Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Gazeteci arkadaşlarımız Nedim Şener, Ahmet Şık, Soner Yalçın, Doğan Yurdakul ve diğerlerinin tutukluluğu 4 ayı aştı. Hâlâ iddianamenin yazılmasını bekliyorlar. İddianame bitecek, mahkeme kabul edecek, savunmalar başlayacak, tanıklar dinlenecek, sıra en son kanıtların incelenmesine gelecek. Oysa davanın düğümü kanıtlardadır. Meslektaşlarımız kanıtların yasal olmadığını söylüyorlar. Ya haklılarsa? Hayatlarından çalınan süre ne olacak?
Aynı durum Balyoz davasında yaşanıyor... 43’ü general 138 subay tutuklu... Her duruşmada tutuklular kendileriyle ilgili kanıtların sahte olduğunu öne sürüyorlar. Hâkim heyeti kanıtlar üzerinde durmuyor. Mahkeme uzuyor... Kanıtların incelenmesinin en sona bırakılması adaletin gecikmesinin en büyük sebebini oluşturuyor.
E. Org. Çetin Doğan geçenlerde Aydınlık’taki bir yazısında çözüm önerdi:
“Bir davanın temel dayanağını oluşturan bütün deliller çürütülmüş olsa bile, özel görevli hâkimler, ‘delillerin bütün sanıkların sorgulamalarının bitiminden sonra ortaya konacağı’ hükmüne sarılarak, tutukluluğun devamına karar vermektedir...
...Davanın hangi safhasında olursa olsun, mevcut delillerin yasal delil olma özelliğinin bulunmadığının anlaşılması durumunda, delillerin incelenmesi ve değerlendirilmesine mahkemenin ivedilikle başlamasını zorunlu kılacak hükümlerin “usul olarak” CMK’da yer alması halinde ‘Silivri Kampüsü’ ve ‘Hasdal’ın süratle boşalmasına yol açacağından kuşku duymuyorum.”
Adalet aranıyorsa yol açık...

Haberin Devamı

Rakı adabı...
Haber şöyle başlıyor: Rakı Adabını En İyi Bilen Adam Olarak Tanınan 90 Yaşındaki Aydın Boysan:
“Artık lütfen benim peşimi bırakın” dedi...
Devamını okuyalım:
“Rakı içme adabının üstadı, sofraların duayeni olarak tanınan mimar, yazar ve gazeteci Aydın Boysan, en sonunda fena patladı. Yıllardır sosyeteden, ünlülere ve gazetecilere kadar herkesin kendisiyle rakı üzerine sohbet etmek, röportaj yapmak ya da en basitinden rakı içmek istemesi yüzünden siroz olmaktan korktuğunu belirten Boysan,
- Evet rakının nasıl içileceğini, yanındaki mezeleri, sofra adabını, sohbetini falan biliyor olabilirim, ama en nihayetinde 90 yaşında bir adamım ben. Artık rakı falan içmek istemiyorum, diyerek isyanını dile getirdi.
Aydın Boysan’ın avukatı da konuşmuş, şöyle demiş:
- Bu memlekette başka bir tane adam yok mu rakı adabını bilen? Hasbelkader denk gelen koluna yapışıp kendisini zorla sofraya oturtuyor.
* * *
Haberi mizah sitesi Zaytung’dan aldık... Adı üstünde mizah... Ancak gerçek tarafı da var tabii... Neredeyse herkes Aydın Ağabey’le sofraya oturup rakı içmek ister. Aydın Ağabey bu talep yoğunluğu yüzünden haftada 4 gün rakı masasındadır. Onunla içenler ise midesini haftalarca dinlendirebilir. Bu durumu sevenleri ona anlattı:
- Her içmek isteyenle masaya oturma, herkesi memnun edemezsin, dediler...
Aydın Ağabey onlara:
- Korkarım ki bunu yapamam, dedi, benimle içmek isteyen dostlarıma hayır diyemem...
Yaş oldu 92.. Aydın Ağabey’im hâlâ masada.

Haberin Devamı

Köprü
CNN’deki Eğrisi Doğrusu programının konuğu Harvard Üniversitesi’nden Prof. Cemal Kafadar’dı... Söz bir ara Haliç üzerinde yapılacak metro köprüsüne geldi. UNESCO köprünün projesine 6 yıldır karşı çıkıyor. Çünkü Belediye Başkanı Mimar Kadir Topbaş’ın eseri olan proje Süleymaniye Camii’nin ve o çizgide yer alan tarihi yapıların siluetini bozuyor... Taşıyıcı kulelerin yüksekliği o yüzden son olarak 85 metreden 55 metreye indirildi. UNESCO’nun gene birçok itirazı var.
Prof. Kafadar diyor ki:
- UNESCO ikna olmuyor... Düşünün Mimar Sinan’ı korumak için UNESCO Türkiye ile karşı karşıya geliyor...
Şu da söylenebilir..
UNESCO İstanbul’u kendi Belediye Başkanı’na karşı korumak için savaş veriyor...
Aslında köprünün pek çok orijinal yanı var. Hem asma köprü, hem ayaklı köprü. İkisi de var. Daha da matrağı, metro yolcuları köprünün tam ortasında iniyor, bir başka vasıtaya ulaşmak için iki tarafa en az 400 metre yürüyor... Biterse çok eğlendirici olacak...

Haberin Devamı

Erdoğan, Kıbrıs Rum kesiminin AB dönem başkanlığında, Türkiye - AB ilişkilerinin donacağını söylemiş.
Bakarsınız şimdi Sarkozy ile Merkel, Rumların sürekli başkan olmasını isterler...
Haldun Ertem

Şaibe!
Aziz Yıldırım’ın avukatı Faik Işık, İstanbul’daki bütün haâkim ve savcıları zan altında bırakan kimi iddialar ileri sürüyor iki gündür. Örneğin;
“Hâkimler ve savcılar büyük kulüplerin kongre üyeleri oluyorlar. Peki para vererek mi üye olmuşlar, yoksa bulundukları mevkiden dolayı mı üye olmuşlar? Her maça 50 ya da 100 bilet isteyen hâkim ve savcılar bu sistemin dışında mıdırlar? Ya bedavadan alınan bu 50 - 100 kadar biletin hesapları yarın ortaya çıkarsa?”
Yalnız yargıç ve savcılar değil... Hatırlı birçok bürokrat kulüplerle içli dışlı oluyor. Bu bürokratlar zaman zaman kulüplerle ilgili sorunları çözmekle de görevli olabiliyor. O takdirde tarafsız kalmaları mümkün olamayacaktır tabii. Tarafsız kalırlarsa bu defa vefasızlıkla suçlanacaklardır. Sonuç... Devlet memurları kulüplerden uzak durmalı... En küçük armağan almamalı... Diyet borcu altında kalmamalı.

Eylül’de CIA Başkanlığı koltuğuna oturacak olan
Org. Petraeus,
“Söz veriyorum, PKK ile etkin mücadele yapacağız” demiş.
Bir dakika beyefendi. Biz mücadele yerine müzakere yaparken size ne oluyor ki!
Fahrettin Fidan