Menderes Özel

Menderes Özel

menderes.ozel@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

1982’de Burma askeri yönetiminin vatandaşlık yasasını değiştirmesinden bugüne Arakanlılar vatandaş diye tanımlanmıyor. Arakan’daki isyan ancak
eşit haklarla biter.

Kısa süre önce Bangladeş Başkonsolosu Dr. Muhammed Monirul İslam, Bangladeş’e ilgimize teşekkür amacıyla Milliyet’i ziyaret etti.

İslam’la sohbetimizin ağırlıklı konusu Arakan ve mültecilerdi. Myanmar (eski Burma) sınırları içindeki vatanlarından kaçan yaklaşık 1 milyon Arakanlı Müslüman mülteci Bangladeş’te kamplarda yaşıyor.

Arakanlıları insan yerine koymuyorlar

Başkonsolos, “Nüfusumuz 160 milyonun üzerinde.
1 milyon eksik veya fazla fark etmez
” diyerek mültecileri yük olarak algılamadıklarını söyledi.

Haberin Devamı

Dünyada bu trajediye eğilen az sayıdaki ülkeden Türkiye de Arakanlı Müslümanlar için Bangladeş’te kurulan kamplarda önemli işler yapıyor.

Kritik tarih

Arakan krizinin temelinde, 1982’de vatandaşlık yasasını değiştiren Burma askeri yönetiminin, Arakanlıları ülkenin etnik gruplarından biri ve vatandaş olarak tanımaması yatıyor.

Arakanlıları insan yerine koymuyorlar

Oy hakkı olmayan Arakanlılar 1970’lerin sonundan itibaren birçok kez ayaklandı. 2012’de Arakanlı Budistler ve Müslümanlar arasındaki gerilim, her etnik kökenden Müslüman’ın hedef alındığı bir katliama dönüştü.

2015’te on binlerce Arakanlı -bazı araştırmacılara göre Myanmar yönetiminin sistematik soykırımının son aşamasından kaçmak için- teknelere, kayıklara atlayarak okyanusa açıldı.

Arakanlıları insan yerine koymuyorlar

Konuyu takip edenler fotoğraflardan hatırlayacaktır; binlercesi salkım saçak doluştukları teknelerde Malezya, Endonezya veya Tayland’a varamadan hastalıktan öldü; binlercesinin yaşamı da denizin dibinde son buldu.

2016’da başlayan son krizde Myanmar yönetiminin sistematik katliamları uluslararası ajansların fotoğraflı haberleriyle de belgelendi.

Güneydoğu Asya’da coğrafi konumu sayesinde yüzyıllar boyunca önemli bir ticaret merkezi olan Arakan, Hindu, Hint-Aryan Rohingyalılar, Tibet-Burmalı Budistler gibi çok sayıda etnik grubun mutlu mesut yaşadığı bir bölgeydi.

Arakanlıları insan yerine koymuyorlar
Anakaradan Arakan’ı izole eden 900 kilometrelik sıradağlar, bölgenin müdahaleden uzak şekilde, kendi siyasi kimliğini oluşturmaya imkân tanımıştı.

Haberin Devamı

Ticaret merkezi

Keşif Çağı’nda Hollanda Doğu Hindistan Şirketi ve Portekizli denizcilerin ilgisini çeken, daha sonra Britanya Hindistan’ının ardından Britanya Burma’sının parçası olan, İkinci Dünya Savaşı’nda Japon işgaline uğrayan Arakan’ın adı, Burma’nın bağımsızlığını ilan etmesinin ardından yalnızca etnik çatışmayla anıldı.

Arakan, İslam’la Müslüman tüccarların misyonerlik faaliyetleri sayesinde 8’inci yüzyılda tanıştı. Araplar, birçoğunu Müslüman yapmayı başardı. Bazı Arap tüccarlar da Arakan’da yerellerle evlenip buraya yerleşip, karıştı.

Arakanlı Müslümanlar diye tanımladığımız kitle, işte bu farklı etnik kökenlerden din değiştirerek, Arap tüccarlarla birleşerek Müslüman olan ilk toplulukların soyundan geliyor.

Binaların gerçek sahibi mülk sahipleri değildir

Butik otel projeleriyle turizm sektöründe sivrilen mimar Orhan Bayrak, ‘Niye araba yapamıyoruz ama hepimizin bina tasarlayabileceği fikrine kapılıyoruz?’ diye soruyor.

