Metin Uyar

Metin Uyar

metin.uyar@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Türkiye Diyabet Vakfı Başkanı Prof. Dr. Temel Yılmaz: “Finlandiya’da yapılan bir araştırmaya göre diyabetin ön evresinde yakalanan hastalar günde 30 dakika yürür ve kilolarını yüzde 5 oranında düşürürlerse o kişilerde diyabet oluşma olasılığı yüzde 56 oranında azalıyor”

Türkiye’de diyabet son on yılda yüzde 100 oranında arttı. Son araştırmalar şu anda 10 milyon kişinin diyabetli veya diyabet riski altında olduğunu gösteriyor. Ülkemizde diyabet artış hızı dünya ortalamasının iki katı ama dünyada da diyabetli sayısı büyük bir hızla artıyor. Dünya Sağlık Örgütü bu hastalığı bir salgın olarak değerlendiriyor. Birleşmiş Milletler tarihinde dört kez hastalık sebebiyle toplandı. Birincisi sıtma, ikincisi tüberküloz, üçüncüsü AIDS, dördüncüsü ise diyabet içindi. Uluslararası Diyabet Federasyonu ise bu hastalığın günümüzde dalga dalga yayıldığını söylüyor.
Uzmanlar bu artışın yeni yaşam modelimizden kaynaklandığı konusunda hemfikir: Arabalar yüzünden yürümeyi unuttuk. Bilgisayarların, televizyonların başında saatler geçiriyoruz ve hareket etmiyoruz. Yoğun stresli bir çalışma hayatımız var. Sürekli zamanla yarıştığımızdan yüksek yağlı, besleyici değeri olmayan, glisemik indeksi yüksek, enerji vermeyen fast food’lara yöneldik. Onları da zaten çiğnemeden yutuyoruz. Bunların hepsi eskiden 40’lı, 50’li yaşlarda ortaya çıkan diyabetin artık 10-15 yaşlarındaki çocuklarda bile görülmesinin sebebi.
Tüm bu bilgileri 14 Kasım Dünya Diyabet Günü sebebiyle buluştuğumuz, Türkiye Diyabet Vakfı Başkanı ve İstanbul Üniversitesi Diyabet Araştırma
ve Uygulamaları Merkezi Müdürü Prof. Dr. Temel Yılmaz’dan öğrendim. Yılmaz toplumda şeker hastalığı olarak bilinen diyabeti, belirtilerini, kimlerin risk altında olduğunu, diyabet gelişmeden
5-10 yıl öncesinde verdiği sinyalleri ve diyabet tedavisindeki son gelişmeleri anlattı.

Haberin Devamı

Diyabet nedir?

Diyabet bir insülin hormonu hastalığıdır. Diyabet insülin hormonunun vücutta hiç bulunmamasından (Tip 1 Diyabet) veya var olsa da hücre düzeyinde kullanılamamasından (Tip 2 Diyabet) kaynaklanır. İnsülin vücudumuz için çok önemlidir çünkü hayatımızı sürdürebilmek için gerekli olan enerjinin yüzde 99.8’ini glikozdan (kan şekeri) karşılıyoruz. Glikozun vücutta kullanılabilir olması için ise insüline ihtiyacımız var.

Haberin Devamı

Belirtileri neler?

Eskiden diyabeti ancak sık sık susama, sık idrara çıkma, ağız kuruluğu, bitkinlik ve halsizlik
gibi belirtilerden şüphelenip anlıyorduk. Oysa yeni bilgiler diyabetin bir ön süreci olduğunu gösterdi. Sağlıklı biri yemekten dört-beş saat sonra acıkır. Diyabet öncesi süreçte iseniz yemekten
iki-üç saat sonra acıkırsınız. Acıktığınızda soğuk terleme, elde ayakta titreme, sinirlilik ve baş ağrısı, tatlı krizi, hızlı ve fazla yemek yeme gibi belirtiler ortaya çıkar. Ağır yemekten sonra ise uykunuz gelir. Bu bulgular
5-10 sene içinde sizde diyabet hastalığının ortaya çıkabileceğine işaret eder.

