Nihat Ali Özcan

Nihat Ali Özcan

naozcan@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

ABD, El Kaide’nin 11 Eylül terör saldırısının ardından başlattığı Afganistan savaşında yeni bir aşamaya geldi. Trump önceki başkanlar gibi kendi “yeni” Afganistan stratejisini açıklayacak. Sonuç elbette bir zafer ilanı olmayacak.
Afganistan macerasının “Güney Asya stratejisi” gibi parlak isimli, daha büyük bir işin parçası haline getirileceği anlaşılıyor. Böylece, Afganistan sorunu “gözden ve gönülden ıraklaştırılırken” haliyle küme düşmüş olacak. Ardından da “onurlu” bir çıkış için Taliban ile masaya oturmak dâhil yeni ve yaratıcı çözümler gündeme gelecek. Dahası, özel askeri şirketlerin Afganistan’da Amerikan ordusunun yerini alması bile tartışılıyor.
On altı yıldır devam eden savaşın askeri, politik, ekonomik ve ahlaki yükünün her geçen gün arttığı açık. ABD’ye maliyeti ise bir trilyon doları aştı. ABD, 2900 askerini kaybetti ve yaklaşık 29 bin yaralısı var. Savaş o kadar uzadı ki kamuoyu ilgisi ve desteği kayboldu. Uzun süren savaş sürecinde yeni siyasi, ideolojik, askeri ekosistem oluştu. Rusya, İran ve Pakistan gibi ülkeler tutumlarını değiştirmeye, el altından Taliban’ı, savaşan grupları desteklemeye başladılar.
Böylesine uzun süren, maliyeti yüksek ve günümüzün popüler savaş karakterine uyan Afganistan harekâtından çıkarılacak dersler olduğu açık. Adınızın “küresel güç ABD” olması sonucu değiştirmiyor ve bazı savaşları kazanamadığınız anlaşılıyor.
Savaş uzadıkça siz de düşmanlarınızın da dönüşüyor. Zafer umudu azalırken, engeller listesi uzuyor. İlk olarak, ABD ve koalisyonun savaşa yüklediği anlam ile Taliban ve diğer grupların yüklediği anlam farklılaşıyor. ABD ve koalisyon için savaş angaryaya dönüşüp, Afganistan bir beka ve stratejik sorun olmaktan çıkarken, Taliban ve diğerleri kendi toprakları ve gelecekleri için savaştıklarına inanıyor ve daha fazla bedel ödemeye hazırlar.
İkinci olarak, teknolojik üstünlüğe dayanarak kamuoyunda oluşturulan “sıfır kayıp, kesin zafer” beklentisi bir süre sonra boşa çıkmakta. Teknoloji elbette bir avantajdır. Ancak tek başına bu tür bir savaşı kazandıramaz. İnsanları öldürür, ülkeleri şehirleri kısa sürede taş devrine döndürür ama devlet ve gönül inşa edemez. Öte yandan, basit teknolojiler, Taliban ve benzeri örgütlerin zarar verme gücünü artırarak beklenmedik zayiata neden olur. Bu durumda askeri kayıpları tolere etmek zorlaşır.
ABD’yi kesin “zaferden” alıkoyan üçüncü neden, medya ve sosyal medyanın rolüdür. Medya gerçekleri yazdıkça, sosyal medya bilgi kaynağı olmayı sürdürdükçe kullanılan kuvvet ve yöntem, hukuk ve ahlaki normlarla sınırlanmakta keyfiliği engellemekte, askerler ve politikacılar üzerinde baskı oluşturmaktadır. İstenen düzeyde olmasa da “hukuk” Afganistan savaşında bile hâlâ güçlüler için sınırlayıcı bir unsurdur.
Bugün Suriye ve Irak’a devam eden iç savaş, DAEŞ’le mücadele ve PKK/PYD ile ilişkilerden elde edilen tecrübelerin Trump’ın Afganistan kararına nasıl yansıdığını göreceğiz. Sonuçta benzer coğrafyalarda, benzer savaşlara girmeyi aklından geçirenlerin Afganistan dosyasına daha yakından bakmalarında fayda var.