Mehmet Tezkan

Mehmet Tezkan

mtezkan@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Köşk suskun.. Açıklama yapmadı.. Başbakanlık da..
Genelkurmay Başkanlığı da..
Gül de, Erdoğan da, Başbuğ da sessiz kalmayı tercih ettiler..
Oysa CHP lideri Baykal’ın iddiaları, iddianın da ötesi ithamları çok ağır..
Ben çok önemsedim..
Açıklama olur diye 24 saat bekledim.. Dün akşam saatlerinde anladım ki bu konuya girmeyecekler..
Anladım ki Köşk’te gerçekleşen üçlü zirvenin perdesini aralamayacaklar..
*
Baykal’ın iddialarına bakalım..
Aldım - verdim pazarlığı yapıldığını söylüyor..
Kim ne aldı, kim ne verdi?
Baykal’ın dediği şu..
Gül, Erdoğan, Başbuğ buluşmasından sonra..
Gözaltına alınan iki kuvvet komutanı ile bir ordu komutanı salıverildi..
Genelkurmay imzanın Albay Çiçek’e ait olabileceğini açıkladı.. Genelkurmay’a ait bilirkişi, 1. Ordu tatbikatının 7 yıl sonra Kara Kuvvetleri’nin bilgisi dışında icra edildiğini tespit etti..
*
Bunları söyleyen sıradan bir kişi değil ki.. Bir milletvekilinin iddiası da değil..
Ana muhalefet lideri söylüyor..
Meclis kürsüsünden haykırıyor..
Devletin zirvesini itham ediyor
İki satırlık açıklama yok..
Derin bir sessizlik..
*
Bu sessizlik karşısında kamuoyu olan biteni nasıl algılamalı?
Nasıl yorumlamalı?
Aldım - verdim pazarlığı diye mi?

Haberin Devamı

Telefonu medya patronu açarsa..
Hayatımıza gazeteci kılığındaki ajanlar tartışması da girdi..
Polislerin, askerlerin, istihbaratçıların medyadaki adamları..
Var mıdır?
Bu kadar büyük ve etkin bir sektörde olmaz mı?
Sabah’ta Mehmet Barlas 12 Eylül dönemine ilişkin öyle bir anısını anlattı ki tartışmayı alıp bambaşka yere götürdü..
*
Darbe dönemi, Milliyet yazarı Örsan Öymen Almanya’dan gelirken Yeşilköy’de gözaltına alınıyor..
O dönem Milliyet’in başyazarı olan Mehmet Barlas, Öymen’i kurtarmak umuduyla yıllardır tanıdığı İstanbul Emniyet Müdürü Şükrü Balcı’nın bürosuna gider.. Balcı, gözaltı emrinin sıkıyönetim komutanlığından geldiğini söyler..
Gerisini okuyalım..
*
“Kendisine sıkıyönetim komutanını aramasını, onunla benim konuşacağımı söyledim. Balcı komutanın direkt telefonunu çevirip telefonu bana verdi.
Telefon çaldı. Ben ‘Efendim, ben Mehmet Barlas’ım’ dedim. Karşımdaki kişi de ‘Ben de Kemal Ilıcak’ım’ diye karşılık cevap verdi..
Meğer rahmetli Kemal Bey komutanı ziyarete gitmiş. O sırada komutan tuvalette olduğu için telefonu açmış.”
*
Sorum basit..
Bir gazete patronu, sıkıyönetim komutanıyla direkt telefonunu açacak kadar samimiyse mesaj iletecek ‘elemana’ gerek var mı?

Haberin Devamı

HAFİFE ALMAYIN EN?BÜYÜK TEHLİKE
İşsizlik meselesi, yoksulluk meselesi acayip hafife alınıyor..
Ekonomi sayfaları işsizlik oranlarını yayımlıyor ya daha ne demeye getiriyorlar..
Maalesef, işsizliği istatistik olarak görüyorlar..
Yüzde kaç? 14..
Gençlerde durum..
Yüzde 25!..
*
Türkiye’nin gerçek gündemi bu değil diyorlar..
Yanılıyorlar..
Demokratikleşme daha önemlidir diyorlar..
Yanılıyorlar..
Demokrasinin önündeki en büyük tehlike işsizliktir, açlıktır, yoksulluktur..
Bu kitlenin hızla, önü alınmaz biçimde büyümesidir..
Çünkü otoriter rejimlerin, radikal akımların, terörün, mafyanın, çetelerin yaşam kaynağıdır..
*
İşsizlik hiçbir şeye benzemez.. Oynak değildir.. Kalıcıdır.. Yapışır kalır!
Bir puan aşağıya çekmek bile çok zordur..
İşsizlik oranına iki yılda alt tarafı dört puan yükseldi diye bakılmaz.. O dört puanı geri almak için çok uzun yıllar gerekir..
*
Bir ülke düşünün.. En iyi durumunda bile her yıl 750 bin kişiye ancak iş yaratabiliyor.. Ama her yıl iş arayanlara 750 bin genç ekleniyor..
Sıfıra sıfır elde var sıfır demektir..
Bizim durumumuz aşağı yukarı budur..
İşsizlik oranları yayımlanıyor ya, daha ne? diye meseleyi sulandırmayın!
Bu iş ciddi!