DUYGULARIMIZI DOĞRU İFADE EDEBİLİYOR MUYUZ?

26 Mayıs 2013

Çevremizi, yaşamı, mutluluğu nasıl algıladığımız tamamen kendimizle ilgili. Olaylar; başlangıç ve bitişteki algılarımızla, yüklediğimiz anlamlarla farklılaşır. Çözümse sorunu farklı yönleriyle değerlendirmek, kullanılan dilin farkına varmak ve sorgulamakta yatıyor

Yaşamda aradığımız, anlam vermeye çalıştığımız, sorguladığımız, durakladığımız, geriye sardığımız zaman dilimleri olabiliyor. Bu tür zamanların kişiler, olaylar ya da hayat yüzünden ortaya çıktığını ifade ediyoruz ve çözümden de bir o kadar uzaklaşıyoruz.
Son zamanlarda üzerine konuşulan mutlu olmanın yolları ve formülleri, bizi aynı yere getiriyor; algılama. Olayları, kişileri, yaşamı nasıl algılıyorsak öyle yaşıyoruz. Yaşam, yüklediğimiz anlamlarla var oluyor. Değerlendiriş biçimimize göre de yaşamımız renk ve şekil alıyor. “Hiç mi üzülünecek, kızılacak, kaygılanacak durum yaşanmıyor, Pollyanna mı olayım yani?” diyerek iç sesimiz konuşmaya başlıyor. Her duygunun bize ait ve her duyguyu yaşamamızın sağlıklı olduğunu ifade edebiliriz. Altı çizilmesi gereken en önemli nokta, duygularımızı ne yoğunlukta yaşadığımız ve nasıl ifade ettiğimiz.

Neler yapabiliriz?
* Olaylar yaşanırken hissettiğimiz olumsuz

Yazının Devamı

RUHUMUZ BAHARA HAZIR MI?

28 Mart 2013

Mevsimsel geçişlerde yaşanan ve depresyona benzer bir tablo yaratan bahar yorgunluklarına karşı tedbir almanın tam zamanı

Soğuk ve kapalı havaların ardından gelen bahar mevsimi, hem ruhumuzda hem de bedenimizde birtakım değişimlere yol açıyor. Bu değişimler olumlu ve olumsuz bir çoğumuzu etkiliyor. Bahar, doğa için uyanışı, büyümeyi, üremeyi insan için de coşkuyu, enerjiyi ve canlılığı simgeliyor.
Bu geçiş sürecinde bahar yorgunlukları diye tanımladığımız depresyona benzer bir tablo da karşımıza çıkıyor. Güne yorgun başlamak, bedenen istirahat edilse de dinlenmemiş hissetmek, halsizlik, uyku hali, eklem ağrıları, iştahsızlık gibi şikayetler bahar yorgunluğunun belirtileri arasında. Bu tarz bedensel şikayetlerin temelinde psikolojik nedenler yatabildiği gibi kışa uyum sağlayan biyoritmimizin ılıman bir mevsime adapte olmaya çalışması da etkili.
Metropol yaşamının getirdiği stres, yoğunluk, doğadan uzak yaşamak, baharın getirdiği pozitif iyonlardan yeterince yararlanmamıza imkan vermiyor. Kapalı yerlerde yaşadığımız için daha çok negatif iyonları hissediyoruz.

Psikolojik alerjiler
İlkbaharda karşımıza çıkan bir diğer olumsuz durumsa psikolojik alerjiler.

Yazının Devamı

‘SEVGiLiSiZLER GÜNÜ’

12 Şubat 2013

İnsan, yalnızlığını özel günlerde daha çok hissedebilir. Sadece hissetmekle kalmaz, bunu sorgulayabilir de. Kendinize, ilişki içinde ya da dışında iyi hissettiğiniz, mutlu olduğunuz bir yaşamı sürmenin önemini hatırlatın, yeter

İlişkiyi başlatabilmek, sürdürebilmek, ilişki içinde iyi hissetmek ve hissettirebilmek kişinin yaşamında önemli konular. “Dünyada birçok insan varken ben neden yalnızım?” ya da “Hiç mi bana göre insan yok?”, “Bende mi bir hata var?”, “Herkes başarırken ben neden başaramıyorum?”, “Hep mi değişik, dengesiz insanlar beni bulur?” gibi sorgulamalar oluşmaya başlar. Bunlar aslında ilişkiye bakış açınızı ve ilişki yaşayamamanızın nedenlerinin cevabı da sayılabilir.

