Mehmet Tez

Mehmet Tez

mehmet.tez@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Sevgili müzik yazarı dostumuz Serhan Bali geçenlerde Yeni Emek sineması salonunu (ya da adı şu anda her nasılsa) gezmiş, izlenimlerini Radikal’de yazmıştı. Özetle “Tamam keşke yıkılmasaydı ne iyi olurdu ama bu salon o kadar da kötü değil, Beyoğlu, AKM’nin yokluğunda bir salon kazandı” diyordu yazısında.

İyi niyetinden şüphe duymadığım Serhan Bali’ye bütün saygımla şunu söylemek isterim. Size salonu gezdiren insanlar kültür sanat yaşamımızı daha iyiye götürmek için çırpınan kişiler değiller. Kendilerini bu şekilde anlatmalarına itibar edip yanılgıya düşmemek gerekir.

Şu sıra Emek konusu yeniden gündemde ve anlaşılan o ki insanların kafası karıştırılmaya çalışılıyor. “Biz İstanbul’a harika bir salon kazandırıyoruz” şeklinde bir yaklaşım içine girilmiş. Üstelik bu yaklaşımın içine de bir de AKM sosu katılmış. Ne deniyor; “AKM’nin de kapalı olduğu bir dönemde biz Taksim-Beyoğlu çevresine yeni bir salon kazandırıyoruz”.

Emek yıkıldı, başka Emek de yok

Buna İngilizce’de “changing the narrative / hikayeyi değiştirmek” deniyor. “Biz tarihi sinemayı AVM yapmak için yıktık” yerine “İstanbul’a, üstelik de AKM’nin yokluğunda bir salon kazandırıyoruz” hikayesi devreye sokulmaya çalışılıyor. Her şey kültür sanat içinmiş meğerse...

O salon yıkılmasın diye insanlar dövüldü, değerli sanatçılar, dünya çapında yönetmenler yerlerde sürüklendi, insanların üzerine sular sıkıldı, coplar havada uçuştu. Bedenlerdeki hasarı boşverin, en büyük tahribat vicdanlarda, zihinlerde, kalplerde yapıldı. Polis, bu kişiler inşaatlarını rahatça hukuka hesap vermeden bitirsin diye protestocuları hırpalarken, her şey kültür ve sanat için, hele hele daha iyi bir salon için değildi.

Bu insanlar istiyor diye anılarımı unutamam

Ben kendi adıma oraya adımımı atmam. Anılarımı bu insanlar istiyor diye unutamam, köşeye koymam, gerçek hikayeyi değiştirmem, unutmam. Çalışanları Emek’in yıkılmasına itiraz ettiği için polis tarafından tartaklanmayı göze almış İKSV’nin, yazıda temenni edildiği gibi Müzik Festivali’nin bir ayağını oraya taşıyacağı ihtimalini ise düşünmek dahi istemem. Gerçekten yazık olur.

İsterse içerisi baştan aşağı altın kaplama olsun, bazı şeyler geri gelmez. Yaşananları unutmamak, geleceği inşa etmek için hayati önem taşır. Hafıza olmadan sanat da kültür de olmaz. Adaletin tecellisinden ve hukuktan umudunu kesmiş, “Nasılsa yapanın yanına kâr kalıyor” duygusuyla vicdansızlaşmış topluma toplum denmez, olsa olsa bir arada yaşamaya mahkum insanlar denir. Böyle olmayalım.

Senfonik Sezen Aksu

The Royal Philarmonic Orchestra’nın Zorlu PSM’de 11 Aralık 2015’te verdiği konserin kaydı hem DVD hem CD olarak müzikseverlere sunuldu. Orkestra, şef Marcello Rota yönetiminde 15 Sezen Aksu şarkısını yorumluyor. Düzenlemeler tecrübeli müzik adamı Erdal Kızılçay’a ait. Kızılçay, Sezen Aksu melodilerini neredeyse firesiz bir şekilde klasik müzik ruhuna ve senfoni orkestrası karakterine uyarlamakta çok başarılı. Tek eleştirim “Şıkıdım”a. Bu şarkı bu tip bir ruha ve düzenlemeye hiç uygun değil.
Klasik müzik sevenlere memleketin yakın tarihinden aşina oldukları melodileri dünyanın en iyi orkestralarından birinden dinleme şansını verebilmek çok anlamlı. Yine de Sezen Aksu’nun tek bir şarkıda (“Hayat Sana Teşekkür Ederim”) yer aldığı bu arşivlik Sezen Aksu albümünden herkes aynı tadı alır mı emin değilim.

al-büm

Haberin Devamı

MASA ÜSTÜNDEN NOTLAR

Haberin Devamı

LIFE OF PAUSE - WILD NOTHING

Haberin Devamı

Jack Tatum indie rock projesi Wild Nothing ile üçüncü albümünü yayınlıyor ve aslında hep aynı meseleler üzerine birbirini tamamlayan farklı hikayeler anlatan romancılar gibi, hayalindeki müzikal manzarayı tamamlamaya girişiyor. Bunu yaparken her zamanki naif melodileri, imza niteliğindeki bas-davul dokusunu ve dream pop atmosferi yaratan synthe’leri kullanıyor. “Olaylara bir de bu açıdan bakın” der gibi bir hali var şarkıların. Ara EP albüm “Empty Estate”teki dans altyapılarından, ilk iki albüm “Nocturne” ve “Gemini”dan giderek uzaklaşılmış. Wild Nothing’e aşina kulak eski şarkılardaki tadı aramakta.

YES I’M A WITCH - YOKO ONO

Yoko Ono’nun 2007’de yayımladığı şarkılarının remikslerinden ibaret albümün devamı geçenlerde piyasaya çıktı, dijital ortamlara girdi. Albüm Danny Tenaglia ile açılıyor, Death Cab For Cutie, Peter Björn and John, Sean Lennon, Cibo Matto, tUnE-yArDs, Miike Snow, Moby ile devam ediyor. Doğrusunu isterseniz çok farklı zihinler, düşünceler ve denemeler bir arada. Rock, dub, indie pop, house iç içe geçmiş durumda. Daha doğrusu iç içe geçmeden şarkıları paylaşmış durumda.
Ono çok yönlü bir sanatçı, müziğe dair fikirleri de müzisyenden ziyade “bir bienal sanatçısı” gibi.