’e ver, gerisi hallolur...” Müzik söz konusu olduğunda dünyanın en titiz ve kontrolcü insanlarından biri olduğunu kendi de söylüyor zaten. Onunla çalışan bir müzisyen olmadığımdan neyi nasıl yaptığını bilemiyorum ama ona yeni bir şey kabul ettirmek, alıştığından farklı bir şeye ikna etmek imkansız olmalı. Ya bugüne kadar bu kadar ikna edici biriyle çalışmadı ya da Şebnem Ferah, müziği söz konusu olunca pek kimseyi dinlemiyor.
Daft Punk’tan Thomas Bangalter’in geçen hafta Rolling Stone’a, elektronik müziğe dair söylediği “Bütün DJ’ler birbirine benziyor, elektronik müzikte artık imza kalmadı” cümlesini rock’a da uyarlamak mümkün. Ve Şebnem Ferah’ın kesinlikle bir imzası var.

Şebnem Ferah her şeyi mükemmel şekilde planlıyor
“Od”, bütün bu yazdıklarımdan sonra tahmin edeceğiniz gibi önceden kestirilebilir bir albüm. Her şey beklendiği gibi. Her şey çok mükemmel, çok ince hesaplanmış, çok düşünülmüş, çok iyi çalınmış, çok iyi kaydedilmiş, ama sürpriz yok.
Yıllardır devam eden, her bakımdan şahane görünen, düzeyli, saygın ama heyecanı hafif uçmuş, istikrarlı ama sürprizsiz bir ilişkiye benziyor. Şarkıların tamamında yer alan, anlatılan heyecanlar, tutkular, bu açıdan bakıldığında sadece şarkılarda.
Şebnem Ferah her şeyi mükemmel planlıyor. Bütün albümleri aynı. Bütün şarkıları bir iki nüans dışında aynı. Bütün vokaller, sololar, davullar birbirinin aynı. Bütün baladlar aynı, bütün hızlı şarkılar aynı. Aynı başlıyor, aynı devam ediyor, aynı bitiyor.
Güneşin her gün doğacağını ve batacağını nasıl biliyorsak bu şarkıların nasıl başlayıp biteceğini de öyle biliyoruz.
İstikrar ve monotonluk arasındaki ince çizgiyi ve ne zaman bu çizginin hangi tarafında olduğumuzu insanlık çözemedi, elbette Şebnem’den bunu çözmesini bekleyemeyiz. Kimi istikrarı ve güveni tercih eder, kimi tutkunun peşinden dağlara çıkar uçurumlardan atlar. İkisi de saygı duyulası, ikisi de güzel. Ama ben kendi adıma acaba Şebnem Ferah ara sıra kendini başka birilerine emanet etse, yeni fikirleri işin içine katsa, müziğini, yeteneğini ve tecrübesini keskinleştirecek öne çıkaracak yeni cümleler kursa nasıl olur diye düşünmeden edemiyorum.

Haberin Devamı

ŞARKILARDAN NOTLAR

Haberin Devamı

Albümün açılış şarkısı “Kalbim Mezar” albümün en enerjik rock şarkılarından biri. Ferah’ı arenaları bu şarkıyla birbirine katarken düşünebiliyorum. “Birileri Var”da verilen “Hâlâ birileri var... Yeter ki hep böyle kal” mesajı albümün genel havasına pek uyuyor. Umutsuzlara umut dağıtan bir şarkı. “Yalnız değilsin”, “bazı şeyler değişmesin”, mesajlar bunlar...
Albüme adını veren “Od” klasik bir rock baladı formatında. Albümün tamamındaki çağa isyan burada da hakim duygu.
“Savaş Boyası”nda isyan savaşa dönüyor. Güzel ve klasik olabilecek bir Şebnem Ferah şarkısı.
“Bin Yıldır” Ferah’ın ilk albümünü hatırlattı vokalleri ve düzenlemesi itibarıyla. “Ya Hep Ya Hiç” bence albümdeki en farklı ve değişik şarkı. Müzikal açıdan çok klasik olsa da. “Utangaç”ta Metin Türkcan gitarda çok güzel eşlik ediyor. Şebnem Ferah ve Metin Türkcan düeti gibi olmuş. Albüm çok hızlı başlıyor ama bir baladla kapanıyor: “Yorgunum Kaptan”. Nazım Hikmet’in dizelerinden Cem Karaca’nın şarkılaştırdığı, gurbet yıllarında söylediği bu “sürgün” şarkısıyla kapanması albümün pek manidar. Ferah kendini belli bir anlamda sürgünde hissediyor olabilir mi? Görüşünce soracağım.

Haberin Devamı

CUMARTESİ ALBÜMÜ

“I’m Leaving” Is Tropical

Meşhur Fransız firması Kitsune’nin sanatçısı İngiliz üçlü Is Tropical. İndie, dans, rock, shoegaze (“Lilith” hiç fena şarkı değil bana Smashing Pumpkins’in gençliğini hatırlattı) gibi etiketler eklenebilirdi mesela bu yazı bir blog postu olsaydı. Yeni yayımlanan ikinci albümlerini Foals ve Depeche Mode’la da çalışan Luke Smith yapmış. Albümün adı Johnny Cash’in “I’m Leaving Now”ına göndermeymiş.
Cumartesi gününe yayın. Sevdiyseniz ardından Wave Machine’in “Wave If You’re Really There” albümünü koyun.

Lianne La Havas ile tanışın

“Is Your Love BIg Enough” adında bir albümü var. İngiliz ama Jamaika ve Yunan kökenleri var. Kökenleri boşverin, şahane bir sesi var ve nefis gitar çalıyor. Aslında bir sürü entrüman çalabiliyor. Soul ve folk seviyorsanız dinlemelisiniz. Pırıl pırıl düzenlemeler, Sade gibi özel bir vokal,
23 yaşında bütün bunlara sahip biri umut vaat ediyor demektir. “Au Cinema”yla başlayın, devamı gelir...

İTİRAF EDİYORUM

Şebnem Ferah usulü rock

Alicia Keys’in “Girl is on Fire” şarkısını “Obama’s on fire!”a çevirmesi hoş değil.

* Bugün bir diktatör müzik yapmayı yasaklasa, eldeki güzel şarkılar kıyamete kadar yeter de artar bile...
* Eurovision sadece Eurovision değildir cümlesini gönül rahatlığıyla kurabiliriz, Rusya-Azerbaycan arasında yaşanan “puanımız nereye uçtu” krizini izlerken.
* Alicia Keys’i seviyorum ama “Girl is on Fire” şarkısını “Obama’s on fire!”a çevirmesi hiç hoş değil. Bizde biri yapsa çok ayıplarız. “Everyone
knows Michelle is his girl / Together they run the world!” (Michelle onun kadını, birlikte yönetirler dünyayı). Peh...