Mehmet Tez

Mehmet Tez

mehmet.tez@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

The Police grubunun ardından 1985 yılında başlayan solo kariyerini “Back to Bass” isimli turneyle kutlayan Sting sorduğum soruya yanıt verirken aslında başarısının sırrını da açıklamış oldu

“Stratejim benden iyi müzisyenlerle çalmak”

Sting denince aklıma hala The Police grubunun inanılmaz yetenekli basçısı ve solisti geliyor. Gri tulumu giymiş, ayakta Converse’ler, saçlar platin, boynuna asılı Fender Precision marka basıyla 70’li yılların Londra’sında genç bir punk. Basık, ter ve bira kokulu kulüplerde sahnede
“I Can’t Stand Losing You” diye haykırıyor.
Oysa Sting 1985’teki “The Dream of the Blue Turtles” albümünden bu yana artık çok farklı biri. Zaman içinde tulumu çıkardı, yogaya merak sardı, spor yaptı, caza döndü, ruhsal yolculuklar yaşadı, müzikal açıdan kendini yeniden keşfetti ve neticede dünyanın en büyük pop yıldızlarından, müzik dünyasının en büyük isimlerinden biri oldu. 2011’de başlayan
“Back to Bass” turnesi onun solo kariyerinin 25’inci yılına vurgu yapıyor. Adı üzerinde basa geri dönüş yapıyor Sting, onu tekrar boynuna asıp sahneye çıkıyor. Pazartesi günü (26 Kasım) İstanbul’da, Ataköy Atletizm Arena’da olacak. Sting’e merak ettiklerimi sordum.

The Police’e nokta koyup solo kariyerinize başlamaya karar verdiğiniz anı hatırlıyor musunuz?

1983’te Shea Stadium’da (New York’un Brooklyn semtinde) çalmıştık. İkonik bir mekandı. Sadece beyzbol açısından değil aynı zamanda Beatles’ın çaldığı yerdi burası. Muhtemelen turne kariyerlerinin zirvesini yaşamışlardı. The Police olarak bunu tekrar etmemiz benim için çok sembolikti. Yapacağımız her şeyi yaptık gibi gelmişti. “Artık daha ne yapabilirsin ki?” diye sordum kendime.
“Hep aynı şeyi mi tekrar edeceksin?” Belki pek çok grup bu noktada devam etmeyi tercih etti ve çok çok başarılı da oldu ama bu
beni ilgilendirmiyordu. The Police’in gelebileceği en iyi yere gelebileceğini
anlamıştım. Artık kendi yolumu çizmeliydim.

Solo kariyerinizin en mükemmel anı hangisiydi?

Hayatta çok fazla başarı yaşayan şanslı biriyim.
Bu konuya şöyle bakıyorum. Şanslıyım ve aslında bütün bunlar o kadar da önemli değil. Hayatı çok ciddiye alan biri değilim. Pişmanlıklarım da yoktur hiç.

Haberin Devamı

Kısa süre önce The Police olarak

bir araya geldiniz ve konserler verdiniz. Bununla
ilgili duygularınız nedir?
Açıkçası gurur duyduğum bir şey oldu bu birleşme. Ama nostalji dışında bunu bir daha yapmamızın anlamı olduğunu düşünmüyorum. Ve ben nostaljik biri değilim. Ama dediğim gibi hiç pişmanlıklarım yoktur hayatta. Ben bunu başarıyla gerçekleştirdiğimizi düşünüyorum. Zamanlaması da mükemmeldi.

Haberin Devamı

“Kızım Coco’yla gurur duyuyorum, iyi müzik yaptığını düşünüyorum”

Pek çok yetenekli müzisyenle çalışma fırsatınız oldu. Onlar hakkında ne anlatabilirsiniz?

Aradan bir ya da iki tane anı seçmek imkansız gibi bir şey. Yıllar içinde gerçekten de çok yetenekli müzisyenlerle çalıştığım doğru. Çevremde her zaman bir şeyler öğrenebileceğim insanlar olsun isterim. Stratejim her zaman benden iyi müzisyenlerle çalmaktır.

Şu ara en sevdiğiniz grup ya da sanatçılar kimler?

Kendi başıma kaldığımda klasik müzik dinliyorum. Ama Lady Gaga da hoşuma gidiyor mesela. Bence o bir müzisyen, şarkı söyleyebiliyor ve pop yıldızı denilen konsepte şahane bir şekilde uyum sağlamış durumda. Kızım Coco’nun da “I Blame Coco” isimli grubuyla iyi müzik yaptığını düşünüyorum. Onunla gurur duyuyorum.

Çok fit ve sağlıklı görünüyorsunuz. Nedir sırrınız?

Fit olmayı seviyorum. Eğer formumu korumamış olsaydım işimi yapamazdım. 20 yıl boyunca yoga yaptım. Hayatımın bir parçası oldu artık, o kadar ki bu konuda çok fazla düşünmüyorum bile, yemek ya da nefes almak gibi benim için.

Haberin Devamı

Pek çok defa Türkiye’ye geldiğinizi biliyoruz. Özel bir anınız var mı paylaşmak istediğiniz?

Uzun yıllar önceydi. SS Oriana adındaki bir cruise gemisinde müzisyenlik yapıyordum. İstanbul’a demirlemiştik. “Doğu”ya dair gördüğüm ilk şey gemide sabah gözlerimi açtığımda karşımda duran Sultanahmet Camii’ydi. Muhteşem görünüyordu. Ortaçağ’ı ve modern şehir dokusunu aynı anda yaşatan harika bir kontrastlar şehri İstanbul.

Son soru, şu anda ne okuyorsunuz?

Genellikle aynı anda iki-üç kitap okurum. Şu an Hilary Mantel’in tarihi romanı “Wolf Hall”un devam kitabı “Bring Up The Bodies”i okuyorum. Diğer kitabım Edward St. Aubyn’in “The Patrick Melrose Novels”ı.

İTİRAF EDİYORUM

* Freddie Mercury’nin ölüm yıl dönümünde (24 Kasım 1991) onun hakkında standart bir yazı yazmaktansa sevindirici bir haber vereyim dedim: “We Will Rock You” müzikalinin biletleri bugün satışa çıkıyor. 3-12 Mayıs arası Queen şarkılarıyla coşmaca yani...
* Kahve zincirlerine uzak olan noktalara buralardan kahve servisi yapan bir firma kısa sürede işi büyütebilir. Ofise gelirken “Bana da cappuccino alır mısın? Ama nonfat ve decaf olsun. Ha orta boy canım...” taleplerine maruz kalan, elde kağıt torbayla takılan herkes adına toplu itiraf.
* Son zamanlarda “evet” yerine “ayyynen öyle” diyen insan sayısında artış var. “İleriden sağa mı dönüyoruz? “Ayyynen öyle.” “Skyfall’a mı gidiyorsunuz bu akşam?” “Ayyynen öyle.”
* Gece belli bir saatten sonra yemeksepeti.com’a girişi engelleyen bir uygulama geliştirilseydi iyi olurdu. İmza “bağımsız iradesizler birliği”.
* “Şemsiye dostu” bir fiziğe sahip değilim diye düşünüyorum bazen. Şemsiyeliler kafayı-kulağı çize çize geçiyor yanımdan kaldırımda yürürken. En kötüsü de enseye değen soğuk şemsiye teli.

Sting “Back to Bass” turnesi kapsamında 26 Kasım Pazartesi akşamı Ataköy Atletizm Arena’da sahnede olacak.