Marketten ilaç önerisi rafa kalktı

Herkes rahat bir nefes alsın: Eczacılar Birliği, Sosyal Güvenlik Kurumu ile anlaşmak üzere. Peki kopan fırtınanın sebebi neydi? Reçetesiz ilaçların markette satılması sözkonusu mu?

Marketten ilaç önerisi rafa kalktı

Hangi mahallede yaşarsanız yaşayın, ilaç almak için uğradığınız mutlaka bir veya iki eczane vardır... Durun bir dakika, sadece ilaç için mi? Türkiye’deki eczane kültürü başka ülkelere benzemez, çünkü:
1. Eczacıyla hoş beş eder, mahalleliyle burada karşılaşır, tansiyon ölçtürür, iğne yaptırır, icabında eve hizmet bile alırsınız. Nasıl ki bakkal, manav veya mahalle berberi, semt kültürünün bir parçasıysa; eczaneleri de sokaktan ayrı tutamazsınız.
2. Batıda ‘aile doktoru’ kavramı yaygındır. Ateşi olan telefonu açıp doktoruna sorar. Bizim kültürümüzde ise eczacı, acil durumlarda danışılacak, güvenilecek ilk yetkilidir.
3. Türkiye’de kaç kişi, ilaçlarını nasıl, ne zaman alacağını idrak edip kendi başına raftan alabilir ki? Anadolu’nun en ücra köşelerine bile giden eczacının yerini kim doldurabilir?
Bunları eczacılık mesleğini romantize etmek için söylemiyorum. İki gün sonra eczanelerle SGK arasındaki sözleşme resmen sona eriyor. Neyse ki Eczacılar Birliği ile SGK, yeniden anlaşmak üzere pazartesi akşamı masaya oturdu. Yoksa sadece eczacılar açısından değil, vatandaş için de zor günler kapıdaydı. Eczaneler ilaç veremeyecek ve kaos çıkacaktı.
Beyoğlu’ndaki tarihi Rebul Eczanesi’nin sahibi Mehmet Müderrisoğlu, eczacıların sigortalı ilaçlarla ilgili yasal düzenlemeye ihtiyaç duyduğunu söylüyor: “Üç yıllık sözleşme yapıldı ancak SGK tek taraflı bu anlaşmayı feshetti.
Yeni bir düzenlemeyle ilaçlar yüzde 60-65 oranında ucuzladı. İlaç, eczacının elinde kaldı. Bu sefer SGK, geri yollayın dedi. Yollayınca pişman oldular. Mesele yanlış aktarıldı. Yoksa eczacı, ilacı pahalıya satmak istemiyor.”

Haberin Devamı

AKP milletvekili Domaç:
Market önerisi gündemde değil

Müderrisoğlu, kozmetik ve vitaminlerin eczanede satılmasını eleştirenlere de şöyle cevap veriyor: “Eczacılık fakültesinde yıllarca dermatoloji ve kozmetik eğitimi verilir. Kim satsın bunları peki, bakkal mı? İddia ediyorum, bu konularda eczacıdan daha bilgilisi yok!”
Sosyal Güvenlik anlaşmaşmazlığıyla birlikte algılanan bir başka önemli konu da, Başbakan’ın açıklaması: Reçetesiz ilaçların, marketlerde satılabilmesini öngören bir yasal düzenleme.
AKP milletvekili Mehmet Domaç, konunun artık gündemden kalktığını söylüyor: “Markette ilaç satma konusunun SGK sözleşmesiyle alakası yok. Kaldı ki Türkiye’de 24 bin eczaneden sekiz bini 300 bin liranın altında ciro yapıyor. Yani eczacı bile ilaç satamıyor. Neden market satsın?”
Velhasıl, mahallenizin eczacısı şimdilik kurtuldu. Tabii yeni bir tasarı gündeme gelene kadar...


Drugstore Türkiye’ye uyar mı?
- Drugstore, hem ilaç hem market ürünleri satan zincir dükkan ve süpermarketlere verilen ad. Tam çevirisi ‘İlaç dükkanı’.
- Duane Reade, Boots gibi Amerikan örneklerinde parfümeriyle zücaciye, eczaneyle bakkal karışımı marketler bunlar.
- Drugstore’da reçetesiz ürünleri tıpkı marketten aldığınız gibi sepete atabiliyorsunuz.
- Eczacı ile muhatap olunan tek yer ise reçeteli ilaçların verildiği kontuar.
- Tüketici açısından faydalı yanı: Aynı yerden hem ev alışverişinizi yapabiliyor, hem de ilaç ihtiyacınızı karşılaya-biliyorsunuz.
- Kötü tarafı, bin bir pazarlama marifetiyle raflara dizilen reçetesiz ilaçların cazibesine kapılıp lüzumlu, lüzumsuz şeyleri almaya teşvik etmesi.
- İngiltere ve İtalya, drugstore’da ilaç satmaktan vazgeçip eczaneye döndü. ABD ise sağlık giderlerinde büyük açık yaşıyor.



BU MÜZİK SOKAĞA TAŞSIN!
Marketten ilaç önerisi rafa kalktı
Borusan Müzikevi geçen hafta üst üste düzenlenen iki geceyle nihayet açıldı. İstanbul’un iş, sanat ve medya dünyasının tüm önemli isimleri oradaydı. Binayı gezmek isteyenler asansörle en üste çıkıp merdivenle dolaşa dolaşa aşağıya indi. Ancak herkesi büyüleyen, ikinci kattaki konser sahnesinden yükselen müzik sesiydi.
- Borusan Quartet, ardından Mercan Dede (Arkin Allen olarak) sahneye çıktı. Mercan Dede ve ekibi müziğini icra ederken Carlito Dalgeccio, sahnedeki tuvale şekiller çizmeye, boyamaya başladı.
-Arada bir kağıtlara bir şeyler karalayıp yana atan, sonra müziğin ritmine kaptıran Dalgeccio, resmi için Zeynep Hamedi’nin yüzüğünden esinlenmiş.
-Akustiğe göre tasarlanmış bir binada müzik dinlemek, bambaşka bir zevk. Keşke bu müzik sokağa da yayılsa!
-Müzikevi’nin en hoş yanı, sandalyeye çakılmadan, dolaşarak, arada sohbet ederek, merdivende oturarak sahneyi izleyebilmek.
- Mercan Dede’nin performansının sonuna doğru bir erkek, bir kadın semazen sahneye çıktı. Sema yapmanın kutsallığını savunup popülerleştirilmesine kızanlar var biliyorum; fakat bana hiç de sulandırılmış gelmedi. Aksine, ilham vericiydi. Zaten amaç bu değil mi?

Haberin Devamı