HSYK problemliydi.. Topu topu yedi kişi olması problemdi, Adalet Bakanı ile müsteşarın doğal üye olarak yer alması problemdi..
Şikâyet etmeyen yoktu.. Kimi bakanlığın etkisine, kimi yüksek yargının ağırlığına kafayı takmıştı..
Ama en çok bakan ve müsteşarın kurulda yer alması eleştiriliyordu.. Yargı bağımsızlığını ve tarafsızlığını zedeliyor deniliyordu..
İktidar tamam dedi.. Değiştirelim, demokratik bir hale getirelim..
Getirdiler de!..
Eskiden..
Bakan vardı.. Müsteşar vardı..
Şimdi.. (Demokratik hale geldikten sonra..)
Bakan yine var.. Bakanlık müsteşarı yine doğal üye..
Üstüne üstlük..
Müsteşar yardımcısı da girdi..
Personel genel müdürü de girdi...
Adalet akademisi eğitim merkezi müdürü de girdi..
Bakanlık adına iki kişiydiler, beş kişi oldular.. Sonuç; HSYK bakanlığın şubesi gibi oldu..
Bu duruma, AKP’ye yakın olduğu bilinen Demokrat Yargı Derneği’nin Eşbaşkanı Ertekin bile isyan etti..
Hükümet yargıyı iktidarın parçası haline getirdi diye sert demeç verdi..
Öbür Eşbaşkan Osman Can henüz bi şey demedi..
* * *
HSYK, Yargıtay ile Danıştay’ın vesayetinden kurtulmalı deniliyordu..
Kurtuldu..
Adalet Bakanlığı’nın vesayetine girdi..
* * *
Merakım şudur.. Liberal-demokrat kesim bu yeni yapılanmayı demokratikleşmenin neresine oturtacak..
Sanki Hamas’ı tarif etti..
Başbakan, BDP’nin oyları şaibeli deyince aklıma Hamas geldi..
Neden mi?
Başbakan diyor ki; Kürt kökenli vatandaşlarımızın temsilcisi değiller. Dürüstlerse, samimilerse, silahları bıraksınlar öyle sandığa gitsinler, bakalım ne kadar oy alacaklar. Silahla yakarız, yıkarız demekle oy almak kolay..
Başbakan sanki Gazze’de seçimi kazanan Hamas’ı tarif etti..
Niye mi?
Başbakan bütün platformlarda Hamas’ın seçimle geldiğini, meşru olduğunu savunuyor ama Hamas da silahların gölgesinde geldi.
Silah gücüyle geldi.. FKÖ’yü silahla kovdu..
Fatma Nine’nin günahı neydi?
Fatma Nine 105 yaşında.. Hem Galatasaray ile yaşıt hem de koyu Galatasaraylı.. Artvin’in Şavşat ilçesinde yaşayan Fatma Nine; En büyük hayalim Ali Sami Yen’de Galatasaray maçı izlemek deyince yönetim İstanbul’a davet etti..
Ağırladı.. Maça götürdü..
Hayatında ilk kez statta seyrettiği Galatasaray’ın dört gol yemesine şahit oldu.. Tuttuğu takım o kadar kötü oynuyordu ki, daha doğrusu oynamıyordu, Fatma Nine sıkıldı, maçın sonuna doğru hafiften kestirdi..
Stattan ayrılırken ‘bir daha gelmem’ dedi mi bilinmiyor ama herkes birbirine soruyor:
Fatma Nine’nin günahı neydi ki!..
Popülizm, Özal ve Erdoğan..
Hafta sonu sıkı bir kitap okudum.. Barış Yetkin’in kitabı.. Popülizm ve Özal-Erdoğan..
Yetkin, popülizm nedir ne değildir diye dikkate değer bir araştırma yapmış.. Özal ve Erdoğan’ın popülizm kokan sözlerini bu çerçevede toplamış masaya yatırmış..
Türkiye’de bu konuda yapılmış çalışma yok denecek kadar az.. Bu açıdan önemli buldum..
Neden Demirel yok, Yılmaz yok, Çiller yok, Erbakan yok diye sorulabilir.. Barış Yetkin, Özal ile Erdoğan’ı seçmesinin nedenini iletişim tarzlarının birbirine çok yakın olmasıyla açıklıyor..
Benim için faydalı oldu.. Bir göz atın derim..
