Murat Özken

Yavru Vatan‘da yaptığım askerliği saymazsak...
Yurtdışına hiç çıkmadım.
Bir başka deyişle...
Başta ‘Almancı’ akrabalar, tanıdıklar olmak üzere...
Gelişmiş ülkeleri gezip-tozma şansı bulan eş-dostun ballandıra ballandıra anlattığı ‘medeniyet’i hiç tanımadım, bizzat görme-inceleme şansı bulamadım.
(Durun yahu sıkılmayın hemen; geliyorum ‘saadet’e!)
Daha bir ay önce İtalya‘yı gezen, emekli eğitimci bir yakınımla konuştuk geçen akşam.

Film, 1929 Amerika’sında...
‘Büyük buhran’ günlerinde geçiyor.
Ağır sıklet boks şampiyonu James Walter Braddock‘un, ‘gerçek’ hikayesi anlatılıyor.
Braddock, ‘şampiyon’ oluyor, ancak el bileği kırıldığı için boksu bırakmak zorunda kalıyor.
Üç çocuk babası, limanlarda amele olarak çalışmaya başlıyor; ancak fakirliğin pençesine düşüyorlar.
Sonrasında...
Dönemin Ağır Sıklet Boks Şampiyonu’nun karşısına çıkma şansı buluyor.

YGS’de şifre varmış, ama kimseye verilmemiş!
Şifreleme sistemini, soru kitapçıklarını basan matbaa yapmış!
Ön soruşturmayı sürdüren polisin, savcıya sunduğu raporun özeti bu.
Sizce ‘inanılır’ mı?
Bu kadar basit mi?
Bence değil.
Eminim, sınava giren yüzbinlerce genç ve aileleri için de öyle.

Farkında mısınız?
Bu aralar memlekette netameli her işin müsebbibi matbaacı çıkıyor.
Milyonu aşkın gencin girdiği üniversite sınavında ‘şifre’ olduğu anlaşılıyor...
Sınavı organize eden kurumun başındaki zat-ı muhterem...
“Matbaacı çocuğun işgüzarlığı” diyor.
(Matbaada -artık nasıl üstün zekaya ve de hasta ruha sahipse- bir çocuk varmış. Üşenmemiş, mesai yapmış, onca soruyu çözmüş filan, sonra da şifrelemiş. Vay anasını sayın seyirciler!)
Devletin savcısı, polisi, bilişim uzmanı; üç gündür de o matbaadaydı zaten...

BELEDİYELERİN büyük gücü var aslında...
Bakmayın siz başkanların her fırsatta “Paramız yok” diye ağlamalarına.
İstenirse her hizmet yapılır, her yer çiçek gibi olur; yeter ki kaynaklar doğru planlamayla; ve mutlaka ama mutlaka ‘dürüst’ kullanılsın.
Ama bakıyorum...
Önceliği olmayan, hatta ‘lüzumsuz’ denilebilecek işlere bir sürü para dökülüyor.
* * *
Misal...

ADAM, Kurban’da danaya girer gibi araziye girdi.
El çabukluğu marifet, yüzden 10’luk payını, reel anlamda en az 10’a katlayıverdi.
Nasıl mı oldu, anlatayım...
* * *
Belediyesi CHP’li İzmir’de...
Kenti, ‘kamu yararına’ yönetsin diye Büyükşehir Belediye Meclisi üyesi seçilmiş...
‘İmar Komisyonu Başkanı’ yapılarak, eline yetki verilmiş...

“İSLAMCILIĞIN cıcığını çıkarttınız, Allah belanızı versin!..
Ben çoğunuzun o eski mücahitlik günlerini bilirim; ne nutuklar atıyor, mangallarda kül bırakmıyordunuz.
Sonra mücahitlik postunu çıkardınız müteahhit oldunuz.
Müslümansan; hangi meşreb ve mezhepten olursan ol, mutlaka doğru ve dürüst olmak zorundasın.
Siz yıllar var ki, doğruluk şişesini taşa vurup paramparça ettiniz.
Allah bin kere belanızı versin!
Bre uğursuzlar!..

LİSELİLER, gençler, yarınlarımız; ülkenin dört bir yanında, sokaklarda...
Haklılar...
Çünkü gelecek hırsızlarının; aylarca hazırlandıkları, saatlerce ter döktükleri sınavı şifreleyip, birilerine el altından verdiği yönünde çok ciddi iddialar, deliller mevcut.
Sorumlular, mağdurları tatmin etmeyen, çelişkilerle dolu savunmalar yaptı...
Bir tek Cumhurbaşkanı, yangından mal kaçırırcasına, “Ben tatmin oldum” deyiverdi.
Zaten sırf bu bile, başlı başına bir şüphe vesilesi oldu.
Çünkü, aklı başında herkes...