Mehmet Tezkan

Mehmet Tezkan

mtezkan@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Dün savcının karşısın- daydım; ifade verdim..

İfade vermemin nedeni Cumhurbaş- kanı’na hakaretettiğime dair şikâyet..

Ne yapmışım?

Ne yazmışım?

Mesele şu.. MHP lideri Bahçeli’yi konu alan 9 Ağustos tarihli yazımda şöyle demişim..

‘İktidardaki geçici parti bir an önce seçim istiyor..

Niye istiyor?

Cumhurbaşkanı istediği için istiyor..’

***

Yazılım programındaki tireleme hatası nedeniyle Cumhurbaşkanı kelimesi Cumhurbaş-kanıolarak çıkmış..

Hikâye bu..

Malum kişiler.. Bildik isimler hemen üzerine atladı.. İftira kampanyasının düğmesine bastılar..

Haberin Devamı

Meseleyi o hale getirdiler ki Milliyet kurumsal olarak açıklama yapmak zorunda daldı..

Milliyet imzalıaçıklamada; ‘Bazı haber sitelerinin ‘Tezkan, Erdoğan’ın kan istediğini yazdı’ yorumuna yer verecek kadar izan dışı bir kampanya oluşturmaya çalışmaktadırlar’ denildi..

***

Mesele bu kadar açık ve netse o zaman neden soruşturma açıldı diyeceksiniz?

Şikâyet nedeniyle..

Prosedür gereği.. Savcı, ya hakaret davası açacak ya da kovuşturmaya yer olmadığına karar verecek..

Durum bu..

Peki neden şikâyet edildi?

İşte zurnanın zırt dediği yer burası..

***

Gazeteci kıyafetli, yazar kılıklı birtakım insanlar türedi.. Sabah kalkıyorlar kime hakaret etsek, kimi aşağılasak, kime itibarsızlaştırma kampanyası düzenlesek diye öküzün altında buzağı arıyorlar..

Bana karşı yapılan da bu..

Makinenin tireleme hatasından suç üretmeye.. Suçlu üretmeye kalktılar..

‘Büyük skandal.. Tezkan Erdoğan’ın kan istediğini yazdı’iddiasıyla karalama kampanyası yaptılar..

Her mecrada..

Televizyonda bile..

Şikâyetin nedeni bu..

***

Çünkü..

Bu köşede Cumhurbaşkanı kelimesi ilk defa Cumhurbaş-kanışeklinde çıkmıyor ki..

Mesela, 10 Haziran tarihli yazımda da iki defa Cumhurbaşkanı kelimesi Cumhurbaş-kanı diye çıkmış..

Makine yine aynı hatayı yapmış..

İfade şöyle..

Dedim ya, Cumhurbaş-kanı’nın meşruiyeti tartışılmıyor..’

***

O günlerde savcıya kelime oyunu yaparak Cumhurbaşkanı’na hakaret ettiğim yolunda şikâyet dilekçesi verilmemiş.

Çünkü..

Kan ile meşruiyet arasında bağlantı kurulup karalama kampanyası başlatılmadı..

Haberin Devamı

Bu işleri kim yapıyor?

Kim mi onlar?

Onları siz de tanıyorsunuz..

-Poyrazköy davasının tetikçileri onlardı..

-Amirallere suikast soruşturmasında başroldeydiler..

-Türkan Saylan’a söylemediklerini bırakmayanlardı..

-Eski Genelkurmay Başkanı Başbuğ için itibarsızlaştırma kampanyası düzenleyenlerdi..

-Ergenekon davasında savcıların önüne geçmişlerdi..

-Aydınlara, yazarlara, rektörlere hakaret yağdırmışlardı..

-OdaTV davası onların eseriydi.. Soner, Ahmet, Nedim, Yurdakul, Müyesser, Barış’lar ve diğer arkadaşlar onlar yüzünden hapis yatmıştı..

***

Bu yazıyı da bu sebepten yazdım.. Onlar yine sahnede.. Sokacak adam arıyorlar..

Asıl soruşturulması gereken mesele

Konuyu Cumhurbaşkanı açtı.. Güneydoğu’nun silah deposu, patlayıcı deposu haline gelmesinden kamu görevlilerini sorumlu tuttu..

İhmallere dikkati çekti..

Eski İçişleri Bakanı Ala da valileri işaret etti..

Eski AKP sözcüsü Atalay da faturayı valilere kesti..

***

5 Ağustos 2013 tarihinden sonra Güneydoğu’daki illerde görev yapan valiler hedef tahtasında..

Çünkü bu tarihte operasyon yetkisi askerden alındı valilere verildi..

Valiler izin vermezse asker operasyon yapamıyor..

Durum hâlâ böyle..

***

Soru şu.. Güneydoğu’da iller, ilçeler, mahalleler nasıl silah deposuna dönüştü?

Asker diyor ki; biz operasyon izni istedik, vali vermedi..

Soruşturulması gereken konu bu.. Mesela, o tarihten bugüne Şırnak’ta iki, Diyarbakır’da iki, Hakkari‘de iki, Mardin’de üç vali görev yapmış..

Vali deyip geçmeyelim, genelleme yapmayalım..

Hangi vali, neden izin vermedi?

Niye izin vermedi?

Ortaya çıkaralım!.