Yazarlar Milliyetçi dalga

Milliyetçi dalga

14.12.1997 - 00:00 | Son Güncellenme:

Milliyetçi dalga

Milliyetçi dalga

Umur TALU

TÜRKİYE, iki "iddialı" kimliğine ilişkin dışlanma sürecinde...
Son zirve noktaları da aynı zamana rastladı.
"İslam" kimliği İran'daki zirvede yalnızlık yaşarken, Avrupalı kimliği de bütünüyle tanınmıyor.
Sadece şu yaşadığımız günlerin özel koşullarıyla belirlenmiş bir durum değil bu; tarihsel, kültürel bir "özgünlük"ün de doğal sonucu.
Aynı hafta içinde, aidiyetiyle ya da aidiyet çabasıyla, hem İslam Zirvesi'nin hem Avrupa Zirvesi'nin konusu (ve sorunu) olabilecek başka ülke yok zaten dünyada.
Çok yönlülük, çok renklilik, zenginlik olarak da kabul edilebilecek bir konum, "iki arada bir derede" sıkışmışlık, itilmişlik haline dönüştü.
Ne İslam dünyasında bir "Batılı" olarak varolabiliyorsunuz, ne de Avrupa genişlemesinde bir "Doğulu", İslam ülkesi olarak yer bulabiliyorsunuz.
Doğusundan ve batısından, her iki kimliğinin de ait olduğu dünyalardan itilmekte olan, kendi içine kapanmaya doğru sıkıştırılan bir ülke söz konusu.
...
Elbette, buna rağmen her iki dünyaya (kültürel coğrafyaya) birden, yahut sadece birine yönelik arzular ve dinamikler de varolmaya devam edecek...
Ancak, yakın geleceğin "kesişme noktası"nın "milliyetçilik" ekseninde oluşmasına doğru sürükleniyoruz sanki.
Bu hem dış dinamiklerle belirlenen bir sürükleniş, hem de içeride, ittifakı mümkün olanlar ve birbiriyle rekabet halinde olanlar da dahil, birçok projenin kesişme noktası.
Hem Avrupa enternasyonalizminden, hem de İslam enternasyonalizminden (ümmetçiliğinden) kopmakta olan, koparılmak istenen bir Türkiye'de, "birliği" sağlayacak kesişme noktası olarak, milliyetçiliğin pompalanması kaçınılmaz gibi.
Sağdan ve soldan... Militer ve sivil.
...
Öncelikle (önemli bir kısmıyla) ANAP'ı, DSP'yi, DYP'yi, MHP'yi, BBP'yi birbiriyle o zeminde yarıştıracak ve birkaçını buluşturacak bir süreç.
Kapatılacak bir Refah'tan geriye sağlam kalanı da, zaten ruhunda bulunan "içine kapanmışlık ve milliyetçilik, devletçilik" yörüngelerinde varolup rekabet edebilmeye zorlayan...
Oradan dağılacak olanları milliyetçi mıknatıslarla çekmek isteyen bir süreç.
"İrtica"nın ilacını milliyetçilikte arayan bir süreç.
Dış ekseni ise, ABD - İsrail hattında (Avrupalı olmayan Batılılar) oluşup (yalnızlıktan dolayı) kuvvetlenmiş bir süreç.
Susurluk gibi, hücrelerindeki milliyetçilik dozu zaten kuvvetli bir "suç külliyatı"nın sayfalarını bile tam tersinden okutması mümkün bir süreç.
Birkaç "adi" suçluyu tasfiye ederken "kahramanlar"ını güçlendiren bir süreç.
Daha çoğulcu, demokratik bir ülkeye değil, daha kapalı ve otoriteryen bir yapıya dönük bir süreç.
...
Gidişat, bu "tahmin"in unsurlarını yeterince barındırıyor.
Onların gerçekten güçlenip güçlenmemesi ise, itilmişliğin bundan sonraki seviyesine, toplumsal haleti ruhiyenin bunu nasıl algıladığına, demokratikleşme arzusunun dayatmacılık karşısındaki ısrarına veya gerilemesine, ekonominin bunu kaldırıp kaldıramayacağına, "milliyetçilik" etrafında nasıl bir ittifak sağlanabileceğine de bağlı elbette.
Bu "muhtemel" atmosfer, Türkiye'yi boğar!


Yazara Email umur.talu@milliyet.com.tr