Menderes Özel

Menderes Özel

menderes.ozel@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Evimle Milliyet’in Çağlayan’daki binası arasındaki mesafe 3.2 km.
İşe gidip gelirken günde 4 saatin trafiğe gömüldüğü bir kent olan İstanbul’da bu mesafe rüya gibi.

Geçen temmuza kadar evimden çıkıp, -ışıklarda bekleme, düşük yoğunluklu trafikte geçirdiğim zamanla birlikte- motosikletle maksimum 15 dakikada kendimi gazetede buluyordum. Temmuzdan bu yana günlük aktivite ihtiyacımı karşılamak adına işe yürüyerek gidip geliyorum. Giderken az biraz yokuş tırmandığım için 3.2 km’yi 30.31 dakikada alıyorum.Yokuş dönüşte iniş halini aldığı için süre de 26 dakikaya düşüyor.

Haberin Devamı

Kaldırım gerçekleri

Büyük tehlike

Kendi korkularından hareketle motosiklete binmemi yadırgayan arkadaşlara 8 aylık yürüyüş tecrübemden yola çıkarak söyleyebilirim ki, İstanbul’da yaya olmak, motosikletten daha zorlu ve tehlikeli. Kaldırımlar karşılıklı gidiş geliş iki kişi yürüyemeyecek kadar dar ve bozuk. İnsanlarımız trafiğin akışına göre sağdan değil, kafasına göre yürüyor; önünüzdekini geçebilmek için yola inmek zorundasınız. Yürürken birine çarptığınızda istisnasız tansiyon yükseliyor.
Kaldırıma park etmekten asla çekinmeyen araçlar yüzünden yola inmek zorunda kalıyorsunuz; engellilerin durumu vahim.

Motokuryeler

Tıkanmış trafikte motosikletler kaldırımı istediği gibi kullanıyor; bir de korna çalarak kaldırımdaki yayanın yol vermesini istiyorlar.
Restoranların motokuryeleri yolda ve kaldırımda terör estiriyor.
Trafik ışığı olmayan bir yerde ve hatta yaya geçidinde karşıya geçmenizi gerektirecek her durumda hayatınızı da riske atıyorsunuz; sürücülerin çok azı yol veriyor. Trafik kuralları aksini söylemesine rağmen sağa dönüşlerde hiçbir sürücü yayalara yol vermiyor. Bazen kaldırımı tamamen işgal eden kafe masaları arasından yürümek zorunda kalıyorsunuz. Kaldırım mühendisliği diye bir meslek gerçekten olsaydı.

Kaldırım gerçekleri

Lanetlenmiş topraklarda melankolik bir macera

PlayStation 2’nin en özel oyunlarından Shadow of the Colossus’un (SOTC), PlayStation 4 için günümüz teknolojisiyle yenilenmiş, görüntü kalitesi 4K’ya yükseltilmiş yeni versiyonu çıktı. Konu, oynanış ve mekânlar 2005’teki oyunla aynı.

Haberin Devamı

Lanetlenmiş bir ülkede, tek başına kalan kahramanımız Wander’ın ölen sevgilisi Mono’yu hayata döndürebilmesi için uçsuz bucaksız bu ülkenin dört bir yanına dağılmış 16 devi tek tek yakalayıp öldürmesi gerekiyor.

Kaldırım gerçekleri
Harika detaylar

SOTC’yi kısaca ‘boss avı’ diye özetleyebiliriz; zamanın çoğunu devleri arayarak ve tek tek imha ederek geçiriyorsunuz. Arama eylemi kesinlikle sıkıcı değil; içinde bulunduğunuz lanetli toprakların sanat eseri detayları gözlere bir ziyafet.
Harabeye dönen kentler, uğultulu bayırlar, orman ve hatta çöl; sizi at sırtında saatlerce aylaklık etmeye teşvik edecek kadar güzel. Ata binme mekaniği -bence bugüne kadar en iyisi olan- Red Dead Redemption’daki kadar güzel.
SOTC’yi oynamak istediğiniz renk tonunu seçebiliyorsunuz.
Oyunu standart bir PS 4’te oynadım. Ancak PS4 Pro’ya özel 4K seçeneğinin eksikliğini asla hissetmedim.

Kaldırım gerçekleri
‘Mükemmele yaklaşıyor’

İngiliz The Independet gazetesi, SOTC incelemesine şu ifadeyle başlıyor: Mükemmel oyun var mı? Henüz değil. SOTC buna yaklaşıyor mu? Kesinlikle evet. Lanetli bir melankoli diyarında geçen bu oyun hakkındaki benim de görüşüm bu.