Hafta içinde Kinesis İnşaat bünyesindeki Alâ Otel Alaçatı ve Atakent’teki The City Suites’in mimarı ve sahibi Orhan Bayrak’la sohbet fırsatı buldum.

Haberin Devamı

Ticaret ve konut yapılarından kurumsal binalara kapsamlı tasarım ve inşaat hizmetleri sağlayan Kinesis, 2010’da Alâ Otel yılında ilk defa otelcilik sektörüne adım atmıştı.

Alaçatı estetiğini yansıtacak şekilde, metruk binadan alınmış taşlarla yapılan otel, Orhan Bayrak’ın mimari anlayışıyla sektöre yeni bir soluk getirdi.

Bayrak, Alâ Otel’in başarısından cesaret bularak İstanbul’un yükselen finans merkezi Ataşehir’de butik kent otelciliğinin sıradışı bir örneği olan City Suites’i de 2017 başında hayata geçirdi.

City Suites, konforuna, geniş imkanlarına ve butik algısına tezat şekilde hesaplı oda fiyatlarıyla dikkat çekiyor.

Arakanlıları insan yerine koymuyorlar
Cem Davran’ın 250 kişi kapasiteli İstanbul Halk Tiyatrosu da otel bünyesinde yer alıyor. Restoranı Tike, spa’sı Aura olan City Suites, Sabiha Gökçen Havalimanı’na kolay erişimiyle iş dünyasını menziline alıyor.

Eğlence konsepti

Şu sıralar Asmalımescit’te tarihi bir yapının restorasyonuyla tamamlanacak üçüncü otel için çalışan Bayrak, otelin konumunun ruhuna uygun şekilde eğlence konseptinde olacağını söylüyor: “Tabii ki bu otelimiz de ayrıcalıklı bir konaklama anlayışıyla en küçük ayrıntıya kadar özenle hazırlanacak ve geliştirdiğimiz özgün otelcilik anlayışının bir yansıması olacak.”

Nesiller boyu İstanbullu olan Orhan Bey’le sohbetimiz bir noktada “Ne olacak bu İstanbul’un hali?” sorusunu doğurdu.

Orhan Bey nasıl bir İstanbul hayal ediyor: “Benim hayalim; İstanbul’da yaşayanların belirli bir yaşa ulaştıktan sonra İstanbul’dan uzaklaşmak istemelerini engellemeye yönelik mimari ve çevre koşullarının kurulmasını içeriyor. Bunun için tarihi yapıların hızla restore edilmesine ve gündelik hayata sokulmasına olanak sağlanması; yeşil alanların metrekare hesabıyla değerlendirilmesi yerine, yaşamımızda kapladıkları alanlar olarak hissedilmesinin sağlanması gerekiyor.

Daha da önemlisi; özellikli binalara proje değerlendirmesi yapılarak izin verilmesi gerekiyor. Ayrıca simgeye dönüşmüş binaların önünün açılması, görüntü kirliliği oluşturan binaların ortadan kaldırılması ve şehir mimarlarının şehri bir bütün olarak değerlendirerek üç boyutlu gözlemler ile keyif alınabilen alanlar yaratması önemli. Eğer bunlar gerçekleşirse şehrimizle bütün olarak gurur duyabiliriz.

Herkes bina yapamaz

Binaların gerçek sahiplerinin mülk sahipleri değil, yüzyıllarca yaşayacak nesiller olduğunu unutmadan kendimize ve bina yapacak herkese şunu sormalıyız: ‘Niye araba yapamıyoruz ama hepimizin bina tasarlayabileceği
fikrine kapılıyoruz?’

Kültürümüz gereği inşaat işi bize çok kolay bir iş gibi görünebilir ve mimari sadece renk uyumundan ibaret sanılabilir.

Oysa ki bina tasarımı, iç mekandan bağımsız olarak çok özel bir profesyonellik ve uzmanlık gerektiren üç boyutlu mimarlığının ötesine geçmesi gereken bir tasarımdır.

Geleceğimizi bu kadar etkileyecek bina tasarımlarının, mülk sahiplerinin zevklerinin çok ötesinde olduğunun algılanması gerek diye düşünüyorum.”

Lizbon'da otel projesi

Daha önce Ukrayna’da otel planları olduğunu açıklayan Bayrak, bu ülkedeki mevcut siyasi iklim yüzünden planlarını değiştirmiş: “Portekiz ve İrlanda üzerinde çalışıyoruz. Lizbon’da bizim hayallerimize çok uygun metruk bir bina bulduk. Bu binayı bir otele dönüştürmek için yaptığımız görüşmeler sürüyor.”