Mehmet Tezkan

Mehmet Tezkan

mtezkan@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

İbret verici.. Düşündürücü bir olay yaşandı.. Belki gözlerden kaçtı belki kaçmadı..
Belki de havaya kalkan toz bulutu nedeniyle konuşmaya sıra gelmedi..
Her neyse..
Kısaca anlatmaya çalışayım..
Genelkurmay Başkanı ve Kuvvet Komutanları’nın istifası ile ‘internet andıcı’ davası iddianamesi aynı zamana denk geldi..
Genelkurmay Başkanı Işık Koşaner’in veda mektubuyla..
‘İnternet andıcı’ iddianamesi aynı günkü gazetelerde geniş geniş yer buldu..
*
Koşaner mektubunda şöyle diyordu..
“Soruşturma ve uzun tutuklamaların bir amacının da TSK’nın sürekli gündemde tutularak kamuoyunda bir suç teşkilatı olduğu izleniminin yaratılmaya çalışıldığı, bunu fırsat bilen yanlı medyanın da her türlü yalan haber, iftira ve suçlamalarla yüce ulusumuzu kendi silahlı kuvvetlerine karşı tavır almaya teşvik ettiği dikkatlerden kaçmamaktadır..”
*
Geçelim internet andıcına..
Savcının iddiası ne.. Genelkurmay tarafından kurdurulan 43 sitede hükümeti yıpratmak için her türlü yalan haber, iftira ve suçlamalar yapıldı.. Kara propaganda ile hükümet ortadan kaldırılmaya çalışıldı..
*
Koşaner’in şikâyeti ne?
Yalan haber iftira..
İddianamenin özü ne?
Ordudaki bazı askerlerin yalan haber sitesi kurması, yönetmesi..
*
Koşaner’in şikâyetleri kayda değerdi ama iddianame ile aynı güne gelince havası kaçtı..
*
Demek ki; kendine yapılmasını istemediğin şeyi başkasına yapmayacaksın..
Veya sana yapılan haksızlığı sen başkasına yapmayacaksın..

Haberin Devamı

AB Bakanı AB’ye karşı
Herkes söyleyebilir ama Avrupa Birliği’nden Sorumlu Bakan’ın ağzına yakışmıyor..
Avrupa’ya kızınca hemen başka alternatiflerden söz ediyor..
Oysa işi o değil..
İşi müzakerecilik.. Türkiye’yi AB’ye sokmak için her yolu denemek.. Bütün bakanlıklara, bütün kurumlara önderlik etmek..
Başka yolları hatırlatmak, AB ile her an köprüleri atacak pozisyonda durmak değil..
*
Bakan, AB’ye kızmakta haksız değil, çok ayak sürtüyorlar, çok.. Ama bizim de çok niyetli olduğumuz söylenemez..
2005’ten beri sırtımızı döndük.. Çok lafını ediyoruz ama gönülden sevmiyoruz!
Veya eskiden seviyorduk, bitti!..
Her ne olursa olsun..
AB Bakanı’nın işi havayı yumuşatmak, müzakerelerin önünü açmak, gerekirse kendi ülkesi ile AB arasında arabulucu rol üstlenmektir..
Karşısında seçmenini görünce çatmak değil!

Haberin Devamı

Gerçekten çirkin provokasyon..
Her eylemin, her gösterinin, her karşı çıkışın bir nedeni olur..
Kimine makul gelen, kimine gelmeyen gerekçesi diyelim.. İnsanlar seslerini duyurmak için, bir taleplerini kabul ettirmek için sokağa dökülür..
Anlamsız eylem olur mu?
Oldu..
Adana’da oldu..
İran Ordusu PJAK’a yönelik sınır ötesi harekât yapınca Dağoğlu mahallesindeki 30-35 kişilik grup polis merkezine yürüyüş yapmış..
Haydi bakalım taşlar sopalar..
Göstericilerin yaşını da söyleyeyim..
Hepsi 18’den küçükmüş! Ağırlık 13-14..
*
Kimse bu çocuklara dememiş mi; İran’la bizim polis merkezinin ne alakası var diye!..
Dememişler..
Bilhassa gidin eylem koyun ki, Tahran sesimizi duysun demişler!..

Haberin Devamı

Sağlık Bakanlığı’na..
Adalet Bakanlığı’na..

Geçen hafta ‘Anayasa’dan önce hasta hakkı’ başlıklı bir yazı yazmıştım..
Hasta hükümlüydü.. Jandarma eşliğinde muayeneye gelmişti.. Doktor makatından kan gelen hastayı muayene sırasında jandarmanın kapıda beklemesini isteyince tartışma çıkmıştı..
Uzatmayalım..
Doktor iki yıl hapis cezasıyla yargılanıyor..
*
Bu yazı üzerine Safranbolu’dan ben de yargılanıyorum diye elektronik mektup aldım..
Yazan Tacettin Korkut.. 68 yaşında, emekli..
Olayı özetliyorum..
“Safranbolu Devlet Hastanesi göğüs hastalıkları doktoru bronşit teşhisiyle 10 adet antibiyotik verdi. İğneleri sabah akşam hastanenin enjeksiyon servisinde oldum. Son iğnemi olmak için akşam yedide hastaneye geldim. Kayıt servisinden her zamanki gibi barkodumu aldım. Enjeksiyon servisinde kimse olmadığı için hemşireye gittim.
Barkodu ve iğneyi verdim, reçeteyi de istedi.
‘Reçeteyi evde unuttum, bu zaten sonuncusu, kayıt defterlerine bakın’ dedim, ‘mecbur değilim’ dedi, ‘nöbetçi doktora sorun’ dedim, ‘sormam’ dedi, ‘reçete olmadan olmaz’, ‘Ev dört kilometre uzakta’ dedim, dinlemedi. Ben iğne olmadan çıktım gittim.
Ertesi gün polis beni arıyor, karakola gittim hemşireye hakaretten ifademi aldılar. Komiser, savcı bey istedi seni gözaltına alıyoruz dediler. CMUK yasasına göre önce hastaneye gittim doktor kontrol etti. Kalp hastasıyım, diltizem, dioksin ve komadin kullanıyorum dedim. Tekrar karakola getirdiler, ertesi gün savcıya gidip ifade verdim. Kalp hastası olmasaydım gözaltına alacaklardı.
Savcı dava açtı, yargılama devam ediyor.
Ben hemşireye hakaret etmedim, o hasta hakkını yok sayarak bana iğne yapmadı neden yargılanıyorum diye düşünürken gerçeği öğrendim.
Eşi, ilçemizde Asliye Ceza Hâkimi. Suç duyurusunda bulunacağım ama korkuyorum.”