Muhittin Akbel

Muhittin Akbel

muhittin.akbel@dogangazetecilik.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Devlet Bakanı Faruk Çelik’in ağabeyi Osman Çelik, zimmetine para geçirdiği iddiasıyla, Bursaspor Başkanı İbrahim Yazıcı ile birlikte önce gözaltına alındı, sonra tutuklandı.
Kıyamet koptu. Sayın Bakan, “Olmaz böyle şey! Ağabeyim suçsuz” diye yeri göğü inletti.
Osman Çelik, 5 gün hapis yattıktan sonra serbest bırakıldı.
Bakan Çelik, ağabeyi özgürlüğüne kavuştuğu halde, isyan bayrağını dalgalandırmayı sürdürdü:
“Ben devletin bakanıyım ve ağabeyim bu suçu işlemediği halde çıkıp, ‘Zimmetine para geçirdi’ diyorsunuz. Ağabeyim 5 gün tutuklu kaldı. Bunu nasıl temizleyeceksiniz? Bir çamur atılsın, gidilsin; olur mu?”
Ya işte böyle... Ateş, düştüğü yeri yakıyor.
Adalet, herkese lazım. Bakanın ağabeyi Osman Çelik’e de, Mustafa Balbay’a da Mehmet Haberal’a, Engin Alan’a da...
Bakan’ın ağabeyi, 5 gün yatıp çıkıyor da, Mustafa Balbay, 846 gündür Silivri Cezaevi’nde...
Üstelik, milletin iradesiyle milletvekili seçildiği halde...
İzmirliler de Mustafa Balbay’ın yolunu gözlüyor, Bakan Bey’in ağabeyinin yolunu gözlediği gibi...
Faruk Çelik, ağabeyine kavuştu ama ailesi, Balbay’ı seçen milli iradenin hasreti bitmedi daha...
* * *
Bu konuda bir çift söz de Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay etti.
Bakan Günay, Balbay ve Haberal ile ilgili mahkeme kararını değerlendirirken, kararları doğru bulmadığını söyledi; üstüne basa basa şöyle dedi:
“Yasaya uygun olabilir ama hukuka uygun değil. Millet egemenliğine, demokrasinin temel prensiplerine uygun değil. Yasaya uygun olabilir ama bizim anayasamızın birçok hükmü, hukuka aykırıdır.”
Acaba Bakan Günay, bu söylediklerinde ne kadar samimi?
Açıkçası bana pek samimi gelmedi.
Daha önce Allianoi konusunda, Tarkan’a destek verdi, Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu ile ters düştü ama sonra çark etti.
Yani Bakan Günay’ın bugün ak dediği, ertesi gün kara oluyor.
Fakat bu kez yanılmak istiyorum. Gerçekten samimiyse, Meclis’te ağırlığını koyar, bir hukukçu olarak masaya yumruğunu vurur, ilgili yerlere mesajını duyurur.
Bakan Günay’ın sesi yankılanırken, Başbakan konuştu:
“Tutuklu olanlarla ilgili süreç bellidir. Aslında gerek siyasi partiler, ne olacağını bile bile, bu tür sıkıntıların yaşanacağını bile bile bu adımları attılar. Başka aday adayı mı bulamadılar?”
Başbakan ve Günay, aynı dağın yeli, aynı bağın gülü ama sazlarından farklı sesler çıkıyor, gördüğünüz gibi...


Rakamlar konuşuyor

CHP, iktidar olmayı hayal ediyordu. İktidarın çok uzağında durdu.
Daha çok milletvekili kazanmayı hedefliyordu. Daha çok kazandı ama yeterli gelmedi.
İzmir’den iki milletvekili fazla çıkarmasına rağmen kimseyi memnun etmedi; çünkü AKP’nin oyları arttı.
Tüm bunlara katılıyorum.
Fakat Kemal Kılıçdaroğlu’nu başarısızlıkla suçlayanların, şu rakamlara ve yüzdelere bakmaları lazım.
24 Aralık 1995’de CHP, Deniz Baykal ile 3 milyon 11 bin 76 oy aldı, yüzde 10.71’lik yüzdeyi yakaladı.
18 Nisan 1999’da yine Deniz Baykal ile seçime girdi, 2 milyon 716 bin 96 oy aldı, yüzde 8.71’lik oranla baraj altında kaldı.
20 Kasım 2002’de Deniz Baykal ile 6 milyon 114 bin 843 oyla, yüzde 19.39’luk orana ulaştı.
22 Temmuz 2007’de yine Deniz Baykal... Oy sayısı 7 milyon 300 bin, oran yüzde 20.88...
Şimdi sıkı durun.
12 Haziran 2011... 6 aylık Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu ile CHP, 11 milyon 119 bin 368 oy aldı, yüzde 25.94’lük oranı yakaladı.
Bu mu başarısızlık?