Mehmet Tez

Mehmet Tez

mehmet.tez@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Siz telefonunuzla karanlıkta keyifli dakikalar geçirdiğinizi sanıyorsunuz ama etraftan deniz feneri gibi görünüyorsunuz

Geçenlerde Alkan Avcıoğlu’nun yazdığı yazıda “Tam da budur” dedirten tespitler var. Bir kere sinemada cep telefonu zili istenmiyorsa, ayıpsa, “Aman cep telefonumuz çalmasın, insanların film seyri bozulmasın” diyorsak aynısı telefonun ışığı için de geçerli. Çünkü birisi telefonuyla oynamaya başladığında, yüzünü tıpkı B sınıfı bilimkurgu filmindeki gibi aydınlatan bu ışık sadece sahibine yansımıyor.
Yani siz sevgili telefonunuzla baş başa keyifli dakikalar geçirdiğinizi sanıyorsunuz ama kötü bir haberim var, etraftan karanlıktaki deniz feneri gibi görünüyorsunuz. Ne yaptığınızı herkes görüyor. Tamam, Twitter’da geyik yapmayı, Facebook’ta kaç like aldık diye bakmayı, Instagram’ı kim takip etmeye başladı diye kontrol etmeyi biz de seviyoruz ama sinemada yapmasak şu işi... Zaten her yerde 24 saat yapıyoruz, bari sinemada yapmasak.
Kapatın şunları!
Bu konuyu tartıştığım bir arkadaşım, “Film kötü çıktıysa ne yapalım, sıkıntıdan patlayalım mı?” şeklinde bir argümanla üzerime geldi. Tipik bir modern çağ insanı olarak “her şeyden sıkılma” ve tipik bir Türk gibi “her şeyden mağduriyet üretme” kartlarını çıkardı.
Piyasada çok kötü filmler olduğundan (bazı yerli filmler salonda laptop bile açtıracak düzeyde) bugünlerde sinemaya gitmenin büyük risk taşıdığının farkındayım ama Alkan Avcıoğlu festivallerden örnek vermiş: “Hem festivale yana yakıla bilet bulup geliyorsunuz hem de ön sırada telefonu açıp çatır çatır Whatsapp’ta takılıyorsunuz. Bu ne iştir?”
Alkan Avcıoğlu’nun Birgün’de yayımlanan “Sinema salonunda cep telefonu ışığı” başlıklı yazısını okumanızı öneririm. Bir diğer önerim: Kapatın şu telefonları...

Haberin Devamı

İTİRAF EDİYORUM

- Karaköy’ün en cool yeri ne üçüncü nesil kahveciler, ne süpersonik hamburgerciler, ne babaanne tipi kafeler, ne über-hispter kokteylciler ne de lüks meyhaneler. Karaköy’ün en cool yeri, bir nevi 15’inci yüzyıl tipi sanayi sitesi olan
(ve hâlâ öyle olan) Kurşunlu Han’dır. Nokta.

Haberin Devamı

- İskandinav ülkeleri üzerinden Türkiye’deki kaosu övmek bitsin istiyorum. “Evet ama biz de çok dinamik bir toplumuz.” Olmayalım dinamik. Azıcık da sıkılalım, durağan yaşayalım.

- İstanbul Film Festivali’nde gösterilemeyen “Bakur / Kuzey” filmi gösterilseydi, en fazla 150 kişi görecekti. Şimdi herkes görmek istiyor ve görecek. Kültür Bakanlığı’nı bu iletişim atağından ötürü kutluyor, alternatif sinemaya katkısından dolayı teşekkür ediyoruz.

Bizi perişan ettin ara mevsim

Eskiden bahar diye bir şey vardı. Şimdi “ara mevsim”. Ne yaz ne kış ne bahar. Güneş var ama hava kutup soğuğu. Yüzün pişiyor ama ayaklar buz gibi. İki gün yaz, üç gün kara kış. Kazak giysen ter basar, gömlekle çıksan titrersin. Herkes burnunu çekmekte, öksürük standart. Sokakta paltolu kazaklıyla tişörtlü yan yana yürüyor. Kafalar çok karışık.

Yanan dönen, ne olduğu belli olmayan, evden çıkarken dev gibi paltoyu, yağmurluğu ve şemsiyeyi aldırtıp sonra bütün gün rulo halinde koltuk altında dolaştıran ara mevsim. Bizi perişan ettin. Kayıtlara geçsin.

Haberin Devamı

CD

MASA ÜSTÜNDEN NOTLAR

EDGE OF THE SUN - CALEXICO

Arizona çıkışlı ekip 20 yıldır bu bölgenin müziklerinden aldığı ruhu kendince yorumlayarak türden türe savruldu. Tex-mex denen bölgenin iç içe geçmiş kültürüne odaklandı. Ekipten John Convertino’nun Mexico City’nin bir kültür odağı olan Coyoacan mahallesine yerleşmesi
müziğine de etki etmiş. Yaz boyu dinlenir.

GLITTERBURG - THE WOMBATS

The Wombats eğlenceli işler yapan Liverpool’lu bir indie rock grubuydu. Üçüncü albümlerinde Passion Pit-Foster The People tarzı dans, pop dans,
rock sularına geçiş yapıyorlar. Stratejik
bir kariyer planı mı yoksa “Böyle esti,
size ne?” mi tam çözemedik. Doğru dürüst bir pop albümü bu.