Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

- İyi ama oğlum, biz senin okul masrafını karşılayamayız ki...Delikanlı kös kös geri dönmüş. Ankara Hukuk'a yazılmış. Ekişehir'de gazeteciliğe başlamış. Oku, oku... Sonunda koskoca bir profesör olmuş. Rektör olmuş. Rektörlüğü bitince DSP'den belediye başkanlığına adaylığını koymuş. Babasının tahsildar olarak çalıştığı belediyeye başkan olmuş...Okurlar Eskişehir Belediye Başkanı Prof. Yılmaz Büyükerşen'den söz ettiğimizi anlamışlardır. Büyükerşen'e önceki gün, gençliğinde kapısından hüzünle döndüğü Güzel Sanatlar Akademisi ya da şimdiki adıyla Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi tarafından "fahri doktor" unvanı verildi. Törende duygulu konuşmalar yapıldı. Eski DSP Genel Başkanı Bülent Ecevit de bir telgraf göndermişti törene. Diyordu ki:"Sayın Prof. Yılmaz Büyükerşen, sınırlı olanaklarla Eskişehir'i her anlamda büyük ve güzel bir şehir durumuna ulaştırmıştır.Sayın Büyükerşen'in benzer olanakları ülkemizin tümünde gerçekleştirme olanağı bulabileceğini umarım."Ecevit, Prof. Yılmaz Büyükerşen'in artık Eskişehir'e sığmadığını, ülkeye başbakan olarak hizmet vermesi gerektiğini anlatıyordu dolaylı sözcüklerle. Aynı görüşte olan pek çok kişi var... Ülkenin Büyükerşen gibi temiz, dürüst, becerikli bir lidere ihtiyacı tartışılmaz. Yılmaz Hoca siyasete girmelidir. Ama Ecevit ve DSP'nin rüzgârı onu liderliğe taşımaz. Soldan, daha geniş yelpazeden talep gelmeli... O nasıl kotarılacak? Solun bu konuyu tartışmaya başlaması iyi olmaz mı?.. Delikanlı 1956'da İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi'ne kaydını yaptırmış. Babası Eskişehir Belediyesi'nde tahsildar olarak çalışırmış. Koşa koşa ona müjdeyi verdiğinde aldığı yanıtla birlikte başından aşağı kaynar sular dökülmüş: Kıbrıs'ın vadesi Elbette hayır... Kıbrıs konusunda gidiş çok daha vahim.Üç gün önce Kıbrıs Rum Kesimi'ne ait bir gemi Mersin açıklarına demirledi, kıyıya yanaşmak istediğini bildirdi. Liman yetkilileri talebi reddettiler. AB Komiseri Olli Rehn, bu olay üzerine Türkiye'yi eleştirdi:- AB siyasi direktörleri Türkiye'nin Ek Protokol'ü uygulaması ve liman ve havaalanlarını açması gerektiğini Ankara'ya aktarmıştır...AB haksız mı? Öyledir, diyemeyiz. Çünkü Erdoğan hükümeti, Ek Protokol'ü imzalayarak Kıbrıs Rum Kesimi'ni Kıbrıs Cumhuriyeti olarak tanımayı ve limanları açmayı kabul etti...Bizimkiler ara sıra verdikleri demeçlerde "KKTC'ye uygulanan ambargolar kaldırılmadan limanları açmayız" diyorlar ama bu sözün geçerliği yok. Çünkü KKTC'nin tanınması yönünde karşı tarafın attığı bir imza yok. Rumların tanınması yönünde bizimkilerin attığı imza ise var.Daha da çarpıcı olanı... AB Dönem Başkanı Avusturya Başbakanı Schlüssel'in şu sözleri:- Türkiye, AB'ye katılım müzakerelerine başlamak için limanlarını Rum gemilerine, havaalanlarını Rum uçaklarına açmak için söz verdi...Avusturya Başbakanı Brüksel'de verilen bir sözden bahsediyor. Bizimkilerde tepki yok.AB ile müzakerelerin başlaması gibi haybeden bir iç politika malzemesi karşılığında verilen teslim sözlerinin vadesi geldi... Paçalar tutuştu... AKP hükümetinin dış politika beceriksizliği sadece Hamas olayıyla mı sınırlı? Abdullah Gül, "Hamas'ı Dışişleri olarak siz mi davet ettiniz?" sorusuna, "Evet ya da hayır, o ya da bu diyemem" demiş. Kısaca ne yaptıklarının farkında değil... AKP Adana Milletvekili Abdullah Çalışkan, 1 Mart 2003'te TBMM'de reddedilen tezkerenin 3. yıldönümü yaklaşırken ilginç bir açıklama yapıyor; ABD'li yetkililerin 3 yıl önce, İskenderun'da konuşlanacak 60 bin askerin sosyal ihtiyaçlarının karşılanması için çirkin taleplerde bulunduklarını söylüyor. Ve diyor ki:- Bunların başında genelevlerin açılması vardı. Ancak TBMM 1 Mart'ta iradesini ortaya koyarak bu işi kökünden çözdü...İyi de hükümet üyeleri başta olmak üzere AKP'li vekillerin çoğunluğu tezkerenin reddi yönünde oy kullanmadı ki. Yani AKP'lilerin çoğunluğu genelevlere karşı çıkmadılar. Buna ne buyrulur? Genel "Saygıdeğer ulusuma şunu öğütlerim ki; sinesinde yetiştirerek, başının üzerine çıkaracağı adamların kanındaki, vicdanındaki özü çok iyi incelemek dikkatinden bir an bile vazgeçmesin." Bayanlar artistik patinaj finallerinde kızımız Tuğba Karademir'i gururla izledik. Programı takdim edenler Tuğba'nın ne kadar zor şartlar altında çalıştığını anlatırken dediler ki:- Maddi durumları iyi olmadığından annesi ve babası Torino'ya gelemediler.Okurumuz Özlem Akpınar yazıyor:- Finale katılma hakkı elde edemeyen başarısız futbol takımının antrenörüne 110 milyar lira maaş veren ülkemiz Tuğba'nın ana babasına iki bilet sağlayamadı mı?Ne acı? Paten Erbakan'ın hapis cezasını evde çekmesini sağlayan yasa Meclis'te kabul edilmiş! Yasaya bir de "Evde hizmet edecek birisi de devlet tarafindan temin edilir" diye madde ekleselerdi. m.asik@milliyet.com.tr