Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

ABD "servis"leri Atatürk'e niçin düşman?Yazılarından birinde bu soruyu soruyor ve sebepleri madde madde sıralıyor:Birincisi... Laik - demokratik Kemalist model, "ihraç" etmeye elverişli değildir. Türkiye'nin toplumsal kültürel altyapısına sahip bulunmayan İslam ülkeleri bu modeli uygulayamazlar."Ilımlı İslam" ile bütünleşmiş, yarı çağdaş bir Türkiye, ABD çıkarlarına daha uygundur! Petrol zengini Ortadoğu ülkelerindeki çağdışı rejimlerin varlığını koruması açısından, Kemalist model tehlikeli bir örnektir. İkincisi... Kemalizmin temelinde ulusal birlik ve tam bağımsızlık ilkeleri vardır. Bu ise, ABD'nin ve genel olarak Batı'nın çıkarlarına terstir. Türkiye ne yıkılmalı, ama ne de bağımsız hareket edebilecek kadar güçlenmelidir. Türkiye Ortadoğu'da büyük bir güç olmamalıdır!Üçüncüsü... Türkiye'de Atatürk'ün ve ilkelerinin yıkılması bağımsız bir Kürt devletine giden yolun açılması için gereklidir.Dördüncüsü... Yeni dünya düzeninde, uluslararası sermayenin karşısında kalan tek engel "ulusal devlet"tir. Türkiye'de Atatürk yıkılmadan ulusal devletin yıkılmayacağı ise bir gerçektir.Kışlalı, bugün yeni yeni anlaşılan uyarıları 10 yıl önce yapmıştı. Ulusal değerlerin yılmaz savunucusu Ahmet Taner Kışlalı'yı ölümünün 6. yılında saygıyla anıyoruz. Düşünceleri yıllar sonra yine geçerlidir. AB ile tarama süreci "bilim ve araştırma" başlığı ile Brüksel'de başlamış. Sadece Brüksel'de değil... Tarama sürecini biz de Van'da Rektör'ü hapse atarak başlattık... Alman Frankfurter Allgemeine gazetesi, Orhan Pamuk'u eleştirmiş... Pamuk'un CNN'de "Ben soykırım var demedim" sözleri ile dönüş yapması Almanları kızdırmış. Bu arada Pamuk, Die Welt'e konuşmuş: "Türkiye'de demokrasi için tehdit AKP değil, ordu" demiş.İşte hem AKP'yi hem Avrupa'yı kafakola alacak nefis bir cümle...Dönüşte de bir demeç patlatır: "Ben onu demek istememiştim" der, olur biter.Önemli olan, herkesin hoşlanacağı lafı zamanında pazarlayıp ödülleri şavullemek. Aktif pazarlamanın en büyük ustası ne Erdoğan ne Unakıtan... En büyük usta bizim Orhan... Aktif pazarlamacı İran, laiklik ve feminizme karşı savaş açıyormuş. Müttefikimiz olur... Müstakil İşadamları Derneği (MÜSİAD), Ankara'da Gazi Üniversitesi Kültür Merkezi'nde iftar yemeği veriyor. İftarda yaklaşık 300 kişi var... Salonun çevresinde üç büyük ekran yer alıyor. İftar süresince bu ekranlarda üç firmanın adı yanıp sönüyor: Başyazıcıoğlu İnşaat, Seçil ve Seray... Nedir bunlar? Orada bulunan gazeteci arkadaşlarımızın sorusuna bir yetkili: "İftarın sponsorları" cevabını veriyor. Koskoca MÜSİAD'ın bir iftar verecek gücü yok mu? Reklam karşılığı iftar pek garip kaçıyor. MÜSİAD iftarı... Üniversite rektörlerinin Van olayı karşısındaki tepkisi ve öfkesi "Yargıyı etkileme", "Yargı bağımsızlığına müdahale" gibi başlıklarla eleştiriliyor.Acaba rektörlerin tepkisi gerçekten yargıya müdahale midir?Hukukçu Turgut Kazan diyor ki:- Ben rektörün neyle suçlandığını bilmiyorum, dosyasını bilmiyorum, yargılama sürecini tartışmıyorum. Ama tutuklamayı tartışırım. Tutuklama koşulu var mı, yok mu tartışırım. Rektör'ün evi kendisi yurtdışındayken basıldı. Arandı. Deliller toplandı. Kaçacak adam yurda dönmezdi. Delilleri karartma ihtimali derseniz, deliller toplandığına göre o ihtimal de ortadan kalktı. O yüzden tutuklama kararını duyunca dehşete kapıldım. Rektör'ün götürülüş şekli ayrı bir skandaldı...Turgut Kazan ekliyor:- Mahkemeler aynı zamanda kişilerin güvenliği ve insanların onuru için gereklidir. Bir rektör bu şekilde tutuklanıyorsa bu ülkede kimsenin güvenliği yok demektir... Söz yargı kararını tartışmaktan açılınca... Gelin de sormayın:İstanbul İdare Mahkemesi, Ermeni konferansını yasakladığı zaman o karar tartışılmadı mı? Başbakan kararı eleştirmedi mi? O karar çiğnenip toplantı yapılmadı mı?Telekom ihalesi şu anda yargı sürecinde ama Başbakan açık açık kararın bozulmasına karşı mahkemeyi etkileyecek beyanlarda bulunmuyor mu?* * *Bugün iktidarda bulunanlar, İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nde görevliyken haklarında ihaleye fesat karıştırmaktan onlarca dava açılmıştı. Hiçbirine kelepçe takılmadı. Hiçbiri mahkemeye bu şekilde götürülmedi. Belediye ekibi daha sonra iktidara geldi, aralarında kimileri milletvekili oldu... Dokunulmazlık zırhına girdiler. Neden dokunulmazlıkları kaldırmadıkları sorulduğunda:- Yargıya güvenmiyoruz, demeye başladılar...Ama yargı onların istediği kararları verdiğinde pekâlâ güveniyor ve yargıya saygı istiyorlar.Yargı, demokrasi, hukuk mukuk... Bu kavramları herkesin işine geldiği gibi yorumlama hakkı var mı? m.asik@milliyet.com.tr Yargıya saygı...