Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Ülkede, halkın yarıdan fazlasına yaşam hakkı tanımayan ve iç savaş çıkartmaktan çekinmeyen bir yönetim varsa... Hem bugünden hem gelecekten korkulur...
20. günde... Bir gün önce Başbakanlıkta mahkeme sonucunun beklenmesi üzerinde anlaşmaya varılmışken... Ardından çadırların sökülmesi ve tek bir çadır bırakılması için çalışma başlatılmışken... Gezi eylemcilerine bu işe ara vermeleri yönünde tavsiyeler yapılırken...
Muazzam bir polis baskını gerçekleşti...
Kadın çoluk çocuk demeden gaz bombaları atıldı halkın üzerine... DİSK Eski Başkanı Süleyman Çelebi tabloyu “1 Mayıs 1977 katliamı” na benzetiyordu TV’de. Taksim yolları kapatılmıştı. Doktorların girmesine de izin verilmiyordu.
Devlet hastanelerinin doktor ve hemşireleri mi? Onlar hiç yoktu ortalıkta... Yabancı ajanslar koro halinde olayları: “Polis vahşeti” diye aktarıyordu dünyaya...
Talimatı Sincan mitinginde Başbakan verdi. Polisin yetkilerini sayarken cop,gaz, tazyikli su, plastik mermi yanında sahici mermi kullanmaya hakkı olduğunu da hatırlatması ilginçti!
Bir parkta çadır kuran.. Oturan, gezinen... Gelen geçeni rahatsız etmeyen yani suç işlemeyen insanları öldürücü araçlarla dağıtmaya devlet güçlerinin ne hakkı olabilir? Efendim Taksim’de miting çağrısı yapılmış da Başbakan da aynı gün Kazlıçeşme’de miting yapacakmış da... İki ayrı yerde miting yapılmasının ne sakıncası olabilir oysa? Böyle bir gerekçeyle polis halka karşı savaşa girişir mi?
Halk ikiye bölünüyor. Birbirine karşı kışkırtılıyor. İnsanların devlete ve ülkeye güveni aşınıyor. Türkiye dünyaya rezil oluyor. Kimin hakkı var geleceği böylesine karartmaya?

Haberin Devamı

Şubat tahliyeleri
28 Şubat davasının duruşmaları başlamadan 75 sanıktan 37’si tahliye edildi. Tahliye edilenlerin çoğu bir yıldan uzun süredir hapis yatıyordu...
Tahliye edilenlerden e. Albay Alican Türk’ü tanıyoruz... Nereden mi? Mektuplarından... Biz köşe yazarlarına ailesi aracılığıyla ilginç notlar gönderirdi. Biz de zaman zaman yayımlardık.
Alican Albay 28 Şubat’ın hiçbir yanıyla ilgisi olmadığını yazardı. Neden tutuklanmış olduğunu da şöyle anlatırdı:
“Evet, ben tutuklandım, çünkü;
1) Ben bir subay(d)ım,
2) TSK’yi savunan ve TSK aleyhindeki propagandaları ortaya koyup çürüten bir kitap yazdım,
3) O kitapta PKK’nin binlerce cana mal olan acımasız eylemlerini ve bilhassa Öcalan’ın bu eylemlerdeki rolünü inceleyerek sonuçta Öcalan’ı 20’nci yüzyılın en kanlı teröristi olarak nitelendirdim,
4) Eh, nihayet soyadım da sakıncalı: TÜRK!
Ben tutuklanmayayım da kim tutuklansın?”
* * *
Bize yazdığı anekdotlardan biri de şuydu:
“Meclis’te kabul edilen 4’üncü Yargı Paketi’nden KCK’lilerin büyük bölümü sözde yararlanamayacakmış.
Yalan!.. Çünkü Sincan’daki bütün KCK’liler tahliye oldu bile... Giderken koridorda karşılaştıkları tutuklu bir komutanıma da takılmadan edememişler:
Ohoo, siz daha çook yatarsınız!
Ve eklemişler:
Bizim arkamızda siyasi güç var, ya sizin?”
Hapiste kalanların çoğu 70 yaşın üzerinde insanlar... Çoğu hasta... Aralarında intihara teşebbüs eden Kemal Gürüz gibi psikolojik bunalım geçirenler var. Elbet yargılansınlar. Ama tutuksuz da yargılanabilirler. İnsaf ve merhamet değneğinin onlara da değmesini dileriz...

Haberin Devamı

Ezel
CNN Türk’te katıldığı bir programdan, Ezel Akay’ın tespiti:
“Demokrasilerde, yöneticiler halkı ikna eder. Bizde ise halk, yöneticileri ikna etmeye çalışıyor.”

Haberin Devamı

Erdoğan “Bir diktatör halkoyuna gider mi?” diyor.
Gitmek de laf mı?
Kenan Evren gibi yüzde 92
oy bile alır!
* * *
Brezilya’da isyan eden halk
“Burası artık Türkiye” sloganı atıp “Türk bayrağı” açmış.
Gençlerin
sayesinde
“Kurtuluş Savaşı’ndan”
sonra ilk kez
“iyi bir şeyle”
anılır olduk!
Akif Kökçe

Morris
Meksika’nın Xalapa kentinde belediye başkan adayları arasına bir de kedi konulmuş.
Morris adındaki kedinin vaadi “yan gelip yatmak”mış...
Morris’in şimdiden 100 bin destekçisi varmış...
Bunlar bize garip gelmedi...
Yıllar önce bizim Sevgili Musa Ağacık yerel seçimler için Anadolu turu yapıyordu.
Kastamonu’da halka sormuştu:
- Belediye Başkanı’ndan memnun musunuz?
- Memnunuz...
- Nesinden memnunsunuz?
- Bize bir zararı dokunmuyor....

Kibir
İskoçyalı ünlü psikoloji profesörü ve nöropsikoloji uzmanı Ian Robertson, liderlere musallat olan kibir sendromunu yazıyor. Tony Blair ve Margareth Thatcher’e musallat olan bu sendromun belirtileri ve sonuçları şöyle:
- Kendi imajıyla narsist bir tarzda fazlaca meşgul olma hali.
- Liderin kendi istekleriyle halkın isteklerinin tıpatıp bir olduğu yolundaki inancı, bunun sonucu olarak liderin kendinden üçüncü tekil şahıs kullanarak bahsetmesi.
- Kendini dünyevi politikalar veya legal toplantılardan çok, tarihe ya da Tanrı’ya karşı sorumlu hissetmesi.
- Liderin kendi kararlarına aşırı derecede güvenmesi ve başkalarının eleştiri ya da tavsiyelerini küçümsemesi.
- Gerçeklerle ilişkisinin kesilmesi ve gitgide hayattan soyutlanma hali.
- Kibirli bir acizlik hali, aşırı özgüven ve bozuk bir muhakeme sonucu işlerin yanlış gitmesi.

İnsanları,
egemen oldukları zamanlarda denemelidir.
Çünkü kötünün kötülüğüyle,
iyinin iyiliği
o zaman
ortaya çıkar.
Platon