Başlamadan biten ilişkiler
İlişkiyi nasıl tanımladığımız önemli. Bilinçaltımız, çocukluğumuzdan bugüne kadar önce ailede sonra yakın çevrede gördüğünüz ilişki modelleri ve yaşanmışlıklarla hakkında kodlamalar yapar. Kodlamalarla, “Bu insana yaklaşılır, kaçılır, kabul edilir, edilmez, güvenilir, güvenilmez, ciddidir, ciddi değildir, ilişki insanıdır, değildir” gibi bir sürü ölçüt oluşur. İlişkide karşınızdaki kişide aradığınız özellikler olması normaldir ama tanımaya çalışmadan kestirip

Yazının Devamı

NEDEN KiLO VEREMiYORUM?

24 Ocak 2013

Kilo verememenin fiziksel nedenlerinin yanı sıra psikolojik etkileri de var. Bu etkiler, diyet süresince iniş ve çıkışlar yaşamanıza neden olabilir. Gelin bunlara bir göz atalım

Yaşamı boyunca sürekli diyete girip çıkan, farklı metotlarla zayıflamayı deneyen, bunun için haftanın ya da ayın başını bekleyen, spora yazılıp devam edemeyen ve kilolarıyla hem mutlu hem mutsuz birçok insan var.

Beyne doğru sinyal göndermek
Yemek düzeni ve alışkanlığı yaşam biçimimizin, kültürümüzün etkisi altında. Kimimiz kahvaltı yapar, kimimiz kahveyle sabahı geçiştirir. Diyetse bu alışılmış düzenin dışına çıkmak olduğu için beynimiz alışılmış beslenme tablosunu bozmak istemez. Diyeti tanımlama biçimi bu noktada önemli; “Rejim benim için ne anlama geliyor?” sorusuna “Açlık”, “Engellenme”, “Mahrum kalma”, “Mutsuzluk” cevabını verirseniz, beyne giden bu mesajlar, hazzın bittiği acının başladığı sinyalini vererek devamlılığı bozabilir.

Neden rejim yapmak istiyorsunuz?

Yazının Devamı

ALDATMAK, ALDATILMAK, ALDANMAK

2 Ekim 2012

Aldatma, beraberlikte bir kişinin hayatlarına başka bir kişiyi daha katmasıyla gerçekleşirken karşı taraf sadece aldatılmak durumunun içinde yer alır, aldanmaz.

Konu kadın erkek ilişkileri olduğunda ana temalardan biri de genellikle aldatma üzerinedir. Çocukluk dönemlerinden bu zamana çevremizde konuşulanlara kulak misafiri olduğumuz, zihinlerimizde yer etmeye başlayan ‘aldatma’ yaşamlarımızın içine girse de girmese de hep o ihtimal ve risklerle yaşatıyoruz hayatlarımızda. Aldatmaya neden olarak sadece kadınları ya da erkekleri suçlama sonucunda kadın kimle aldatıyor, erkek kimle aldatıyor sorularıyla neden sonuç ilişkisini belirlemeye çalışılıyoruz.
Oluşturduğumuz neden sonuç ilişkileriyle zihinde oluşan şemalarsa, “Kadın fırsat vermeseydi, ışık yakmasaydı, adım atmasaydı olmazdı”, “Adamın ruhunda var aldatma, çok eşli diye boşuna denmiyor”, “Hiç kendine kadın olarak bakmadı, hep fedakarlıkta bulundu şimdi rahatlığı diğer kadın yaşıyor”, “Kadın kendine bakmaktan evle, kocayla ilgilendiği yoktu sonu buydu”, “Hem eve hem işe hem kendine bakmakta mükemmeldi. Adam bu mükemmellik altında ezildi, geri planda kalmak istemedi” vb. bir sürü kendi içerisinde tezatlar oluşturan ama

Yazının Devamı

iLiŞKiLERDE NOKTALAMA iŞARETLERiNiN ANLAMI

17 Eylül 2012

Noktadan virgüle, oradan üç noktaya... İlişkiler de noktalama işaretlerine benziyor. Ama siz siz olun üç noktalı ilişkilerde kaçının. Bunu yaptığınızda, kendinizi iyi hissedeceğiniz, istediğiniz ilişki modelini yaşayabileceğiniz insanları çevrenize çekeceksiniz

