Mehmet Tezkan

Mehmet Tezkan

mtezkan@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Mesele şu..
2020 olimpiyatları için 7 Eylül’de karar verilecek.. Üç aday var; İstanbul, Madrid, Tokyo..
Buenos Aires’te karar oylaması yapılacak..
Kalabalık bir ekip Arjantin’e gidiyor.. Türkiye’nin şansı var mı?
Galiba yok..
Nerden mi biliyorum; bizim AB Bakanı tüyo verdi.. Dedi ki; 2020 olimpiyatları kaçarsa sorumlusu Gezi Parkı eylemcileridir..
İktidara tam destek çıkan köşe yazarı da üzerine atladı; uzun makale döşendi..
Mayıs ayına kadar yarışta birinciymişiz, hem de açık ara.. Şimdi üçüncü sıraya düşmüşüz.. Yılların çabası bir anda zayi olmuş..
Sebep?
Gezi Parkı eylemleri..
*
Olimpiyat komitesi üyeleri şöyle mi düşündü; üç ağaç için, bir parkı korumak için sokaklara dökülen insanların ülkesine olimpiyat düzenlemek yakışmaz..
Soru şu..
Gezi Parkı’nın ortasına kışla görünümlü AVM yapılsaydı olimpiyatları alır mıydık?
Ne ilgisi var!
Yok tabii..
Battık, öldük, bittik Dünya Kupası’na para yatırmak neyimize diyen, aylarca eylemlere sahne olan Brezilya’da Dünya Kupası yapılacak..
Buna ne diyecekler!..
*
Şu da var, yedi yıl sonra Türkiye’nin nasıl bir Türkiye olacağını bilen var mı?
Yok..
Yoksa demek ki kriter başka..
Bu iktidar her şeye galibiyet/mağlubiyet ekseninden bakıyor .. Mağlubiyet saydıklarının da faturasını başkalarına kesiyor ya..
Bu da öyle..
Gard alıyorlar.. Buenos Aires’ten eli boş dönerse söyleyecek lafları olsun diye hazırlık yapıyorlar..
*
Şu soruyu da sorup noktayı koyalım..
Olimpiyatlarda altına koşacak sporcumuz var mı?
Yok, birkaç madalya topladık diye tam sevinecektik ki; çoğu dopingli çıktı.. Düşünün, Kırkpınar pehlivanı bile doping yapmış..
Daha ne konuşuyoruz..

Bu çocuklara niye kıydınız?
Dün bir yazı kaleme almıştım, beş-beş buçuk yaşındaki çocukların kurban edildiği üzerine.. Kobay yapıldılar dedim..
Tahmin ettiğim gibi, iktidar cenahında yalan, uydurma, iftira sözcükleri içeren tepki gelmedi.. Sessizlik sürüyor.. Anladım ki; suçlu suçunu itiraf etmekten korkuyor..
Başı yanan on binlerce aile var..
Bunlardan biride Barış Baş.. Gazetedeki dostum, aynı renklere gönül verdiğimiz arkadaşım..
Aşağıdaki satırlar ona ait..
*
Çocuğunu 5,5 yaşında okula gönderenlerden birisi de benim. Bir yıl boyunca bunun zorluğunu yaşayanlardanız, oğlunu erken yaşta okula gönderen anne ve baba olarak oğlumuzu sınıfın en küçük bireyi olarak gördüğümüzde büyük bir şok yaşadık. Diğer arkadaşları kendisinden hem ay hem de yaş olarak ilerideydi. Küçüksen aralarına almıyorlar. Hal böyle olunca oğlumuzun içine kapanık bir hal aldığını gördük. Teneffüslerde sınıftan çıkmayan son ders zili çaldığında okula almaya gittiğimizde bizi görünce sımsıkı sarılan ve boynumuza atlayan ve asla kucaktan inmeyen bir çocukla karşı karşıya geldik. Defalarca arkadaşlarının aileleriyle toplantılar yaptık. Bir senenin sonunda elde ettiğimiz en büyük ve en gurur duyucu kazanım bu kadar zorluğun içerisinde okula erken yaşta başlayan çocuklar içinde oğlumuzun okuma yazmayı ilk öğrenen çocuk olmasıydı.. Fakat hâlâ öğrenemediğimiz ve kendisinin asla cümle kurarak dile getiremeyeceği kadar büyük hayal kırıklıklarının olduğu...

Zabıtaya ‘Gezi’ madalyası lazım
Söz Gezi’den açıldı, Gezi ile devam edelim..
Gezi Parkı’nda çadırları yakarak olayların patlamasına, insanların sokağa dökülmesine neden olan zabıtalar var ya..
Neden olan demeyelim, neden olanlardan biri diyelim..
O iki zabıta görevine geri dönmüş.. Kızanlar var, eleştirenler var.. Ben onlar gibi düşünmüyorum..
Derim ki; göreve dönmeleri yetmez, madalya da verilmeli..
Gırgır yapmıyorum.. Vallahi şart..
Nedenini hemen açıklayayım..
*
O iki zabıta, gencecik çocukların minicik çadırlarını yakarak büyük bir gücü harekete geçirdi..
İtiraz kültürünü ayaklandırdı..
Dayanışma duygusunu körükledi..
Kente sahip çıkma ahlakını hatırlattı..
Beraber olma bilincini geliştirdi..
Gezi Ruhu diye bir ruhun ortaya çıkmasına katkı yaptı..