Melih AŞIK
İngiltere'den dönen bir dostumuza sorduk:
- Ne var ne yok oralarda?
- Günün en hararetli tartışması
"Millenium Dome" üzerine, dedi, biliyorsun rasathanesiyle ünlü Greenwich'e dev bir kubbe kondurmayı tasarlıyor İngilizler... İçinde 2 bin yılının tekniği, mekaniği, projeleri, hayalleri sergilenecek. Yaklaşık 60 milyon sterline malolacak Millenium Dome ( Bin yıl kubbesi) üzerindeki tartışmalara noktayı önceki gün
Tony Blair koydu. Kubbenin inşası için startı verirken,
" Millenium Dome iki binli yıllarda İngiltere'nin simgesi olacak" diye konuştu.
- Demek eloğlu şimdiden iki binli yılları yakalamaya çalışıyor.
- Evet öyle... Sizin buralarda ne var ne yok..
- Biz de eğitimin türbanlı mı türbansız mı olacağı, vatandaşların dinsel hukuka göre mi ulusal hukuka göre mi yargılanacağı, laikliği sürdürmenin mi vaz geçmenin mi daha iyi olacağı, gibi konular üzerinde yoğunlaşıyoruz...
- Yani?
- Yani biz de geçmişi yakalamaya çalışıyoruz dostum. Geçmişe koşarak ilerleyen ülkelere yetişmek ve onları sollamak gibi zor bir projemiz var.
- Allah kolaylık versin...
- Amin...
Geçenlerde ölen İngiliz politikacı
Enoch Powell'den birkaç nükte aktarmıştık. ODTÜ İktisat Bölümü öğretim üyelerinden Prof.
Fikret Şenses bu konuda tamamlayıcı ve uyarcı ek bilgi veriyor. Sayın Hocamıza teşekkürle e - mail'e geçtiği notu aşağıya alıyoruz:
" Enoch Powell birçok kimseye göre entellektüel düzeyi yüksek bir siyaset adamıydı. Sizin de köneşize aldığınız türden anlamlı sözleri olmuştu. Ancak siyasal yaşamı içinde kimi sert çıkışlarıyla birçok kimseye göre "ırkcılık çağrışımı yapan" ve hatta "ırkçı" olarak nitelenebilecek bir tutum içine girmiş ve bu yüzden de mensubu olduğu Muhafazakar Parti'den dahi dışlanmış idi. Onun bu tutumu İngiltere'de yerleşik yabancılar ve özellike Afrika, Hindistan, Pakistan kökenliler arasında ve İngiliz liberal kamuoyunda büyük tepkilere neden olmuş, büyük tedirginlikler yaratmış ve onarılmaz yaralar açmıştı.
Enoch Powell'i - anarken - bu noktaya da değinmek gerekirdi diye düşünüyorum."
Salacak'tan
Turabi:
Esenboğa Havalimanı'ndan diğer yolcularla birlikte Trabzon'a gidecek uçağa biniyor, sabırsızlıkla havalanmayı bekliyorum...
Uçakta resimlerinden tanıdığım politikacılar ve futbolcular da var... Onları görünce içimden,
"Aman ne iyi!.. Bu kaçırma olayı kamuoyunda büyük yankı yapacak" diyorum...
Çok geçmeden havalanıyoruz. Uygun bir anda yerimden kalkıp ağır adımlarla kokpite doğru yürüyorum.. Portakalın içine yerleştirdiğim oyuncak el bombasını cebimden çıkarıp kaptan pilota,
"Kusura bakmayın Hocam! İstikameti değiştiriyoruz.." diyorum;
"Trabzon'a değil, Tahran'a gideceğiz.."
Uçuş ekibi hiç istifini bozmuyor... Sinirleniyorum.
"Yahu burada ciddi ciddi uçak kaçırıyoruz beyler!.." diyorum,
"biraz saygı göstersenize!.."
İkinci pilot hafifçe esneyerek bana dönüyor:
"Tahran'da ne yapacağız Korsan Bey?.." diyor,
"orada hayat yok ki. Şöyle Güney Fransa'ya falan gitsek?.."
Ben Tahran'da ısrar edince kaptan pilot giriyor araya...
"Hımm.." diyor,
"bayağı pratik birine benziyorsun sen... İran rejimini Türkiye'ye getiremeyeceğinizi anlayınca bizzat kendin oraya gitmek istiyorsun, öyle mi?..."
O sırada hosteslerden biri tıklatıyor kapıyı.. Elinde tepsi.. Rahatsız ettiği için özür dileyip çay, kahve alıp almayacağımı soruyor.. İyice sinirleniyorum..
"Yahu amma vurdumduymaz insanlarsınız siz be!.." diye bağırıyorum...
"Adama ağız tadıyla bir uçak bile kaçırtmıyorsunuz.."
Kaptan pilot:
- Başka zaman olsa seni kırmazdık, diyor,
ama bu seferde Trabzon'u ıskalayamam. Çünkü uçakta Galatasaraylı futbolcular var ve eğer onları maça yetiştiremezsem hükmen yenilmelerine sebep olurum. Anlayacağın uçağın düşmesi riskini göze alırım, takımın hükmen yenilmesi riskini göze alamam. Uçağı kaçırma işini lütfen Trabzon'dan sonraya ertele...
İşin tadı kaçıyor. Trabzon'da inip maça kaçıyorum.
YORUMU: En iyisini yapmışsın
Turabi... Sonuç olarak
Hagi'nin penaltıyı kaçırması senin uçağı kaçırmandan daha tatsızdı; bunu da açık seçik buraya ekleyeyim...
Yazara Email M.Asik@milliyet.com.tr