İlişkileri, noktalama işaretlerine benzetebiliriz. Bu işaretlerin bazısı kişinin yaşam yolunda ilerlemesini sağlarken bazısı da kişinin yaşamında duraklamalara, gerilemelere neden olabilir. Nokta konan ilişkiler taraflardan biri ya da her ikisi için üzücü olsa da ilişkinin tamamen bitiyor olması, bireylere yeni başlangıçlar yapmaları için daha fazla fırsat yaratır. Zihinlerinde soru işareti olabilecek durum yoktur, yeni bir cümleye başlamak için soluk alabilirler ve bu onlar için yeni bir sayfa demektir.
Virgüllü ilişkilerse, devam eden bir ilişkiyi anlatır. Yaşanacaklar için bir soluk alma, yeni bir anlamla, vurguyla devam etme, birbiri ardına yaşananların anlamını daha da ortaya koymaktadır.

Ne senle ne de sensiz
Üç noktalı ilişkilerse yaz mevsiminden çıktığımız bu dönemde daha da artış gösterebilmektedir. Sözler verilmiş, yaşananlar devamı gelecekmiş gibi yaşanmıştır ama sonrasında, ne devam edeceği yolunda

Yazının Devamı

KÜRTAJ VE KADIN PSiKOLOJiSi

14 Haziran 2012

Kürtaj; sosyolojik, psikolojik, tıbbi, hukuki, dini yönden değerlendirmesinin yapılması gereken çok boyutlu bir konu. Bunu yaparken çok yönlü düşünmek şart...

Durumu değerlendirirken yaptığımız önemli hatalardan biri, tek bir açıdan bakmak, diğer açılarını değerlendirmeye almamak. İkinci hataysa nedenlerinin ve doğurabileceği sonuçların neler olabileceğine detaylı bir biçimde değerlendirememek diyebiliriz.

Karar verme süreci
Hiçbir kadın hangi nedenle olursa olsun kürtaj olmaya olumlu duygular içerisinde gitmez. Kürtaj kararı ve sonrası, kadın için hem bedensel hem ruhsal olarak olumsuz etkilendiği bir süreç. Kürtaj olmasına etki eden nedenlerse önemli. Kadın kürtaj kararı alırken yaşamı içerisinde kendisi için kısa süreli ve uzun süreli sorun, sıkıntı, zorluk yaşayabileceği durumları sorgular. Uzun süreli yaşanabilecek bir olumsuzluk olduğu düşüncesi varsa kürtaj olmaya karar verir.

Yazının Devamı

TÜKETMEKTEN TÜKENiYORUZ

14 Eylül 2011

Daha fazlanın, daha iyinin, daha güzelin peşinde koşarken tatmin duygumuzu kaybettik, anı yaşayamaz olduk. Yarışmaya dönüşen bu hayat tarzı bizi mutsuz, hırslı ve kaygılı bireyler haline getirdi


Önceden tükettiklerimiz yiyecek-içecekle sınırlıyken şimdi ilişkilerimizi, başarılarımızı, duygularımızı, yaşamlarımızı tüketiyoruz. Metropol yaşam tarzı, teknolojinin getirdiği hız hayatlarımızı farkında olmadan yarışma programına dönüştürdü. Hep daha fazlası, hep daha iyisi, hep daha güzeli gibi arayışlar tatmin olma duygularımızı azaltmaya başladı. Süper, muhteşem, mükemmel gibi kavramlar bile günlük dilde normalliği tanımlar kavramlar haline geldi.

Yaşam yarışması
Daha az emek ve iş gücüyle daha fazla kazanma isteği, bilginin değil de maddesel etiketlerin daha insanı gösterir nitelikte değer kazanması kişilerin yaptığı işe adanmışlığını, inancını, işin kalitesini azaltabilir hale gelmekte. Sosyo-kültürel kimlikle sosyo-ekonomik durumun birbiriyle örtüşmemesinden doğan durumsa kişilerde sıkıntılarla beraber değersizlik, eksiklik duygularını hissettirmeye başladı. Hep daha fazlasına ulaşmak için çaba sarf ederken anı yaşayamamakla, mutsuzluklar, hırslar,

Yazının Devamı