Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Cumhuriyet gazetesinde gözümüze çarpan mektubu Hasdal Cezaevi’nden Deniz Kurmay Albay Ayhan Gedik yazmış... Balyoz Davası’nda 18 yıla mahkûm olan Albay Gedik diyor ki:
“Dava sonucunda mahkeme tarafından 325 kişiye ceza verilmesinde TÜBİTAK’ın 19 Şubat 2010 tarihli bilirkişi raporu esas alınmıştır. Bu rapora göre, suç unsuru olarak nitelendirilen ‘11, 16 ve 17 no’lu CD’lerin içindeki dosyaların oluşturma ve son kaydetme tarihlerinin 2003 yılı ve öncesine ait olduğu ve CD’lere sonradan ekleme yapılmadığı sonucuna varılmıştır. Bu yüzden herkes tutuklanmış ve ceza almıştır.”
Geliyoruz mektubun en çarpıcı satırlarına...
Albay Gedik devam ediyor:
“Bir CD, 2003 yılında yazılmışsa, içinde daha ileriki yıllara ait bir bilgi, yazı, kayıt olabilir mi?
Burada olmuş! Deniz Yüzbaşı Umut Ahmet Tarakçı’nın ismi, 11 no’lu CD içinde bulunan bir listede bulunmaktadır. Ancak, 2003 yılında böyle bir liste hazırlanmış olması mümkün değildir. Çünkü Umut Ahmet Tarakçı’nın ismi 2003 yılında sadece Ahmet Tarakçı’dır ve Umut ismini 12 Mayıs 2009 yılında mahkeme kararı ile almıştır.”
Ahmet Tarakçı’ya e-posta göndererek bu bilginin doğruluğunu sorduk...
Gelen yanıtta:
- Evet doğrudur, ben Umut adını 12 Mayıs 2009 tarihinde mahkeme kararıyla aldım, dedi Ahmet Bey...
Eğer sözü geçen CD 2003 yılında yazılmışsa 2009 yılında konulmuş isim orada ne arıyor?
Balyoz Davası’ndaki en önemli belge olan 11 no’lu CD’nin 2009 yılında hazırlandığına ilişkin başka birçok kanıt var. Üniversiteler ve danışmanlık şirketlerinin bilirkişi raporları var. Açık ve net kanıtlara rağmen 11 no’lu CD’nin 2003 yılında hazırlandığı varsayımıyla 325 subay hapiste.

Haberin Devamı

Kazmalara teslim!
Taksim’e ilk kazma vuruldu... Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş gazetecilere önceki gün projeyi anlatıyor:
“Tarlabaşı’ndan Osmanbey’e dönen trafiğin en yoğun olduğu caddenin trafiğini yeraltına alıyoruz. Bu ilk etabı Koruma Kurulu onayladı, ihalesini de yaptık. Çalışmayı 1 yıla varmadan bitirmek zorundayız...”
Taksim Projesi Büyükşehir Belediye Meclisi’nden bu yılın başında CHP’lilerin de oylarıyla geçmişti. Projeye göre Sıraselviler, Gümüşsuyu ve Mete Caddesi’nden gelen yollar da yeraltına alınıyordu.
Başkan Topbaş diyor ki:
- İlk etabı Koruma Kurulu onayladı...
Peki Koruma Kurulu öteki etapları onaylamazsa ne olacak?
İstanbul’un hatta Türkiye’nin vitrin meydanını baştan aşağı yeniden düzenliyorsunuz. Ancak planın tamamı Koruma Kurulu’ndan geçmeden inşaatı başlatıyorsunuz.
Peki öteki etaplar hangileri? O etaplarda neler öngörülüyor?
Bunları Kadir Topbaş da bilmiyor... Bakın geçen eylülde İstanbul’daki yabancı konsoloslarla yaptığı toplantıda neler söylüyor:
- Gümüşsuyu’ndan gelen yeraltına alınıp AKM’nin önünden Taşkışla’ya doğru alttan geçmesi şeklindeki altgeçite itirazlar var. Bizim de tereddütlerimiz var ve hâlâ üzerinde çalışıyoruz... Sıraselviler Caddesi’ni yayalaştırabilir miyiz? diye düşündük. Oradaki trafiğin yeraltına alınması çok uygun olmuyor...”
Kentin mimarları, mühendisleri, şehircileri, meslek odaları, aydınları ısrarla projeleri görmek istiyor, göstermiyorlar... Ama kapalı kapılar ardında meçhul birileri projeleri tartışıyor ve açıkça görüldüğü gibi ne yapacaklarını da bilemiyorlar...
Güzel İstanbul maalesef kazmalara teslim edilmiş durumda...

Haberin Devamı

Koltuk!
Önceki gün öğleye doğru Türkiye Gençlik Birliği (TGB) Başkanı İlker Yücel’in telefonu çaldı. Arayan Beyaz TV’de program yapan Nagehan Alçı’ydı. Hal - hatır faslından sonra konuya girdi.
- İlker Bey, bu gece 23.00’te yayına girecek programımda konuklarımla 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nı ve pazar günkü eylemi tartışacağız. Sizi de aramızda görmek isterim. Çekim İstanbul stüdyomuzda yapılacak. Siz Ankara’daymışsınız, kabul ederseniz hemen uçak biletinizi aldıralım.
Gerisini İlker Yücel’den dinliyoruz.
“Öneriyi kabul ettim, bir süre sonra 20.30 uçağına biletimin alındığı bildirildi. Akşam tam uçağa bineceğim, Nagehan Hanım’ın asistanı tarafından arandım. Boş koltuk olmadığı! gerekçesiyle programda bana yer vermekten vazgeçildiği, dolayısıyla İstanbul’a gelmeme gerek olmadığı söylendi. Koltuk olmasın, ayakta da konuşabilirim dediysem de sonuç değişmedi.”

Haberin Devamı

29 Ekim günü Ulus’taki barikatı yıkanlar aranıyormuş.
Fazla aramaya gerek yok; yolda ilk gördüklerini çevirsinler, mutlaka odur!
* * *
Yalova Belediye Başkanı, “Yabancı dilde yazılmış tabelaları kaldıracağız” demiş.
Ne diyebiliriz ki? Geriye tabela kalır inşallah!
Fahrettin Fidan

Eren
Uzun yıllar Milliyet’in sorumlu yazı işleri müdürlüğünü yapan Eren Güvener’i kaybettik...
Fevkalade nazik, iyi niyetli, çalışkan bir arkadaşımızdı Eren...
Günün birinde çok sevdiği oğlu Onur’u pis bir trafik kazasında kaybetti.
Onun acısı Çapa’da akademisyen olan eşi Zehra Güvener’i çok üzdü. Zehra Hanım da aradan çok geçmeden genç denebilecek yaşta hayattan ayrıldı.
Eren onların acısıyla işi bıraktı, kendi kabuğuna çekildi...
Ama acı yüreğine oturmuştu. O da çok yaşamadı.
Talihsiz arkadaşımızı sevgi ve saygıyla anıyoruz...

“Bu iktidar hiç mi iyi bir şey yapmıyor” diye soranlar aslında dolaylı yoldan iktidarın genellikle kötü işler yaptığını itiraf etmiş olmuyor mu?
* * *
TBMM Başkanı Çiçek diyor ki: “Milletvekilleri dünyanın en zor işini yapıyor.”
Kesinlikle öyle... Liderin her dediğini kabullenip her yaptığını onaylamak gerçekten zor iş...
Haldun Ertem