Halk “Yemezler” diyor özel sektör dinlemiyor

Greenpeace’in yaptırdığı araştırmaya göre, GDO’lu ürünlerin etiketlenmesini isteyenlerin oranını yüzde 85. Ancak büyük firmalar 29 çeşit GDO’yu Türkiye pazarına sokmak için kolları sıvadı.

Halk “Yemezler” diyor özel sektör dinlemiyor

GDO (genetiği değiştirilmiş organizmalar) konusunda halkın tavrı gayet net: GDO’lu yemle beslenmiş hayvanlardan elde edilen et, süt, yumurta gibi gıdaların etiketlenmesini talep edenlerin oranı, yüzde 85!

Diyeceksiniz ki Türkiye’deki insanların kaçı GDO’nun ne olduğunu biliyor? İlginçtir, bu oran yüzde 82’miş. Greenpeace’in 42 ilde ve 4 bin 860 kişiyle görüşerek yaptırdığı son araştırmada çıkan sonuçlar çok önemli. Zira Türkiye’nin en büyük gıda firmalarının bulunduğu TGDF (Türkiye Gıda ve İçecek Sanayii Dernekleri Federasyonu) 29 adet GDO çeşidini Türkiye’ye getirtmek üzere başvuru yaptı.

Ve etiketleme olmaması için, yani ürünlerinin ne kadar GDO içerdiği bilgisini halktan saklamak için ellerinden geleni yapıyorlar.

GDO konusunda bir başka önemli gelişme, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker’in etiketleme konusunda çalışma başlatması. Bakan Eker’in gösterdiği duyarlılığa karşın özel sektör, GDO’yu etiketlememek için direniyor.

TGDF açıklasın!
Greenpeace Akdeniz Tarım Kampanyası Sorumlusu Tarık Nejat Dinç, TGDF’nin 29 adet GDO çeşidinin doğrudan gıdamızda kullanılması amacıyla başvuru yaptığını hatırlatıyor. “Yaptırdığımız kamuoyu araştırması ortaya koyuyor ki, GDO’lu gıdaları tüketmek şöyle dursun, bir markanın GDO başvurusu yapması bile halkın o markaya karşı derin bir güven kaybı yaşamasına yetiyor. Ancak Sayın Bakan’ın aksine, bünyesinde ülkemizin en prestijli gıda markalarını barındıran TGDF’nin yöneticileri, halkın bu tepki ve talebine kulaklarını tıkıyor. TGDF’nin bu tavrı Türkiye’nin en büyük ve saygın gıda firmalarını halkın nezdinde töhmet altında bırakıyor. TGDF Başkanı Şemsi Kopuz, ya hangi firmaların GDO istediğini halka tek tek açıklasın ya da vatandaşın talebine saygı göstererek 29 adet GDO başvurusunu acilen geri çeksin!” diyor.
GDO tartışmaları, önümüzdeki günlerde daha da kızışacak... Eğer bakanlık, TGDF’nin girişimlerine çözüm bulamazsa GDO’lu ürünler soframızda olacak, hem de haberimiz olmadan! Ne de olsa “Mevzuat böyle” diyerek etikete koymama bahanesi hazır.

Haberin Devamı

GDO VARSA ALMAM!

Haberin Devamı

Greenpeace yaptırdığı araştırmanın sonuçlarından öne çıkanlar:

* Katılımcıların yüzde 83’ü “Ambalajlı bir ürünün içinde GDO varsa almam” diyor.
* GDO ithalatına yapan bir markaya halkın yüzde 80’i güvenini kaybedeceğini ifade ediyor.
* Katılımcıların yüzde 60’dan fazlası “Bir markanın bir ürününde GDO varsa, o markanın diğer ürünlerini de almam” diyor.
* Katılımcıların yarısından çoğu, yaklaşık yüzde 55’i, ithal edilen GDO’ların amaç dışı kullanıldığı konusunda ciddi endişe taşıyor.
* Katılımcıların yüzde 85’i GDO’lu yemle beslenmiş hayvanlardan elde edilen et, süt, peynir, yumurta gibi ürünlerin mutlaka etiketlenmesi gerektiğini düşünüyor.
* Yüzde 60’ıysa GDO’lu yemle beslenmiş hayvan ürünlerinin etiketlenmesinin bakanlığa duyulan güveni artıracağını söylüyor.

Haberin Devamı

KARARMASIN KARADENiZ

* Yoksullaşma, çay tarımının sorunları, göç ve nüfus kaybı, milliyetçi feveran, kent kültürünün aşınması, sosyal gerileme, kültürel asimilasyon, sahil yolunun ve hidroelektrik santrallerinin yol açtığı tahribat, ‘Nataşalar’ ve kadın-erkek ilişkilerinde kriz... Ve tabii Trabzonspor’un bir türlü şampiyon olamaması!
* ‘Karardı Karadeniz’ adlı kitap, Karadeniz’in yakın ve makus tarihine bakıyor. İsmine rağmen hepten karamsar değil: Özellikle müzikte, Kazım Koyuncu’nun mirasıyla, Karadeniz rock’ıyla gelen berekete hevesle bakan yazılar var. HES karşıtı mücadeleler ve Hopa’da esen muhalif rüzgâr da görmezden gelinmiyor.
* Laz klişesi, “Karadenizli”nin tektipleştirmesi kitabın ortak dertlerinden biri. O klişelerin bir cephesinde ‘asabilik’ varsa, öteki cephesinde bir yaşam neşesi yok mu? İşte, Uğur Biryol’un derlediği kitap, o neşeyi yansıtıyor!
* İletişim Yayınları’nın Memleket Kitapları serisinden çıkan ‘Karardı Karadeniz’, bu coğrafyanın sevdalıları için paha biçilmez bir armağan.