Mehmet Tez

Mehmet Tez

mehmet.tez@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Okurlar merak etmiş, sormuş. Paketi yazıyorsun, seçim sisteminden bahsediyorsun, baraj maraj daraltılmış bölge diyorsun, ne alaka?
Memleketimizde her sade vatandaş borsa uzmanı, ekonomi profesörü, uluslararası ilişkiler uzmanı, komplo bulucu (en sevdiğim özelliğimiz), siyaset kurdu, sosyolog, beslenme uzmanı, köşe yazarı, doktor, yaşam koçu, futbol eleştirmeni, içişleri uzmanı ve gurmedir. Bunlar Allah’ın biz Türklere doğuştan bahşettiği özellikler.
Biz bunlarla doğuyor, sonradan sıkıldığımız, hayatta farklı açılımlara da ihtiyaç duyduğumuz için Ferrari’sini satan bilge gibi aydınlanıyor, taksicilik, kuruyemişçilik, kahve/cafe işletmeciliği, küçük esnaflık, ganyan bayiliği, garsonluk, berberlik gibi işler yapmaya başlıyoruz.
Küçük esnaflıkta huzur buluyor, ancak elbette bu işlerimizde de bize bahşedilmiş bu özelliklerimizden faydalanıyoruz.
Herhangi bir konuda uzmanlaşmak için o konuyla ilgili çalışmaya didinmeye, eğitim almaya falan kesinlikle ihtiyacımız olmamasının nedeni bu. “İşi bilecen işe gitmeyecen” diye şahane bir özlü sözümüz var bizim.
Misal. Ben Başbakan’ın sağlık durumuyla ilgili gelişmeleri taksilerden takip ediyorum.
Şu ana kadar bindiğim taksiler arasında Başbakan’ın yakın çevresinde bir tanıdığı olmayanına rastlamadım. Başbakan’ı tedavi eden doktor da zaten taksicilere çok yakın. Her taksicinin çok yakın bir arkadaşının kayınçosunun eniştesinin mahalledeki bakkalının müşterisinin dayısının oğlunun kuzeninin kayınbiraderine bir taksi yolculuğu sırasında “bizden saklanan bütün gerçekler” bir bir aktarılmış oluyor bu doktor tarafından.
“Merhaba ben Başbakan’ın doktoruyum, bugün piyango sana vurdu. Hocam aradan kaçalım sahil tıkalı... Bu arada Başbakan aslında tatile çıkmamış hastanedeymiş, tedavi oluyormuş, gizlice Amerika’ya gidip geliyormuş. Ayrıca Gül ayrı parti kuracakmış, cemaat bu işi okeylemiş, sağda ineyim, bozuk var mı?”
Bu şekilde oluyor herhalde.
Bir türlü denk gelemedim ama şu meşhur “bizim arkadaşın bir arkadaşı” var ya, o da hep doğru zamanda doğru yerde olmasını biliyor. Çünkü bu tip bilgilerde her zaman başrolde o oluyor. “Kesin bilgi abi, bir arkadaşın arkadaşı anlatmış”.
İyi de baraj maraj, seçim sistemi ne alaka?
Taksilerde konuşulan yeni popüler konu seçim sistemi. Bu yeni uzmanlığımız.
“CHP’yle AK Parti anlaşmış abi MHP’yi safdışı bırakacaklarmış.” “AKP’yle BDP anlaşmış ülkeyi ikiye böleceklermiş.” “En güzeli dar bölge abi kafan rahat olur...”
Duman, geçenlerde yaptığımız röportajda “Evlenin, çocuk yapın, oy kullanın” tavsiyesinde bulunmuştu. Ben şunu ekleyeyim. Olası yeni seçim sisteminin ne olduğunu, oyunuzu, bölgenizi, hayatınızı nasıl etkileyeceğini araştırın.
Tartışmalara Fransız kalmayın. Daraltılmış bölge sistemi kime yarar, baraj yüzde beşe inerse ne olur, mevcut geniş bölgeli sistemde barajsız neden devam edilmiyor, hükümet bunu neden istemiyor, bunları taksiden öğrenmeyin.
Baraj maraj ne alaka demeyin, sandığa ilgi gösterin.

Haberin Devamı

Abartılmış şeyler

Haberin Devamı

* Üzerinde yemek yenen tahta: Hadi etçilerde hamburgercilerde böyle bir moda var. Kahvaltı mekanında tahta üzerinde beyaz peynir domates gelmesi nedir? Neden tahta?
* Nusr-Et ve benzerleri: Et profesörü, etin kralı, prensi/prensesi, etin günlerce bekletildiğinin bir alameti farika olarak gözümüze sokulması, etlerle birlikte verilen muhtelif şuh pozlar, bıçaklı, kanlı/kansız fotoğraflar, ete sarılmak, eti öpmek, etle içli dışlı olmak. Amerikan usulü etin ve et yemenin yüceltilmesi, kutsallaştırılması. Etin fetişleştirilmesi, sanki bugüne kadar et yememişiz atmosferi yaratılması (i love kebapçı, i love ocakbaşı).
* Namlı gurme: Çok çeşit var ama hepsi vasat. İddiasını karşılamıyor. Bir Şütte, bir Milka şarküteri fark atar.
* Van kahvaltısı: Yazmıştım. Yine iddia ediyorum, Van kahvaltısı yok, vasat peynir/zeytin/yumurta bombardımanı var.