Mehmet Tezkan

Mehmet Tezkan

mtezkan@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

SETA adlı ‘thing tang’ kuruluşunu biliyorsunuzdur.. AKP’ye oldukça yakındır..
Hatta iç içedir diyebiliriz.. AKP’ye politika üretmek veya atılan bir adımın alt yapısını kurmak, altını doldurmak için epey mesai harcarlar..
Güzel bir kılıfa sokmak için ter dökerler..
Vakfın genel koordinatörü Taha Özhan yine böyle bir işe soyunmuş..
Başbakan’ın son zamanda çok tartışılan; sert üslubunu, bağıran çağıran tavrını, herkesi azarlayan, azarlamaya çalışan tarzını pırıltılı sözlerle izaha çalışmış..
Meğerse Başbakan’ın yaptığı teknolojiymiş..
Evet evet teknoloji..
Özkan bakın ne demiş; “Fırça atması, sinirlenmesi diye tarif edilen şeyler Erdoğan’ın bir lider olarak insanlara değmesini sağlayan bir teknoloji aslında, onu da çok doğal kullanıyor”
* * *
Anlamadınız değil mi?
Ben de..
* * *
Şöyle mi acaba!..
Başbakan yaptığı uzun konuşmalarda zaman zaman önüne gelene kızıyor, fırçalıyor ya, bunu insanlara değmesini sağlamak için yapıyor..
Millete bu teknoloji marifetiyle ulaşıyor..
İletişim sağlıyor..
* * *
Aklım basmadı..
Çok ileri teknoloji galiba..
Beni aştı!..


Aşk-ı Memnu’cular kara kara düşünüyor
Gazetede tekrarının bile acayip izlendiğini okuyunca Aşk-ı Memnu hayranları aklıma geldi..
Diziyi bir gün bile seyretmeyen..
Tek karesini dahi görmeyen hayranları..
Onlara perşembeciler deniliyor.. Veya Aşk-ı Memnu izincileri..
Dizi gecesi sokaklar onların.. Dizi bitene kadar bir kez bile telefonları çalmıyor, neredesin diyen olmuyor, hâlâ gelmedin mi diyen çıkmıyor, çok içme tacizleri yaşanmıyor, gece başlamadan geç kalma uyarıları yapılmıyor..
* * *
Dizi bitti..
Perşembe özgürlüğü de tabii.. Geçen hafta tekrar mekrar idare ettiler.. Bu hafta kara kara düşünüyorlar..
Perşembe gezmeleri, perşembe buluşmaları da alışkanlık oldu tabii..
Aşk-ı Memnu gibi..
* * *
Kanal D yönetimi acilen aynı kıvamda yeni bir diziyi devreye sokmalı..
İnsanlık adına...
Çünkü, perşembecilerin durumu vahim.. Benden söylemesi bu kışı böyle geçiremezler..

Meydandaki karavanla pano..
İki aya yakın oldu.. Yolum Bakırköy’deki Özgürlük Meydanı’na düştü..
Betondan, çok kötü bir meydandır.. Beton yorgunluğunu kırmak için meydanın bir tarafına fıskiyeler yaptırılmıştı, hafiften yeşillendirilmişti.. İnsanlar baksın, su dinlendirsin diye..
Ben de fıskiyelerin karşısındaki bankta oturdum..
Ama fıskiyeleri göremedim.. Tam önüne, durmaktan paslanmış bir karavan çekmişlerdi.. Üzerinde sararmış bir afiş vardı.. Erdoğan’ın resmi, ‘Sen İstanbul’sun büyük düşün’ yazısı..
Sordum..
Yerel seçimden beri o karavan ordaymış..
Karavanın yanında büyük bir pano.. Ateş Ünal Erzen’in fotoğrafı.. Bakkart’ın tanıtı mı?..
Mecbur onları seyrediyorsun..
Bu durumu yazıp şikâyet edecektim ki karavanı kaldırdılar.. Oh dedim, birileri o bankta oturan insanları düşünmüş olmalı..
Düşünmemişler..
Dün yolum yine Bakırköy’e düştü.. Karavan yine fıskiyelerin önündeydi.. Üzerindeki afişi değiştirmişler..
Yine Erdoğan’ın resmi, yazı farklı; Biz birlikte Türkiye’yiz..
* * *
AKP’ye de CHP’ye de soruyorum..
Meydandaki o banklara oturun.. Fıskiyelerden yükselen suların yerine o karavan ile o panoya bakmak hoşunuza giderse..
Onlar orada sonsuza kadar kalsın..
Gitmezse..
Hemen yarın kaldırın..

İsmet Paşa’ya bir ihtimal daha var
Bu yazı Star TV Haber Müdürü Mustafa Sağlamer’den geldi..
Şahane bir pazar yazısı..
* * *
Yıl 1970. Eylül’ün 24’ü. Behiye Aksoy, Ankara Köşk Gazinosu’nun assolisti.
CHP’liler, “Paşam, bizi kırmazsanız, Mevhibe Hanımefendi’nin de teşrifiyle ve hep birlikte Behiye Hanım’ı dinlemek istiyoruz” diyerek liderleri İsmet İnönü’nün onayını aldıktan sonra, sahneye nazır, 10-15 kişilik bir masa ayırtırlar.
Sırası gelen Behiye Hanım, ilk parçasını okuyarak çıktığı sahneden, İnönü çiftinin ve CHP’lilerin bulunduğu masaya reveransını yapmayı ihmal etmez. Ancak ikinci parçasında, İnönü’nün de, eşinin de, genel başkanlarına 86’ncı doğum günü sürprizi yaparak pasta kesmeye hazırlanan partililerin de hiddetten yüzleri kıpkırmızı kesilir. Çünkü Behiye Hanım’ın okuduğu şarkı, Osman Nihat Akın’ın ünlü nihavent parçasıdır:
“Bir ihtimal daha var, o da ölmek mi dersin?..”
Bu anıyı Behiye Aksoy’dan dinlemek güzel olurdu, değil mi?
Ama bu ülkede bir zamanlar “ahlak ve fazilet” denilen kavramlar, her değerin üzerindeydi. Bir “sanatçı” olmuş-bitmiş bir konu üzerinden sansasyon yaratmayı, onursuzluk sayardı.
Ne dersiniz; Behiye Hanım, bu tür densizliklere muhatap olmamak için alzheimer’a yakalanmış rolü yapıyor olmasın sakın?..
* * *
Sağlamer yenisini bekleriz..