Mehmet Tezkan

Mehmet Tezkan

mtezkan@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Meğerse Başbakan’ın izlediği politika buymuş.. NTV’deki programda Mehmet Barlas iyi ki sordu.. Başbakan da gülerek cevap verdi..
Öğrendik..
Meğerse Başbakan muhalefete, STK’lara, medyaya, yazarlara, çizerlere meşguliyet terapisi uyguluyormuş..
Boş kalmayalım, işsiz güçsüz kalmayalım, konusuz kalmayalım diye mi yoksa iktidarın sevmediği mevzulara girmememiz için mi bilmiyorum..
Galiba ikisi de..
Bu durumdan Mehmet Barlas kuşkulanmış.. Ne yalan söyleyeyim, bir süredir ben de kuşkulanıyordum..
Başbakan bir söz söyleyip kenara çekiliyor.. Bir grup bu nasıl yaklaşım diye tepki gösteriyor, öteki grup aslında öyle demedi, böyle demedi diye, dil dökmekten helak oluyor..
Başbakan’ın taktiğiymiş bu..
Meşguliyet terapisi demem bundan..
Gelin Mehmet Barlas’ın dünkü Sabah gazetesinde yayımlanan yazısına göz atalım..

“Dayanamadım, kuşkularımı soruya dönüştürerek ona yönelttim:
- Sayın Başbakan, bir cümle söylüyorsunuz başbakan olarak, günlerce tartışılıyor. “Çamlıca’ya cami yapmaktan, kuvvetler ayrılığı doğru mu yanlış mı”ya uzanan sayısız alanda... Ama şimdi anlattığınız biçimde o anlaşıldığı şekilde söylemek istemediğiniz ortaya çıkıyor. Bunu bilinçli mi yapıyorsunuz, sırf gündemi değiştirmek için, yoksa sizi bilinçli olarak yanlış mı anlıyorlar? Aynı şeyi ben rahmetli Özal’da görmüştüm. Birtakım sözler ederdi. Bir gün “Turgut Bey bu söyledikleriniz yanlış anlaşılıyor” dedim. Özal da “Belki mahsus yapıyorumdur” dedi. Siz de öyle bir şey yapıyor musunuz?
Erdoğan güldü ve kuşkulanmakta haklı olduğumu şu sözleri ile doğruladı:
- Bu tartışmalar olmazsa ben başbakan olamam zaten. Öyle bir başlık ortaya koymalısınız ki bu gündemi oluşturmalı. Gündem eğer birilerinin elinde kalırsa o zaman siz başbakan olarak onun peşine takılırsınız. Bunları dinleyince sorumu üsteledim,
- Her sabah oturup acaba ne manşet atacağım diye düşünen bir gazeteci gibi misiniz, dedim. Erdoğan’ın bu soruma cevabı da şöyle oldu:
- Onu gazeteciler düşünsün. Bir şeyi yaparken eğer bunun enine boyuna tartışmasını yapmışsam, yakın çevremde bazı arkadaşlarımla bunun görüşmesini yapmışsam, mesela onlar bile bunun zamanlamasını bilmeyebilir ama ben bir zamanı gelir ki onu gündeme oturturum. Oturtmam lazım. Eğer o kabiliyeti sergileyemezsem o zaman zaten böyle bir neticeyi de elde edemezsiniz.
Evet... Durum böyle.
Bundan sonra Erdoğan’ın her cümlesine mal bulmuş Mağribi gibi atlamamak daha doğru olmayacak mı?”

Haberin Devamı

İktidarın dilinde kalsa takılmayalım da!..

Haberin Devamı

Barlas bu diyaloğu değerlendirirken; ‘Erdoğan’ın sözlerine takılmak galiba doğru değil’ sonucuna ulaşmış..
Tamam takılmayalım diyeceğim ama kazın ayağı öyle değil..
Başbakan dahil iktidar partisinin tüm sözcüleri kuvvetler ayrılığının demokrasilerin olmazsa olması olduğunu söylüyor ama..
ABD’deki ikili sisteme övgüler yağdırıyorlar ama..
Başkan’ın Kongre’nin onayını almadan büyükelçi atayamadığına dikkat çekiyorlar ama..
Uzlaşma komisyonuna verdikleri teklif söyledikleriyle örtüşmüyor..
Başkanlık sistemini önerirken, başkan her türlü atamayı yapabilsin, başkan istediği zaman kanun gücünde kararname çıkarsın istiyorlar..
Kendileri de biliyor; bunlar olursa kuvvetler ayrılığı lafta kalır..

Bir de şu Sayıştay meselesi var.. Sayıştay Kanunu iktidarın ülkeyi nasıl yönetmek istediğini açıkça gösteriyor..
Sayıştay, Meclis adına askeri ve sivil kamu kurumlarında denetim yapıyor ama bu yıl denetim raporunu Meclis’e gönderemedi..
Daha da ötesi..
Yasası öyle bir hale getirildi ki.. Denetlenen kurumun hoşuna gitmeyen sonuç çıkarsa Sayıştay raporunu yazamıyor.. O kurumla uzlaşması isteniyor!..
Daha da ötesi..
İktidarın istemediği hiçbir bilgi kamuoyuna açıklanamıyor..
Bunu adı da denetim oluyor..

Haberin Devamı

Bülent Arınç’a da bir haller oldu

Hiçbir hesap kitap yapmadan, ne düşünüyorsa onu söylemekle ünlüdür.. Lafını esirgemez, dik duruşunu bozmaz..
Böyle tanındı, böyle bilindi..
Aslında tanınırdı, bilinirdi desek daha doğru olur.. Gördük ki o da yan çizmeye başlamış..

Bir süre önce BDP’li Kışanak’ı kastederek; ‘Diyarbakır Cezaevi’nde o kadar ahlaksızca işkenceye maruz kalmıştı ki, ben de aklıma gelse dağa çıkardım’ demişti..
Bunu dağa çıkmanın iyi bir şey olduğunu söylemek için değil, 12 Eylül dönemindeki ağır işkencelerle insanların buna zorlandığını anlatmak için söylemişti..
En azından ben böyle anlamıştım..

Başbakan ‘o yol bizim yolumuz değil, ben olsam dağa çıkmam’ diye eleştirince Arınç çark etti.. Dağa çıkmadığını, çıkmayı da düşünmediğini açıklamak zorunda kaldı.
Sözlerine beş gün sonra ayar çekti..