Mehmet Tez

Mehmet Tez

mehmet.tez@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

İngiliz blues ve soul müzisyeni Devonté Hynes’ın (Blood Orange) yeni albümü “Freetown Sound”un adı babasının doğduğu şehirden geliyor, Sierra Leone’nin başkenti Freetown’dan. Özgür şehir demek.

Portekizli denizci Pedro De Sintra’nın şimdi Freetown’ın bulunduğu tepeleri, uzaktan yatan bir aslana benzetmesi sonucu Serra de Leoa diye haritaya kaydettiği tarih 1462. Portekizli tüccarların buraya gelerek ilk kaleyi kurması ve limanı inşa etmesi 1495.

Fransızlar, Hollandalılar, İngilizler, Portekizliler, İspanyollar burayı 200 yıldan uzun süre köle ticaretinin merkezi olarak kullandı. Afrika’nın içlerindeki kabilelerden getirilen zavallılar buradan gemilere bindirilip yeni kıtadaki tarım bölgelerine, ya Güney Amerika’nın kahve ve kauçuk plantasyonlarına ya da Kuzey Amerika’nın pamuk tarlalarına taşınıyordu.

Haberin Devamı

Amerikan İç Savaşı’nın 1783’te bitmesinin ardından İngilizler özgürlüğünü kazanan kölelerden kurtulmak istedi. Öyle ya, evde veya tarlada boğaz tokluğuna çalışmadıkları ve beyaz sahiplerinin her türlü kibirli rezilliklerine sessiz kalıp katlanmadıkları sürece bu insanları kimse etrafta görmek istemiyordu. Köleleri özgürsün deyip sokağa atarak sorunu çözemeyeceklerini anlamaya başladılar.

Yeni nesil politik pop

Yokluk çeneye vuruyor

İngiltere’de doğmuş ve burada özgürlüklerine kavuşmuş 400 köle 1787’de, Londra’da eski kölelerin topluma kazandırılması için çalışan sivil toplum kuruluşu Committee for the Black Poor tarafından Afrika’ya yollandı. Amaç burada özgür Afrikalılardan oluşan bir koloni kurulmasıydı.

“Artık size ihtiyacımız yok, şimdi sessizce geldiğiniz yere dönün” demek gibi bir şey. Ama hayat öyle değil işte. Bir taşı yerinden oynattın mı sonsuza kadar bütün taşlar yerinden oynuyor.

İki yıl sonra ilk yerleşim (adına Freetown dediler), İngilizlerle anlaşamayan yerel kabile şefi King Jimmy tarafından yakıldı. Sonra yeni bir koloni kuruldu. Sonra bir yenisi daha. Yıllar içinde Karayipler’den ve okyanus aşırı limanlardan özgür köleler buraya geldi.

1800’lerin ortasına gelindiğinde köle ticaretinin merkezi artık Freetown’dı. Bazen ne çok şey anlatıyor isimler.

Haberin Devamı

Ne eksikse insanlar en çok onu telaffuz ediyor. Yokluk çeneye vuruyor.

Bizde ha bire herkesin ne kadar demokrasi, özgürlük âşığı olduğunu, empati, hoşgörü sahibi olduğunu söylemesi ne kadar ahlaklı, namuslu, dindar olduğunu gözümüze sokması gibi. Bir dönem global köle pazarı Sierra Leone’nin başkentinin adı da Freetown.

Artık kölelik yok. Ama hepimiz biliyoruz ki aslında bal gibi var. Pek çok çağdaş, modern, ılımlı, paketlenmiş, ambalajlanmış, sevimlileştirilmiş kölelikler halen devam ediyor.

Bugün artık köleliğin izlerini görmek için Freetown’a kadar gitmeye de gerek yok. Kölelik, elinizdeki Çin’de üretilen elektronik zımbırtıların etiketinde, kredi kartı borç ekstrelerinizde, batan mortgage’larınızda, Akdeniz’de sahile vuran can yeleklerinde...

Albümler ve mesajlar

Devonté Hynes babası gibi Freetown’da değil, Londra’da dünyaya geldi. Doğu Londra’da büyüdü. Punk ilgi alanındayken bir yandan da ailesinin Karayipler’e uzanan köklerinden etkilendi. FKA Twigs, Sky Ferreira, Carly Rae Jepsen (albümde yar alıyor) gibi isimlere şarkılar yazdı.

Haberin Devamı

Blood Orange adıyla bu üçüncü albümünde köklerine inmeye karar verdi. The Strokes’tan Julian Casablancas’ın da göründüğü “Augustine”in klibinde yer alan Sierra Leona bayrağının nedeni biraz da bu.

Blood Orange’dan bahsetmemin nedeni aslında biraz da son dönem global pop piyasasında yayınlanan albümlerdeki politik içeriklere ve mesajlara dikkat çekmek.

Beyoncé, ki bugün popun en büyükleri arasında, son albümü “Lemonade”de siyah kültürün köklerine dikkat çekti. Albüme eşlik eden filmin bir bölümü New Orleans’ta geçiyor bu yüzden. Bu yüzden 100 yıl önceki ataları gibi giyiniyor filmde. Bu yüzden gospel’ın temellerine iniyor bazı şarkılarında.

Kendrick Lamar’ın ses getiren “To Pimp a Butterfly” albümünün bu kadar fazla ses getirmesinin nedeni, müzikal altyapısından ziyade günümüzün Amerikan toplumuna özellikle de siyah toplumun bakış açısından ciddi eleştiriler getirmesi.

Geçen hafta bahsettiğim Kamasi Washington keza siyah toplumun kültürünü, farklı yönleriyle dünyaya taşıma peşinde.

Birkaç yıl önce yayınlanan D’Angelo’nun “Black Messiah”sı da benzer bir politik duyarlılığın albümüydü.

Blood Orange’ın bu yeni pop albümünde yer alan temalar da bir yönü işaret ediyor. Geçmişin, toplumun, siyasetin, gerçeklerin farkında olmak. Pop artık soyut bir dünyada gelişen duyguların, video klip estetiğine indirgenmiş coşkuların ve duyguların müziği olmaktan sıkıldı.

Bu albümler nutuk atmıyor, protest sloganlar içermiyor. Ama ana akım pop müzikte bir politik damar oluştuğunun göstergesi olarak karşımızdalar.

Bizim pop dünyasının gündeminde kaza orucu var, Jüpiter’e uydu yerleştiren memleketin pop gündeminde eğilim böyle. n