Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Başbakan Erdoğan’ın 30 Mart yerel seçimleri öncesi Kırklareli mitingine gelişi sırasında ‘Hırsız var’ dövizi açtıkları iddiasıyla yargılanan Çiçek Güçlü ve Deniz Gülşen, ‘Kamu görevlisine alenen hakaret’ suçundan 7 bin 80’er lira para cezasına çarptırıldı.
Hani Başbakan kamu görevlisi değildi... Yüksek Seçim Kurulu onun kamu görevlisi olmadığı o yüzden Cumhurbaşkanı adayı olunca görevden ayrılmasına gerek bulunmadığı kararını açıklamadı mı? Demek durum yerine ve mahkemesine göre değişiyor!
Davaya gelirsek... Sanıklar duruşmada “Biz, hırsız var, derken 17 Aralık’tan sonra belgeler ve tapelerle ortaya çıkan durumu protesto ettik, Başbakan’ı kastetmedik” diyorlar. Ancak savcı iddianamesinde:
“Pankartta Başbakan’ın adı geçmediyse de Başbakan’ın kastedildiği açıktır” diyor.
Avukat Şerif Ö. Urfa savunmasında:
- Hırsız var, deyince sayın savcının aklına Tayyip Erdoğan geliyorsa bu savcı beyin kendi algı dünyasında Tayyip Erdoğan’ı hırsız olarak gördüğünü gösterir, diyor. Bunun bir niyet okuma olduğunu, hakaret suçunun niyet okumayla oluşmayacağını anımsatıyor.
Ancak yargıç savcının görüşüne katılıyor. Cezayı bastırıyor.
Bir ülkede “Hırsız var” deyince savcı ve yargıç, sanık beyanlarına rağmen, “Başbakanın kastedildiğini” düşünüyorlarsa... Böyle bir yaygın algı varsa... Bırakın iki kişiye para cezası vermeyi... Bu ülke zaten toptan cezalandırılmış değil midir?
Ayrıca çevrede gerçekten hırsızlar varsa... Ve gençler halkı hırsıza karşı uyarıyorsa... Onlara ceza yerine ödül verilmesi gerekmez mi?

Haberin Devamı

Alevi yokmuş!

Diyanet İşleri Başkanlığı’nın yaptırdığı “Türkiye’de Dini Hayat” başlıklı araştırmanın sonuçları birkaç gündür gazetelerimizde yayımlanıyor. Bu sonuçlara göre Türk halkının mezhepsel ayrımı şöyle; yüzde 77.5 Hanefi, yüzde 11.1 Şafi, yüzde 1 Hanbeli, yüzde 1 Caferi, binde 1 Maliki. Halkımızın yüzde 6.3’ü hiçbir mezhebe mensup değilmiş, yüzde 2.4’ü ise mezhebini bilmiyormuş.
Ankette Alevilerin adı yok. Nedeni mi? Belli... Çünkü iktidar ülkede Alevi varlığından hoşlanmıyor. O yüzden Diyanet ve TÜİK de yok sayıyor. Lafa gelince “bütün dinlere eşit uzaklıktan”,”Farklılıklara saygı”dan falan söz edilir. Hepsi hikayedir... İşte misali...
Ankete dönersek... Kuran-ı Kerim’i Arapçasından okumayı bildiğini belirtenlerin oranı yüzde 41.9 imiş...
Bu oran kadınlarda yüzde 49.6’a yükseliyormuş.
Türkiye genelinde “Sağlığım elverdiği sürece Ramazan ayında oruç tutarım” diyenlerin oranı yüzde 83.4 olarak gerçekleşmiş...
İçki içmek günah değilidir diyenlerin oranı yüzde 6,4, günah diyenlerin oranı yüzde 87.6 imiş...
Anketin başka çarpıcı sonuçları da var. Ama hiçbiri inandırıcı değil. İnanç hürriyetinin olmadığı, insanların dini görüşlerini özgürce ifade edemediği, bizimki gibi bir ülkede böyle anketler doğru sonuç vermez.
Anketçiler ve iktidar nasıl bir sonuç hayal ediyorsa öyle sonuç çıkar....

Haberin Devamı

ADL

CHP lideri Kılıçdaroğlu, dün Başbakan Erdoğan’ın İsrail vahşetine karşı takındığı pasif tutumu eleştirirken:
- 10 Haziran 2005’te Musevi Komitesi Başkanı tarafından boynuna takılan Yahudi Cesaret Madalyası’nı çıkar, iade et, diyor...
Burada sık yapılan bir hatayı düzeltelim...
Erdoğan’a ABD’de Anti-Defamation League yani İftira ve İnkarla Mücadele Birliği’nden verilen madalya şahsi olarak cesaret gösterdiği için değildir. Ne için olduğunu Dışişleri Bakanı Davutoğlu bir soru üzerine Meclis’te açıklıyor:
- Bu ödül 2. Dünya Savaşı sırasında Yahudilerin hayatlarını kurtaran Avrupa’da görevli diplomatlarımız anısına verilmiştir.
Ödül cesur diplomatlarımıza verilmiş. Doğrusunu bilelim.

Haberin Devamı

Erdoğan sık sık “Eski Türkiye, Yeni Türkiye” diyor.
Bilmeyen de bu ülkeyi 64 yıldır “Menderes, Ürgüplü, Demirel, 12 Mart, 12 Eylül, Özal, Akbulut, Yılmaz, Çiller, Erbakan, Gül, Erdoğan” gibi sağcılar değil de sosyalistler yönetiyor sanacak...
***
Televizyona çıkan ilahiyatçılar “Yoksulluk Allah’tan” diyor.
Yani soyguncu ve sömürücüler Allah adına mı hareket ediyor?
Akif Kökçe

MEDENİ

Başbakan Erdoğan Cumhurbaşkanı seçilirse ülkeyi pasif bir başbakan eliyle başkan gibi yöneteceğini açık açık söylüyor. Yakınları Atatürk’ün de ülkeyi böyle yönettiğini iddia ediyor.
Atatürk’ün 1931 yılında bir bölümünü kendi eliyle yazdığı “Medeni Bilgiler” adlı kitapta Başbakan’ı nasıl tanımladığına bakalım:
“Başbakan devlet yönetiminde maddi ve manevi yükümlülüklerin en büyüğünü omuzları üstünde taşıyan kişidir. Bu nedenle devlete ait başarılardan doğacak en büyük şeref de başbakana ait olur.”
Atatürk okullarda okutulmasını istediği bu kitapta icranın başı ve en yetkili kişi olarak başbakanı görüyor. Onu kesinlikle kukla gibi göstermiyor.