Mustafa Yılmaz

Mustafa Yılmaz

ege@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Bu hafta Tıp Haftası. Ülkemizde ne sağlık çalışanları ne de hastalar açısından pek kutlanacak bir ortam olmasa da 14 Mart Tıp Bayramı. Öncelikle özveriyle hizmet veren tüm sağlık çalışanlarımızın, hastalarına en iyi hizmeti verebilmeleri için uygun şartlara bir an önce kavuşmalarını dileyelim. Böyle bir günde keşke her şeyin güllük gülistanlık olduğunu söyleyebilseydik. Ama öyle değil...


İzmir’de bir sağlık çalışanının kendisinin de hizmet verdiği hastanede kanser hastası annesiyle birlikte yaşadıkları, sağlıkta, dahası insanlıkta ne aşamada olduğumuzun kanıtı gibi.

Haberin Devamı

Konunun en trajik yönü ise, o kanser hastası annenin artık hayatta olmaması.

***

Olayı yaşayan sağlık çalışanın aktardıkları şöyle:

Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde 20 yıldır hizmet veriyorum. Başıma gelen bu olayı yazmaya başlamam kolay olmadı. Kalemi her elime aldığımda o olayı tekrar tekrar yaşıyorum.

Annemde primeri meme kanseri ve karaciğer metastazı söz konusu idi. Bu yüzden Ege Üniversitesi’nde haftalık kemoterapi alıyordu. Kemoterapiyi ancak haftalık kürler olursa kaldırabilecekti. Yoksa vücudu bu tedaviyi kaldıramayacaktı. Annem, bu tedaviyle bile iyice yıpranmış ve güçsüz kalmıştı. Kemoterapisini alacağı hafta, benim de mememde tesadüfen fark ettiğim şüpheli bir durum vardı. Hemen muayene oldum. Mamografi ve meme ultrasonu istendi. Bunların sonucunda ultrasonu çeken doktorum ayrıca MR da istedi. MR randevusunu Cuma günü sabah 10.30’a verdiler. Annemin de aynı gün saat 12.00’de Ege Üniversitesi’nde kemoterapi randevusu vardı. Önce kendi çalıştığım hastaneye, Tepecik Araştırma ve Eğitim Hastanesi’ne gelip MR çektirecektim. Ardından Ege Üniversitesi’nde anneme kemoterapi verilecekti. Planımız buydu.

***

Cuma günü annemle hastanedeki kafeteryada kahvaltı yaptık. Ona, üzülmesin diye MR çekileceğimi söylemedim. İşimi bitirip dışarı çıktığımda annemle, hastanenin B ve D blokları arasında tesadüfen karşılaştım. Belli ki ağlamıştı. Ayrıca panik halindeydi, telefonu kilitlenmişti. Neden kafede beklemediğini sordum. Çünkü A Blok kapısından da çıkabilirdim. O zaman karşılaşamazdık.
Annem kafeden dışarı çıkarıldığını söyledi. Sinirlenmiştim. Annemle beraber kafeye gidip, onu kimin kafeden çıkardığını sordum. İki görevli (biri kasaya bakan, diğeri de garsonluk yapan) ‘Biz çıkardık’ dediler. Annemi şüpheli bulduklarını söylediler. Annem, benim belirttiğim saatten çok bekleyince endişelenmiş ve cep telefonumdan aramak istemiş. Fakat cep telefonunun şifresini birkaç kere yanlış girince telefonu kilitlenmiş. Hemen arkasında oturan bayana yerinden kalkmadan arkasını dönerek yardım istemiş. Arkasında oturan bayan da cep telefonunun kilitlendiğini, ancak PUK kodu girilirse telefonun açılacağını söylemiş.

Haberin Devamı

Fakat kafe görevlileri, annemin çevresindeki insanları rahatsız ettiği ve şüpheli hareketlerde bulunduğunu ve bu yüzden dışarı çıkardıklarını söyledi. Ben de “Neden güvenlik görevlisini çağırmadınız?” diye sordum. Cevap vermediler.

***

Konuyu başhekim yardımcılarına ilettim. Onlar da kafeteryanın işletmecisini bildirdiler. İşletmeci konuyla ilgileneceğini söyledi. Görüntüleri istedim, kameraların birinin bozuk olduğunu söylediler. Ne tesadüftür ki, kafeteryadaki tüm kamera görüntüleri vardı. Bir tek annemi oturttuğum masanın görüş açısı olan kamera bozuktu. Ben de hemen başhekim yardımcısının yanına gidip durumu anlattım. Başhekim Yardımcısı, hastane bahçesinin içindeki kafeteryaların işleyişine karışamayacaklarını, annemle birlikte karakola gidip şikâyetçi olabileceğimi söyledi. Ancak annemin bütün bunlara dayanamayacak kadar hasta olması nedeniyle karakola gitmemiz söz konusu değildi. Zaten 3 ay sonra vefat etti.

Haberin Devamı

Bu olay, annemin ölümü kadar etkiledi beni. Çünkü, annemin gözyaşları ve o anki telaşı, gözümün önünden hiç gitmedi. Bundan sonra da gitmesi kolay olmayacak. Biz bir haksızlığa uğramıştık. Sağlık çalışanı olduğum ve o hastanede görev yaptığım halde sesimizi duyan olmamıştı.”

***

Dedim ya Tıp Bayramı’nda daha güzel olaylardan bahsetmek isterdim. Ama yaşadığımız gerçekler bunlar. Her gün dertlere derman olan, hayat kurtaran bir sağlık çalışanı bile kendi hastanesinde bu trajik olayları yaşıyorsa hastanelerde hiç tanıdığı olmayanlar kim bilir neler yaşıyor?

NOT: Sağlık İl Müdürlüğü yetkilileri, olayı yaşayan sağlık çalışanına ulaşmak isterlerse, bilgilerini vermeye hazırım. Çünkü, annesini kaybeden söz konusu sağlık çalışanı, bu ilgiyi fazlasıyla hak ediyor.