Normal şartlarda çöpü boylayacak eşyaların koleksiyonu yapılır mı? Belirli bir eşya türüyle derin bir ilişki kurmak ve biriktirmek, psikopatlık mı? Hiçbir şey biriktiremeyen birinin gözüyle toplayıcılar


İnsanlar, eşyalarla ilişkileri bakımından kabaca ikiye ayrılır: Atıcılar ve toplayıcılar. Atıcılar, mümkün olduğunca az eşyayla idare eder. Eşya bolluğu, onlara sıkıntı verir. Fazlalıkları atar veya başkalarına verirler.
Toplayıcılarsa eşyalarına kıyamaz. Objelerle, giysilerle, aklınıza gelmeyecek aksesuvarlarla acayip bir ilişki kurarlar. Onlar için eşya atmak, neredeyse vefasızlıktır. Toplayıcıların birçoğu, seçtikleri bir veya birden fazla şeyi biriktirir. Topladıkları her neyse, zamanla gerçek bir koleksiyona dönüşür.
Bu arada objeden ziyade sürecin kendisi bağımlılığa dönüşmüştür: Tutkuyla aramak, bulduğunda heyecanlanmak, ona sahip olmak.

Haberin Devamı

Koleksiyonerin dünyası
İnsanın eşyalarla kurduğu derin ilişkiyi hep ilginç, ama bir o kadar da ürkütücü bulmuşumdur. Koleksiyonerleri anlayamamakla birlikte ritüellerine hafiften gıpta ederim. Belki kitap hariç, hiçbir objeye biriktirecek kadar bağlanamadığımdan.
Colors dergisinin son sayısının konusu, koleksiyonerler. Ancak dergide resimlenen, hikayeleri anlatılan tipler, bildiğiniz koleksiyonerlere hiç benzemiyor. Biriktirdikleri şeyler antik eşya, modern resim veya pul değil. Çoğu, gündelik hayatta doğrudan çöpü boylayacak şeyler. Bu nedenle onlara “Toplayıcı” demek yanlış olmaz.

Çay poşeti toplayanlar
Dergiye konuşan toplayıcılar, sıradan insanların gözünde ‘deli’ olduklarının farkında. Nasıl olmasın ki? Kullanılmış çay poşetlerini toplayan bile var! Pati Gaal-Holmes, bir mekanda çay içerken tek düşüncesinin poşeti nasıl çıkarıp çantaya atacağı olduğunu itiraf etmiş.
‘Over The Rainbow’ şarkısına takıp 164 farklı versiyonunu biriktirenler... Organik ve kimyasal kokuları etiketleyip şişeleyenler. Muz etiketleri, tost makinesi, tuvalet kağıdı koleksiyoncuları da var. Düşünsenize... Her insanın evinde, karakteri hakkında ipucu veren kimbilir neler saklı. Parlak, lekesiz sayfalara yansıyan ünlü hayatların kaçında tuhaf tutkuların izleri var? Ciddiyetleriyle tanınan hangi liderler, değersiz gibi gözüken hangi eşyaları biriktirdikçe çocuklaşıyor?
Yoksa dünyamız, bunları düşünemeyecek, konuşamayacak, hayalini kuramayacak kadar kurudu mu?



GÜZEL ŞEYLER
ZETE:
Nurcan Akad, gazeteden ayrıldıktan sonra sürpriz yapıp ülkenin ilk ‘i-Pad’e özel gazete’sini çıkardı. Adı, ZETE. Gazetenin ilk hecesinin atılmış hali. Açılış sayfası gayet kolay okunuyor. Bazı uygulamalar henüz oturmasa da yeni bir alana cesaret edip ilk adımı atan meslektaşlarımıza tebrikler.
PLASTİK TORBA: Malum, yerli yersiz kullanılan plastik torbalar, doğada en zor dönüşen malzeme. Kadıköy Belediyesi, plastik torba kullanımını yasaklamış! Kampanya 1 Mart’ta bir yılını dolduracak. Kadıköylülere helal olsun, yakışır!...
RADYOBABYLON: Bilgisayarda çalışırken genelde internetten müzik dinliyorum. Radyo Eksen ve sakin saatlerinde Dinamo FM, favorilerim. Fakat internette radyo yayını sık sık kesiliyor. Radyobabylon.com, internetten yayın yaptığı için bu sorunlardan nispeten muaf. Ayrıca müzik içerikleri çok sağlam. Her yerde dinleyemeyeceğiniz parçalarıyla dinlemekten hiç sıkılmadım.

HAFTANIN PARLAYANLARI
PINAR ÖĞÜNÇ
: Radikal gazetesinin muhabiri ve yazarı, avukatları aracılığıyla Çakal Carlos’la konuştu. Başka gazetede olsa kesin sürmanşet olur, keza leziz bir röportajdı. Öğünç’ün ‘Helal izdivaç deneyi’ haberini okuyun.
GALiP YORGANCIOĞLU: Mey İçki’nin CEO’su, 2006’da 810 milyon dolara alınan şirketi, bugüne getiren kişi. Mey, 2.1 milyar dolara İngiliz devi Diageo’ya satıldı.

Haberin Devamı