Mehmet Tezkan

Mehmet Tezkan

mtezkan@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Biraz kendimizden, medya mahallesinin hallerinden söz etmek istiyorum..
Medyanın seyir defterinden..
Çok ilginç gelişmeler oluyor.. Okurun tüm gazeteleri, tüm yazarları takip etmesi imkânsız..
Ben size neler olup bittiğini özetleyeyim..
Pazar yazısı niyetine okuyun..
*
Biliyorsunuz, dokuz yıldır iktidarın arkasında duran, fikri destek veren, hatta hükümet adamlarının havada kalan bazı sözlerinin altını doldurmaya çalışan liberal-muhafazakâr ittifakı var..
Aslında ittifak demek yanlış..
Muhafazakâr yazarlar kendilerini iktidarda görüyor..
Liberal demokrat yazarlar da destek veriyor..
Veya veriyordu!..
*
Zaman zaman sürtüşme olsa da 2002’den bugüne destek sürüyordu..
Son zamanlarda destek bitti denilebilir..
KCK operasyonlarından sonra köprüler atıldı..
Zaman gazetesinden Hüseyin Gülerce yol ayrımını ilan eden ilk yazar oldu..
Buraya kadar dedi..
Herkes kendi yoluna..
*
Gerçekten kırılma noktasıydı..
Muhafazakâr gazetelerde yazan liberal yazarlardan çok sert eleştiriler gelmeye başladı..
Mesela Yeni Şafak’ta yazan Ali Bayramoğlu iktidarı iki gün üst üste topa tuttu..
AKP’nin sonunda ‘saray’ı kontrol altına aldığını, sisteme hâkim olduğunu, demokrat olma ve demokrasiye olan ihtiyacının azıldığını, eleştiriye tahammül eşiğinin düştüğünü yazdı..
*
Peki, yaşadığımız Türkiye’yi nasıl tanımlayabiliriz..
Bir zamanlar dillerden düşürülmeyen ‘ileri demokrasi’ evresine geçtik mi?
Ali Bayramoğlu’nun tespiti şöyle..
Okuyalım..
*
“Daralan ifade özgürlüğü alanı... Basının rölatif bağımsızlığının iyice ortadan kalkması... Siyasi iktidarın siyaset ya da kendisi karşısında düşünsel ya da kurumsal özerk kurumlara tahammülünün yok olmaya başlaması... Siyaset üretiminde özgürlüklerin kötüye kullanım endişesinin ya da demokratik hamlelerin ters sonuçlar ürettiği fikrinin, dolayısıyla polisiye mantığının geri dönüşü... Katılım mekanizmalarını önemsizleştiren milli iradeci anlayışın iyice belirgin hale gelmesi... Velhasıl toplum üzerindeki devlet hegemonyasının yerini adeta siyaset hegemonyasına bırakması...”
*
Polisiye mantığı geri mi dönüyor?
Polis devleti!..
Radikal’de yazan Cengiz Çandar ortamın da iklimin de müsait olduğuna dikkat çekmiş..
Niye mi?
Şöyle yazmış..
“Zira, Türkiye’de herhangi bir polis rejimine hizmet sunmaya hevesli, çok sayıda kişiden oluşan bir medya ortamı mevcut”
Dikkat!
Medya ortamından söz ediyor..
*
İki arada bir derede kalan Star gazetesi yazarı Fehmi Koru ise durumu toparlama çabasında..
Çabasında ama iktidarı kollayıp, arkadaşlarını suçlamadan da edemiyor..
Şöyle demiş:
“Son gelişmeler, hükümete yakın bilinen gazete ve yazarlar yüzünden AK Parti’nin günah defterine yazıldı.”
Ekliyor..
“Kaldırın o birkaç açıklamayı, tutuklamaları onaylayan yayınları yapılmamış sayın, ‘Türkiye bugün sivil vesayet altında’ veya ‘Ak Parti’nin artık demokrat olmaya ihtiyacı kalmadı, AKP dönüştürdüğünü sandığımız sistemi kendi benimsedi’ türü medya iddialarını destekleyecek ne kalıyor geriye?”
Tercümesi şu..
Bazı şeyleri de görmeseniz olmaz mı?
Görmeyin..
Duymayın..
İlgilenmeyin..
Gül gibi geçiniyorduk işte..
Yazısının sonunda küçük bir tehdit de var..
“Medyaya biraz daha yakından bakmamız gerekecek..”
Hangi medyaya?
Bize gözdağı vermiyor herhalde..
Kendi medyasını, muhafazakâr medyayı, liberal demokrat dostlarını uyarıyor olmalı!
*
Liberal aydınların desteği anayasa referandumundaki ‘yetmez ama evet’ sloganıyla doruk noktasına ulaşmıştı..
Aradan 13 ay geçti..
Bu eleştirileri yaptıklarına göre..
Sormamız lazım..
‘Yetmez ama evet’çiler..
Kırgın mı?
Kızgın mı?
Pişman mı?
*
İyi pazarlar..