Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Donanma Komutanı Oramiral Nusret Güner’in istifa ettiği kesinleşti...
Gerekçe: “Arkadaşlarımız hapse atılıyor bizim elimizden bir şey gelmiyor hatta yardım ediyoruz...”
Böylece Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’nı devralacak oramiral kalmıyor.
Bu arada Askeri Casusluk Davası’na dahil edilen Deniz Kuvvetleri Kurmay Başkanı Koramiral Veysel Kösele de topun ağzındadır.
Halen, Kara Kuvvetleri’nden 75. Hava Kuvvetleri’nden 29 muvazzaf subaya karşılık Deniz Kuvvetleri’nden çoğunluğu amiral ve albay olmak üzere 112 subay tutukludur.
Açıkça görüldüğü gibi... Açılan davalardan en büyük darbeyi Deniz Kuvvetleri yemiştir.
CHP Cezaevi İnceleme Komisyonu’nun raporuna göre:
“Deniz Kuvvetleri’nin Boğaz Komutanlıkları’ndan başlayarak İskenderun’a kadar neredeyse tüm deniz üs komutanları, komodorlar, firkateyn komutanları tutukludur.”
Donanma Kurmay Başkanı Tümamiral Semih Çetin, piyasaya yeni çıkan, “Bir İhanetin Öyküsü” adlı kitabında “Askeri vesayet sona eriyor”, “Darbecileri yargılıyoruz” yalanlarıyla TSK’da bir tasfiye hareketinin gerçekleştirildiğini anlatıyor ve hedefteki subayların ortak özelliklerini belirtiyor:
“Her şeyden önce Cumhuriyet’in kuruluş ilkelerine, Atatürk’ün devrimlerine gönülden bağlıydılar. Ulusal çıkarlarımızın inatçı savunucularıydılar...
Sanırım bu nitelikleriyle Atatürk devrimleri karşıtlarının emellerine, küresel egemen güçlerin bölgedeki çıkarlarına engel olarak görüldüler...
Çok iyi yetişmiş, geleceği parlak bu subayların normal yollardan önleri kesilemezdi, komplo kurdular.”
Cumhuriyet tarihinde benzerine rastlanmamış bir durum yaşanıyor...

Haberin Devamı

Uğur’u anarken...

Eşsiz gazeteci Uğur Mumcu’yu ölümünün 20. yılında saygı ile anıyoruz...
Kurban gittiği komplonun üzerinden 20 yıl geçmesine rağmen cinayet hâlâ karanlıkta. Tetiği çeken elin ardındakiler hiç görünmüyor.
Cinayet gibi gazetecilik de karanlıklar içinde bugün...
Uğur’un en sevdiği öykülerden biri Bernard Shaw’un ünlü eprisiydi.
Bernard Shaw bir gün hükümeti alabildiğine eleştiren bir yazı yazmış. Okuyanlardan biri demiş ki:
- Basın özgürlüğü yok diyorsunuz ama bakın her şeyi söyleyip yazabiliyorsunuz...
Shaw’un yanıtı ünlüdür:
- Siz benim yazdıklarımı biliyorsunuz ama yazamadıklarımı bilmiyorsunuz ki...
Uğur bugünleri görseydi gözlerine inanamazdı...
Çünkü medya hiçbir zaman bu kadar iktidar baskısı altına düşmemişti. İktidarın sevmediği medya mensupları işlerinden oluyor. İşin tuhafı... Bu iktidarın ülkede demokrasiyi kuracağını iddia eden demokratlardan da ses çıkmıyor. Çünkü onların da ses çıkaracak özgürlüğü yok...
Gazetecinin görevi doğruları keşfetmek, halka anlatmaktır.
Gazeteci toplumsal sorumluluğunu sırtında taşımak zorundadır.
Eğer halka yeni, doğru, güzel bir şeyler taşımıyorsanız kendinizi gazetecilikte yormanızın da bir anlamı yoktur.
O zaman gazetecilik sırf para veya itibar kazanmak için yapılan kuru bir meslek haline gelir.
Uğur, genç meslektaşlarına karanlıkta kalmış olayların peşinde koşmayı, araştırmayı, doğruyu bulmayı, cesurca yazmayı öğretti. Gazetecilik halk adına yapılacak bir görevdir. Gazetecinin gerçek patronu okurudur. Okurla bütünleşmiş gazeteci güçlüdür. Gerisi yaramaz. Uğur’un tuttuğu ışıkta gazetecilik mesleğine uğurlu bir gelecek diliyoruz...

Haberin Devamı

Rejim

Haberin Devamı

Ankara Barosu Başkanı avukat Metin Feyzioğlu, Danıştay’ın, avukatların “başları kapalı” görev yapmasının önünü açan kararı hakkında diyor ki:
“Avukatların dini sembollerle yargısal faaliyetlere katılmaları, yargının diğer kurucu unsuru olan hakim ve savcıların da dini sembollerle yargılama yapmasının önünü açar.
Bu şekil sorunu değil apaçık rejim sorunudur.
Dini sembollerle yargılama yapan hakimlerin kürsülere yerleştiği bir devlette tek hukukluluktan söz edilemez, tarikat hukukları egemen olur.”
Yeni rejim yolunda ilerliyor...

5 yıl

Yargının reforma ihtiyacı ağır biçimde sürüyor.
Avukat İnan Uçar’ın verdiği örnek tek başına bunu anlatmaya yeterli...
İstanbul 3. İdare Mahkemesi’nde 2008 yılında açılan davada karar 2009 yılında verilir...
Aynı yılın ekim ayında dosya Danıştay’a gider. Hâlâ oradadır.
Danıştay internet sayfasında aranınca “dosya heyet dolabında” ibaresi okunuyor.
Avukat İnan Uçar, Danıştay’ı telefonla arayarak dosyanın akıbetini sormuş.
Kalemden biri sakin şekilde “1 yıla kadar karar çıkar” cevabını vermiş...
Kısmetse Danıştay’dan karar davanın açılmasından “5 yıl sonra” çıkacak...

Galli bir kadın
9 ayda iki
doğum yapmış.
Eveeettt... Başbakan’ın bundan sonra kadınlarımızdan ne isteyeceği belli oldu!
* * *
İstanbul Barosu, ÇHD avukatlarına yönelik operasyon için “Yaşananlar ileri faşizm” demiş.
Anlaşıldı. “İleri demokrasi” hedefinin sadece “ileri” kısmı tuttu demek ki!
Fahrettin Fidan

BakKöy

İstanbul’da topu topu tek bir opera bulunduğunu, onun da Kadıköy’de Süreyya sinemasının operaya dönüştürülmesiyle kurulduğunu yazmıştık. Bakırköy Belediyesi Halkla İlişkiler Müdürü Ruhsan Tezkan, ikinci opera müjdesini veriyor:
- Bakırköy Belediyesi Opera binasının temeli 9 Temmuz 2012 günü atılmıştır. 8 bin metrekare kapalı alanı kapsayan merkez, Türkiye’deki en büyük salonlardan biri olacak. Ayrıca sahnenin önündeki orkestra çukuru kapanabileceği için aynı salonda 1.026 kişi tiyatro, sinema ve konferansları takip edebilecek. 2013 yılının Ağustos ayında bitirilecek...

Üzülmek, yarının sıkıntısından bir şey eksiltmez, sadece bugünün gücünü tüketir.
A. J. Cronin