Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

       Umut Vakfı'nın düzenlediği "Bireysel Silahsızlanmada Medyanın Rolü" başlıklı panelde genç bir medya mensubu; ATV'den Murat Atığ konuşuyor:
       - Hiç unutmam, bundan birkaç yıl önce... Galibiyetle noktalanan bir milli maçın ertesi günü... Büyük bir gazetemizin birinci sayfasında, otomobilin camından yarı beline kadar uzanmış ve sevinç çığlıkları atmakta olan bir adamın fotoğrafı görülüyor. Bir elinde bira şişesi, ötekinde de havaya doğrultulmuş bir silah var. Fotoğrafın altında "Türkiye galibiyet sevinciyle sabaha kadar eğlendi!" yazıyor. Ama Türkiye genelinde çok sayıda insanın bu "eğlenceler" sırasında kaza kurşunuyla vurulduğu öğreniliyor o gün... Ve ertesi gün.. yine aynı gazetemizin birinci sayfası... Ve yine o fotoğraf... Hani şu bir elinde bira şişesi, ötekinde de silah bulunan adamın fotoğrafı. Bu defa altında şöyle yazıyor:
       "Eğlence değil, vahşet!.."
       ***
       Panelin konuşmacılarından biri de New York'ta uzun yıllar cinayet soruşturmalarına katılmış genç bir savcı; Richard Abborn idi...
       Abborn bakınız neler anlattı:
       - 1980'lerde ABD'de her gün kişisel silahlarla yapılan saldırılarda 200 kişi ölüyordu. O dönem bir silah mağazasına gidip basit bir form doldurarak isterseniz 100 adet silah alır, çıkardınız. Silah alan kişinin kimliği soruşturulmazdı. Başkan Clinton bizim de ısrarlarımızla silahlanmanın sınırlanmasını kabul etti... Şu an ABD'de silah alabilme ve bulundurma sıkı kontrol altındadır. Ayrıca 15 eyalette de silahların "kilit altında" bulundurulmasını zorunlu kılan düzenlemeler yapıldı. Bu sayede "kaza" veya "intihar" şeklindeki çocuk ölümlerinin de önüne geçildi.
       Özeti... Silahlanmadan geri dönmenin Türkiye'de de vaktidir...

       Arkadaşımız Fahrettin Fidan, CHP Genel Merkezi'nden bir yöneticiyle dereden tepeden sohbet ediyordu. Söz sosyal demokratların zaferiyle sonuçlanan Almanya'daki son seçimlere gelince yönetici;
       -Sosyal demokratların Almanya zaferiyle Avrupa Birliği'nde solun iktidarda olduğu ülke sayısı 14'e çıktı. Bu rüzgar bizi de iktidara getirecektir...
       deyince arkadaşımız dayanamadı:
       -Yahu, dedi, bugüne kadar o rüzgar 13 defa esmiş, sizde yaprak bile kımıldamamış da şimdi 14'üncüsünde mi kımıldayacak?..
       ***
      
Profesör Güngör Uras bizim sosyal demokratların Almanya'daki seçim sonuçlarından sevince kapılması üzerine gülümseyerek bir hatırlatma yapıyor:
       - Almanya seçimlerine sevinmesi gereken biri varsa o da Fazilet Partililer... Bizim sosyal demokratlar sol değil ki.. Sol Fazilet Partisi...
       ***
       Acaba bizim sosal demokratlar Almanya seçim sonuçlarına sevinirken neyi hesaplıyorlar? Almanya'daki zafer Türkiye'de tekrarlanabilir mi?
       Almanya'da yaşayan ve sosyal demokrat bir gazeteci olan Nazmi Kavasoğlu gülüyor:
       - Bizimkiler galiba Alman Sosyal Demokrat Partisi'nin gelip Türkiye'de seçime gireceğini sanıyor. Armut piş ağzıma düş.. Ne ala... Kazanmak için sen ne yapıyorsun? Önce bunu düşünmek gerekmez mi?..

       Gazetelerde mutlu bir fotoğraf... Fotoğrafta ABD'nin İstanbul Konsolosu Caroline Huggins ve İstanbul Belediye Başkanı Recep Tayyip Erdoğan... Konsolos Hanım aldığı dört aylık hapis cezası nedeniyle Erdoğan'ı ziyarete gelmiş... Hem Erdoğan, hem Türk demokrasisi adına üzüntülerini ifade etmiş, "Seçilmiş liderlerin suçlara maruz kalmaları çok ciddi bir meseledir. Türk demokrasisi üzerine güveni zayıflatır" diye konuşmuş... Tayyip Erdoğan da ABD'nin bu duyarlığına teşekkür etmiş...
       Aynı günlerde bir başka lider de suçlamaya maruz kaldı... Kargaların bile güleceği düzmece bir mektup gerekçe gösterilerek apar topar yakalandı; 4 gün gözaltında tutuldu... Ne şiddeti savunan ne de demokrasi düşmanlığı içeren bir konuşması yüzünden şimdi cezaevinde...
       Demokrasimiz konusunda bu kadar duyarlı olan Amerikalı diplomatlar acaba Doğu Perincek'i de ziyaret etmeyi düşünüyorlar mı?.. Yoksa demokrasi aşkı sadece "laiklik ve demokrasi"ye karşı bayrak açanlar için midir?..
       Soru tabii bizim tatlı su demokratlarını da kapsıyor... Nedense PKK'ya, çetelere ve irticaya karşı açık tavır almış olan Doğu Perinçek'in uydurma bir mektup yüzünden 4 gün gözaltında tutulmasını ve televizyonda yaptığı bir konuşmadan dolayı hapse atılmasını demokrasiye aykırı bulan ve eleştirene hiç rastlanmıyor. Demokratlarımız (!) anlaşılan ABD'nin demokrasi adı altında kendi çıkarlarına göre koyduğu standardı iyice benimsemiş.
       ***
       İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek'e vekalet eden yardımcısı Hasan Yalçın dün Perinçek'in cezasının ertelenmemesine dikkati çekti. Yalçın dedi ki:
       - Dün bütün gün Doğu Perinçek'in 14 aylık hapis cezasını ertelettirmek için uğraştık. İnfazın ertelenmesi sağcı solcu herkese uygulanagelmiş bir olanaktır. Ancak bizim isteğimiz kabul edilmedi. Savcılar, Doğu Perinçek'in adresini bulamamışlar, dolayısıyla tebligat yapamamışlar, bu yüzden yakala emri çıkarmışlar, bu noktadan sonra yakala emrini geri alamazlarmış. Komik gerekçelerdir bunlar. Doğu Perinçek resmi korumalarla gezen, bütün adresleri bilinen, bir siyasi partinin genel başkanıdır...





Yazara E-Posta: M.Asik@milliyet.com.tr