Mehmet Tezkan

Mehmet Tezkan

mtezkan@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Bugün pazar siyasete ara verelim.. Yaşama dair konulara girelim..
Zaten bu ortam da müsait değil.. Bu bahar günü ağır konular çekilmez..
O halde gelin sizi ‘Masa’ya götüreyim.. Her ayın 10’unda Yakup’ta kurduğumuz ‘Masa’ya.. 14-15 yıl oluyor, liseli arkadaşlarla her ayın 10’unda buluşuyoruz.. ‘Masa’mız hazırdır, İstanbul’da olan gelir, işi olmayan gelir.. İşi olan işini erteler yine gelir..
Peki nerede?
Tabii ki Yakup’ta..
Bazen altı kişi olduk, bazen sekiz, on kişi.. On dört, on beş kişiye kadar çıktık.. Zaten bizim sınıf 20 kişiydi..
*
Yakup’a gitmeye ne zaman başladım; hatırlamıyorum.. Ya 1979’un sonlarıydı ya 1980’in başları.. Bizim grubu oraya götüren de alıştıran da Behçet’tir..
Liderimiz odur.. Yakup Abi’yle sıkı dost oldular.. Gece 12’den sonra sokağa çıkmanın yasak olduğu dönemlerde kepenkleri indirir sabaha kadar otururlardı..
Hatırlıyorum..
Yakup Abi’nin ‘hadi beyler yay vaziyeti’ lafı sıkıyönetim günlerinden kalmadır.. Saat 22.30’a gelince Yakup Abi bağırmaya başlardı; ‘hadi beyler yay vaziyeti..’
*
Biz dönelim ‘Masa’ya.. Gazeteci masası değildi.. Behçet, Ahmet, Fahrettin, Ferhan, Hakan, Mehmet Güzel, Levent, Alp, Görün, Kenan, Remzi.. Ortak noktamız, hepimiz Maçkalıydık..
Hepimizin kökeni Elektronik teknisyenliğiydi.. Gerçi şimdi piriz bile değiştiremem.. Denemeye kalksam biliyorum elektrik çarpar!..
Zaten alan değiştirmem, siyasalı seçmem bu sebepledir.. Teknik lisede okuduğumuz dört yılda en az on defa elektriğe çarpıldım..
Bu iş bana göre değil dedim.. Ha babam çarpıl!.
Derken üniversite yılları, kimimiz inşaat mühendisi oldu, kimimiz mimar, doktor, elektrik mühendisi.. Kimimiz mesleğe devam etti..
40 yıllık dostluk derler ya; valla bizimki de öyle 2014’te 40. yıl olacak.. İçimizden biri (isim vermem, ihbarcılığı sevmem) Küba’da kutlayalım dedi; neden acaba!..
*
Neyse, biz dönelim ‘Masa’ya..
Bizim ‘Masa’ da Edip Cansever’in ‘Masa’sı gibiydi.. Hani der ya..
Uykusunu koydu uyanıklığını koydu
Tokluğunu açlığını koydu
Masa da masaymış ha
Bana mısın demedi bu kadar yüke
Bir iki sallandı durdu
Adam ha babam koyuyordu
*
Biz de her ay ‘Masa’ya koydukça koyduk.. Dostluğumuzu da koyduk, sevinçlerimizi de, dertlerimizi de.. ‘Masa’ içki masası değil, sohbet masasıydı..
Yakup da meyhane değildi zaten.. Evimiz gibidir, kültür evi gibidir, sohbet evi gibidir..
O mekan anıları saklar.. O mekan gençliğimizi saklar..
*
Beş-altı yıl oluyor.. Ayın 10’u; toplanmışız.. Ahmet sağlıklı yaşama merak sarmış.. Bizden önce gelmiş, ızgara patlıcan, kabak söylemiş; bol yeşillikler, domates, biber falan..
Bu ne dedik..
Bundan sonra böyle dedi, kendimize dikkat etme yaşımız geldi.. Geldi de ‘Masa’ rakı adabına tamamen aykırı.. Izgara kabak yanında rokayla rakı mı içilir? Yakup Abi durumu kesti..
Gençler diye bağırdı; masa ağlamasın..
Sonra döndü; bunlara ciğer yapın, köfte yapın, börek atın!..
O gün bugün o söz dilimize yapıştı.. ‘Masa’da mezeler azalınca aynı lafı tekrarlar olduk..
‘Masa’ ağlamasın beyler..
‘Masa’yı ağlatmayalım beyler..
Şubat’ın 10’u.. ‘Masa’ ağlar vaziyette, yumruk mezesine geçmek üzereyiz.. Oğlu Yıldıray’a Yakup Abi’nin sağlığını sorduk..
Hastanede dedi, ama korkulacak bir şey yok.. Behçet, Ahmet, Hakan atladık hastaneye gittik..
Tesadüf odur ki, Büyük Beşiktaşlı Yakup Abi’nin yanındaki odada yaşayan En Büyük Beşiktaşlı yatıyordu..
Süleyman Seba..
Süleyman Başkan’ı da ziyaret ettik, hatırını sorduk..
*
Nisan ayı geldi, ayın 10’u oldu.. Ekip yine Yakup’ta toplandı.. ‘Masa’ yine kuruldu..
Bu sefer üzeri mezelerden geçilmiyordu.. Ne ararsan var derler ya o cinsten.. Baktım ‘Masa’ yine de ağlıyor..
‘Masa’ mutlu değil, ‘Masa’ gözyaşı döküyor..
Çünkü bu kez Yakup Abi yoktu.. Bir daha ‘Masa’ya gelip: Gençler masa ağlıyor diyemeyecekti..
Masa buna ağlıyordu..
*
Not: Bu yazıyı ben yazmadım.. ‘Masa’ yazdırdı, ‘Masa’daki kadim dostlar yazdırdı..
Ben sadece aracı oldum..