Mehmet Tezkan

Mehmet Tezkan

mtezkan@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

İstanbul’a geldiği her yıl bomba gibi bir açıklama yapmayı adet haline getirmişti..
Sihirli kahvaltıdan tutun da, insanı baştan aşağıya yenileyen vitaminlere kadar neler söylemedi ki neler..
Haftada kaç defa seks yapacağımızı da ondan öğrendik, bel inceltmenin yollarını da..
Allah için bildiklerini kendine saklamadı, genç kalmanın da, 120 yıl yaşamanın da formülünü verdi..
Bu sebeple olacak ki; ‘milenyumun iyileştiricisi’, ‘yarının küresel lideri’ ilan edildi..
Gel zaman git zaman bu büyük doktora kolonoskopi yapıldı..
Kalın bağırsağında polipler görüldü..
İyi huyluymuş.. Her on kişiden yedisinde olan cinsten!..
Nedense ünlü doktorumuz bu işi büyük mesele yaptı.. Şöyle demiş; “Profesyonel hayatımın büyük kısmını sağlıklı beslenme ve düzenli egzersizlerin önemini anlatarak geçirdim, ikisini de uyguladım. Ama benim başıma geldi. Bu iş şans.. Kura”
*
Son bombası bu..
Bu iş şans işi, kura kime çıkarsa!..
Gerisi hikaye!..
Madem böyleydi de bunca yıl öneri bombardımanıyla kafamızı niye karıştırdın?
Hatırlayın.. Stresten kurtulmak için sabahları ağzınıza mantar alın, dişlerinizin arasına sıkıştırın dedi.. Vardır bir hikmeti diye sıkıştırdık, bi acayip görüntü çıktı ama katlandık..
Allahtan boğazına kaçıran olmadı da bu uğurda kayıp vermedik..
*
Gördünüz gibi her şeyle başa çıkan doktorumuz iki polipe yenilmiş..
Pes etmiş!..

Haberin Devamı

Manşet kavgası
Tartışma şu..
Başbakan’ın hayli kalabalık mitinginden sonra Sabah gazetesi Cesur Yürek Diyarbakır manşetini attı..
Habertürk yazarı Balçiçek İlter tepki gösterdi; ‘Cıvık cıvık yağ kokan manşet’ yorumunu yaptı..
Sabah’ın Genel Yayın Yönetmeni Erdal Şafak sessiz kalır mı? Anında cevabını verdi..
“Hanım meslektaşım yine anlamamış. Cesur Yürek’le Erdoğan değil tehdide rağmen meydanı dolduran Diyarbakırlılar kastedildi” dedi ve ekledi:
“Yağ yakılmak istense herhalde böyle bir başlık atılmazdı.”
*
Tartışmaya katılmaya niyetim yok.. Zaten kim ne başlık atarsa atar, beni ilgilendirmez.. Küçük bir bilgi notuyla yetineceğim..
Aynı günkü gazetenin bölge ilavesinde Başbakan’ın Mersin mitingi iri puntolarla manşetten duyurulmuştu..
Başlık şuydu..
Usta bugün Mersin’de

Haberin Devamı

Kürt değil çocuk meselesi
Doğu’ya, Güneydoğu’ya gidin karşınıza ilk çıkan şey çocuktur..
Sokaklar çocuk doludur..
(Gerçi İstanbul’un göç alan semtleri de aynıdır)
Beş yaşındaki, altı yaşındaki, on yaşındaki çocuktan geçilmez.. Kürt sorunu kadar önemli meseledir ama kimse ilgilenmez..
O çocuklara göz göre göre yazık olmaktadır ama umursanmaz..
Mesele edilmez..
*
Geçen gün akşam saatleri.. Diyarbakır’da yedi yaşlarında bir kız çocuğu karşımıza çıktı.. Güzel mi güzel..
O saatte selpak satıyordu..
Sorduk, 10 kardeşlermiş.. On kardeşin altıncısıymış!..
Babası hamallık yapıyormuş..
Anlaşıldı ki üç kuruş kazanmadan eve dönemiyor.. Zaten o kalabalıkta evde mi değil mi, karnı aç mı tok mu anlaşılmıyordur ki..
Üstü başı, kılık kıyafeti malumunuz..
Diyarbakır’da adım başı bu durumda bir çocukla karşılaşırsınız..
Adım başı..
Hepsinin öyküleri ayrıdır..
Hepsinin hayatı film konusudur..
Ama kaderleri aynıdır!..