“En ölümcül ilk sekiz hastalığın bir numaralı sebebi diyabet”

Diyabet olacağımızı önceden öğrenmenin ne faydası olacak?

Bu ön döneme gizli şeker veya insülin direnci dönemi deniliyor. Glikoz yükleme testi ve karışık yemek testi ile kesin teşhis edilen diyabetin önlenebildiği tek dönem bu. Finlandiya’da yapılan bir araştırmaya göre ön evrede yakalanan hastalar günde 30 dakika yürür ve kilolarını yüzde 5 oranında azaltırlarsa diyabet oluşma olasılığı yüzde 56 oranında azalıyor.

Haberin Devamı

Diyabetten neden korkuluyor?

Diyabet dünyadaki en ölümcül on hastalığın ilk sekizinin bir numaralı sebebi. Hızlandırılmış damar hastalığı yaptığı için bütün organlarda bozukluk oluşturuyor. Ancak diyabet iyi tedavi edildiği zaman -ki iyi tedavi edilebilen bir hastalık- organlara zarar vermesi engelleniyor.

Tedavide gelişmeler var mı?

Kök hücre teknolojisiyle insülin salgılayan beta hücreleri üretildi. Böylece vücut kendisi insülin salgılayabilecek. Ancak henüz vücuttaki beta hücreleri gibi kan şekerinin miktarına göre insülin salgılayacak kadar sofistike değiller. Yine de kök hücre tedavisinde en çok umut bağlanan yöntem. Diğer bir yeni yöntem de adacık nakli. Vücutta insülin salgılayan hücreler pankreasımızın içindeki bir adacık içerisinde. İnsanda bu adacık naklini gerçekleştirebilecek bir noktaya geldik. Burada da vücudun reddini önleyen yani bağışıklık baskılayıcı ilaçlara gerek kalmayan bir nakli başarabilirsek hastaların insülin kullanmasına gerek kalmayacak.

Kimler diyabet riski altında?

* Akrabalarında diyabet olanlar
* 45 yaşın üstünde olanlar
* Yüksek tansiyonu, koroner kalp hastalığı, kilo problemi, kan yağlarında yükseklik olan 45 yaşın altındakiler
* Hamileliği esnasında 20’nin üstünde kilo almış anneler
* Doğum kilosu 4 kilonun üstünde olan çocuklar

“Meyveden ve kuruyemişten ara öğün olmaz”

Neslihan Koyunoğlu
(Uzman Diyetisyen)

* İnsülin direnci olan kişilerin ara öğün almaları mutlak bir koşuldur. Bu kişilerin günlük beslenme programı üç ana
öğün, üç ara öğün şeklinde olmalı.
* Meyve, ekmek, simit, poğaça, börek gibi insülin salınımını uyaran, hızlı emilen yiyeceklerden ara öğün olmaz. Kişi bunları yedikten iki-üç saat sonra açlık atağına girer.
* Fındık, fıstık, ceviz gibi kuruyemişler de tek başına ara öğün olamaz. Ancak kişinin şeker düşüklüğü atakları çok şiddetliyse, ara öğüne ilave edilebilir.
* Ara öğünde çok tahıllı, kepekli, çavdarlı ekmek, bisküvi ve leblebi gibi yavaş emilen, glisemik indeksi düşük olan yiyecekler tercih edilmeli.
* Ana öğünler için ise az yağ eklenmiş sebze, kuru baklagiller, et grubu, yağı azaltılmış süt-yoğurt, meyve ve tam tahıllı, kepekli ürünlerin küçük parçalara bölünerek tüketilmesi uygundur.
* Günde 8-10 bardak su içilmesi, kırmızı etin haftada bir-iki günle sınırlandırılıp haftada en az iki kez balık tüketilmesi; şekerli, yağlı, işlenmiş yiyeceklerin ve gazlı içecekler ile hazır meyve sularının ise tüketilmemesi gerekir.

14 Kasım Dünya Diyabet Günü için bugün Etkin Eczacılık Derneği Sağlıklı Yaşam Yürüyüşü düzenliyor.
11.00’de Fenerbahçe İş Bankası Blokları önünden başlayacak yürüyüş Caddebostan’da sona erecek.