Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Sözde AB’ye tam üye olacağız. Sözde uyum müzakereleri sürüyor. Ey ahali, ey okur... Bugün hangi Avrupa ülkesinin hapishanelerinde 50 gazeteci yatıyor? Hangi Avrupa ülkesindeyayın organlarına böylesi baskı var?
Hangisinde doğruları yazan gazeteciler muhalif” sayılıyor? Hangisinde patronların eline muhalifleri tasfiye listeleri sıkıştırılıyor?
Profesör Ülkü Azrak anlatıyor:
“Almanya’nın en büyük haftalık dergisi SPIEGEL, 1962 yılı Ekim ayında yayımladığı bir yazıda, Almanya’nın savunma gücünde çok ciddi zaaflar bulunduğunu bazı veriler ve sayılarla ortaya koymuştu. Bu yayından birkaç gün sonra başsavcının emriyle derginin idarehanesine baskın yapan polis saatlerce arama yaptıktan sonra birçok dosyaya el koyup idarehaneyi de mühürlemiş, yazı işleri müdürü ile genel yayın müdürü tutuklanmıştı. Bu olay Alman Federal Meclisi’nde fırtına koparmış, halk sokaklara dökülerek protesto gösterileri yapmıştı. Savunma Bakanı Franz Joseph Strauss bu demokratik tepkiye dayanamadı, iki hafta sonra istifa etti. Dergiden özür dilendi. Basın özgürlüğü ve demokrasiye darbe sayılan benzer bir olay, bir daha meydana gelmedi.”

Haberin Devamı

Anayasaya aykırı...
İdare Hukuku Profesörü Ülkü Azrak diyor ki:
“Odatv’ye uygulanan işlem, Anayasa’nın ‘Basın Araçlarının Korunması’ başlığını taşıyan 30. maddesine açıkça aykırı ve bu nedenle suç oluşturan bir işlemdir. Bu maddeye göre: ‘Kanuna uygun şekilde basın işletmesi olarak kurulan basımevi ve eklentileri ile basın araçları, suç aleti olduğu gerekçesiyle zapt ve müsadere edilemez veya işletilmekten alıkonulamaz’.
Madde açıktır, İçişleri Bakanı’na, ( bir zamanlar Alman Savunma Bakanı’nın yaptığı gibi ) istifa yolu hatırlatılmalıdır...

Sezaryen mevzuu
Sezaryanla doğumda dünya birincisi olmuşuz... Sütunumuzda bu notu gören ve Norveç’te yaşayan okurumuz Mustafa Sargın bir uzun not göndermiş. Okuyalım:
“İlk hamileliğini öğrendiğimizde eşim Türkiye’deki akrabalarından ve arkadaşlarından hep sezaryen tavsiyesi aldı. Ayrıca onu yeme, bunu yeme, uçağa binme vs tavsiyeleri...
Burada Norveç’de ise tam tersi uygulanıyordu...
Öncelikle sezaryenin hem anne hem bebek için tehlikeleri özel olarak bana ve eşime anlatıldı. Zorunlu bir durum olmadığı takdirde sezaryan burada sözkonusu değil. Ayrıca sezaryenin çocukta astım ve bir takım rahatsızlıklara yol açabileceği bize izah edildi.
Doğum öncesi anne ile birlikte babayı da eğitiyorlar.
Türkiye’de sezaryenin isteğe bağlı olduğunu söylediğimiz buralı doktorlar çok şaşırdılar.
Ayrıca anne küflü yiyecekler hariç istediğini yiyebilir, normal hayatına devam edebilirdi.
Burada farklı bir durum daha var... Bebek doğduktan sonra üç gün boyunca ancak çok yakın akrabalara çok kısa ziyaret izni veriliyor. Başkalarının bebeğe el sürmesine - hem sağlık hem de bebeğin ana babayı tanımasını zorlaştıracağı gerekçesiyle- izin vermiyorlar.
Bir diger ilginç nokta... Hamile anneler Türkiye’de hemen her hafta ultrasona giriyor. Burada ise herhangi bir aksilik olmadığı takdirde hamilelik boyunca bir kez girip çıkıyor.
Ülkemizdeki özel hastanelerin çokluğu bence sezaryanda dünya birincisi olmamızın en büyük sebebidir. Sezaryan herkese normal doğummuş gibi anlatılıyor, oysa bu bir ameliyat...

Haberin Devamı

Oda
Odatv’den dün yapılan açıklamada, “Digital teröre hedef olduk” deniyor.
Açıklamaya göre “Ulusal Medya 2010“ başlıklı bir klasör geçen eylül ayında şirketin ana bilgisayarına gizlice yüklenmiş, girmesiyle silinmesi bir saniyeden kısa sürede gerçekleşmiştir.
Klasörde herhangi bir imza yoktur, Odatv mensupları bu klasörü hiç görmemiştir.
Açıklamada bu “korsan belgenin” ilerde başka operasyonlar için kullanılması muhtemeldir, deniyor. Sorguda bunun dışında tamamen gazeteciliğe ilişkin soru sorulduğu kaydediliyor.
Odatv avukatları yarın gizli klasörün incelenmesi için İTÜ ve Boğaziçi üniversitelerine başvuracaklar... Daha sonra tutukluluğa itiraz edecekler.

Haberin Devamı

İngiliz The Economist dergisi “Türkiye’de medya üzerinde baskılar artıyor” diye yazmış.
Bunu yazan “acemi” bir gazeteci olmalı..
Haldun Ertem

Mısır
.....Mısırlı kardeşim,
biliyorum, biliyorum,
istiklal otobüs değil ki
birini kaçırdın mı, öbürüne binesin... sevgilimiz gibidir
aldattın mı bir kere
zor döner bir daha.
* * *
Mısırlı kardeşim,
kanalın sularına karıştı kanın.
Yurdu bir kat daha kendinin olur
toprağına, suyuna karıştıkça kanı.
Yaşanmış sayılmaz zaten
yurdu için ölmesini bilmeyen millet...
Nazım Hikmet 1956

Ak saygı
Akşam gazetesinde fotoğraflı haberi vardı. 47 yaşındaki Nesibe Turan, AKP’li Erzurum, Yakutiye Belediyesi’nde, kadın sığınma evinin sorumlusu olarak çalışıyormuş. Kadro fazlası gerekçesiyle Milli Eğitim’e kaydırılınca yargıya gitmiş. Davayı kazanıp geri döndüğünde AKP’li Belediye Başkanı Ali Korkut ne mi yapmış? Nesibe Turan’ı tekrar sığınma evinde görevlendirmemiş. “Madem yargıya gittin, o halde sen artık çöp toplamada çalışacaksın, hem de geceleri...” demiş. Nesibe Hanım çaresiz... Çalışmak zorunda... Mecburen kabul etmiş. Şu sıralar hava sıcaklığının geceleri eksi 20’lere, eksi 30’lara düştüğü Erzurum’da... Çöp kamyonunun arkasında, donmamaya çalışarak çöp topluyor. Kadına pozitif ayrımcılık... Bunu 12 Eylül Anayasası’na bile soktular.. Uygulaması işte böyle...

İstanbul’da bir hırsız kapıyı, “Aile hekimiyim” diye çalmış.
Ankara’dakiler “pirinciniz, bulgurunuz, kömürünüz geldi” diye çalıyor!
Fahrettin Fidan