Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Dört eski bakanın (Muammer Güler, Zafer Çağlayan, Erdoğan Bayraktar, Egemen Bağış) adlarının karıştığı yolsuzluk ve rüşvet iddialarıyla ilgili savcılığın hazırladığı fezlekeler nerede? Soruyu eski savcı, CHP Muğla Milletvekili Ömer Süha Aldan’a sorduk. Yanıt:
- Yaklaşık 20 gün önce İstanbul Başsavcılığı, söz konusu bakanlarla ilgili bilgi ve belgeleri içeren fezlekeleri UYAP sistemine attık, diye açıklama yapmıştı. Bu, söz konusu fezlekelerin Adalet Bakanlığı’na gönderildiği anlamına gelir. Bakanlığın fezlekeler üzerinde inceleme, değerlendirme vs. gibi hiçbir hakkı yoktur, derhal TBMM’ye havale etmekle yükümlüdür. Şu anda söz konusu fezlekeler Adalet Bakanlığı’nda mı yoksa TBMM Başkanlığı’nda mı bekletiliyor, bilemiyoruz. Ama nerede bekletiliyorsa, bekleten resmen suç işliyor demektir.
- Nerede bekletildiğini nasıl öğreneceğiz?
- Yarın Meclis Başkanı’na yazılı başvuruda bulunacağım. Görevini yapmasını, fezlekelerin nerede olduğunu ortaya çıkarıp derhal TBMM’ye sevkini sağlamasını isteyeceğim. Genel Başkanımız Sayın Kılıçdaroğlu, Silivri Cezaevi’nin önünde o mahkemelerin savcı ve yargıçlarını eleştiren bir konuşma yaptığında hakkında düzenlenen fezleke iki gün içinde Meclis’e gelmişti. Bu olayda aradan üç hafta geldi, fezlekelerin nerede olduğu belli değil. Bu işin peşini bırakmayacağız.
- Meclis’e geldiğinde süreç nasıl işleyecek?
- Genel Kurul soruşturma komisyonu kurulmasına karar verirse her partinin üye vereceği komisyon, hazırladığı raporu Genel Kurul’a sunacak. Söz konusu bakanların Yüce Divan’a sevk edilip edilmeyeceğine Genel Kurul karar verecek...

Öz’ün özü!
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Ergenekon davası için özel olarak aradıklarını (ve sonunda buldukları) söylediği savcıydı. Daha önce görev yaptığı Aydın’da adı bir savcıya yakışmayacak pek çok suçlamaya karışmıştı. Yeteri kıdemi olmamasına ve mesleki kariyerindeki kimi defolara rağmen adeta paraşütle Beşiktaş adliyesine indirilmiş, Ergenekon soruşturmasının başına geçirilmişti.
Dediği dedik, çaldığı düdüktü. Amirlerinin telefonlarını dinletecek kadar gözü karaydı. Soruşturma sürecinde yaptığı hukuk dışı uygulamalar ve şüphelilerle sanıklara karşı takındığı tavırlar o kadar sıradışıydı ki, kısa zamanda ülkenin HSYK’ye, Adalet Bakanlığı’na en çok şikayet edilen savcısı unvanını aldı. Hukuku çiğnediği oranda iktidar tarafından el üstünde tutuldu. O kadar ki, Başbakan hiçbir savcıya yapmadığı jesti ona yaptı, zırhlı makam aracını emrine tahsis etti.
Sonra mı? Bir yerlere fazlaca güvenip iktidarı rahatsız edecek işler yapmaya başlayınca her şey bir anda tersine döndü. Düne kadar onu yere göğe sığdıramayan iktidar mensuplarıyla medyası şimdi eski defterleri karıştırmaya, ortalığa saçmaya başladı. İş takipçiliği, 22 kez yurtdışına çıkması, makam ve mevkiini kullanarak menfaat temini vs. gibi iddialar hakkında şimdilik ileri sürülenler. Yarın neler gösterecek, savcı bey nelerle karşılaşacak, hep birlikte göreceğiz.
Kıssa’dan hisse: Hukuktan başka hiçbir şeye güvenmeyeceksin... Burası Türkiye ne de olsa...

MÜDÜR
“İstanbul Emniyet Müdürü Selami Altınok’un yaptığı bütün işlem ve atamalar geçersizdir.”
Bu iddialı açıklamayı bize eski Isparta Valisi, CHP milletvekili Ali Haydar Öner yapıyor. Diyor ki:
“Valiler ancak Bakanlar Kurulu’nun kararı ve Cumhurbaşkanı’nın onayıyla göreve atanır veya görevden alınırlar. Başbakan’ın uçağına alıp emniyet müdürü yaptım, demesiyle hiç kimse hukuken emniyet müdürü olmaz. Aradan haftalar geçmesine rağmen Selami Altınok’la ilgili atama kararı Resmi Gazete’de yayınlanmamıştır. Cumhurbaşkanı onayı niye yok bunu bilmiyoruz. Bildiğimiz tek şey Sayın Selami Altınok’un o makamda yasal statü olmadan oturduğudur.”

Tarikat ve Cemaat barışıyormuş.
Birbirlerini “hırsızlık ve çeteyle” suçladıklarına göre yine “hırsız ve çeteyle” yönetileceğiz demektir...
***
AKP ile Cemaat yine kardeş olacakmış.
Erdoğan “Ne istediniz de vermedik?” diyordu ya... Ne istediler de ne verildi acaba?
Akif Kökçe


GÜL
Fethullah Gülen, Cumhurbaşkanı Gül’e gönderdiği 22 Aralık tarihli mektupta, ziyaretine gelen gazeteci Fehmi Koru’dan:
“Göndermek lütfunda bulunduğunuz kıymetli misafir” diye söz ediyor...
Bu cümleden, gazeteci Fehmi Koru’nun oraya Cumhurbaşkanı Gül’ün elçisi olarak gittiği anlaşılıyor. Gül, bütün sorunun Cemaat lideri Gülen ile Erdoğan arasındaki anlaşmazlıktan kaynaklandığını düşünüyor anlaşılan. İkisi barışırsa sorunun çözümleneceğini sanıyor... Sayın Gül’ün kriz tespit ve yönetme becerisine de “maaşallah” diyelim...

ÖZEL
Demet Özel hanım son gelişmelerden anladığını twitterda şöyle anlatıyor:
“Ülkeyi çete yönetmiş, Amerika yönetmiş, derin devlet yönetmiş kumpaslar falan kurulmuş, bizimki ise sadece imar işleri ile uğraşıp bi de canı sıkıldıkça elde mikrofon dolaşmış demek ki 11 yıl...”